Ümit Kaftancıoğlu’ndan Canan’a

Akçam ve Kaftancıoğlu denince Kuzeydoğu Anadolu’da memleket kültürünün ve özellikle halk kültürünün güçlü dip akıntılarını özünden kavramış, dil aracılığıyla kendi yaratıcı yazarlıkları ve mücadele güçleriyle çoğaltmayı başarmış; ülke ve dünya edebiyatına mal olmuş iki ad akla gelir.

Dursun Akçam ve Ümit Kaftancıoğlu, Kuzeydoğu Anadolu’nun Yeniden Doğuş ışığı Cılavuz Köy Enstitüsü demektir aynı zamanda… Dursun Akçam’ın çocukları yetmişli yılların en başından başlayarak babaları ile birlikte ülke siyasi gündeminde yer aldılar. Birbirlerine örtüşük, bitişik olmasa da yazdıkları, yaptıkları, belli çevrelerde kendilerinden söz ettirdiler. Halk kültürünün çoğaltıcı gücüne, yenileştirici devrimciliğine Yelatan somut örnekli romanlarında, Dönemeç öykülerinde yol açmış, “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar,” “Evreşe Yolları Dar,” diyen türküler derlemiş, Türkiye Radyolarında “Dilden Dile” programları yapmış, anasından dinledikleriyle “Tek Atlı Tekin Olmaz” masallarından “Köroğlu Kolları”na ömrünü folklor ve kültür araştırmalarına adadığı için 11 Nisan 1980 tarihinde kendini milliyetçi sanan beyinsiz tetikçiler tarafından, evinin ve küçük kızının gözlerinin önünde kurşunlanarak öldürülmüş Kaftancıoğlu’nun gelini, meslektaşım Dr. Ali Nâaki’nin eşi Canan Kaftancıoğlu ile dört beş yıl önce tanıştık. Kültür ve siyaset sahnesinde yaptıklarıyla kayınbabası Kaftancıoğlu soyadını yeniden ülke gündeminde ön sıralara taşıdı. Aynı zamanda meslektaşımdır Canan, eşi gibi o da bir tıp doktorudur.

Hanak’ta, İstanbul’da, Dursun Akçam ve Ümit Kaftancıoğlu ile ilgili toplantılarda konuşmacı olarak yan yana oturduk… Sözü, sofrayı paylaştık. Canan, CHP İstanbul İl Başkanı oldu ve olur olmaz da bazı şimşekleri üstüne çekti. Ekrem İmamoğlu’nun açık ara kazandığı belediye seçimlerinde onun yanında gecesini gündüzüne katarak CHP örgütünü müthiş bir eşgüdüm içinde tutarak görev yaptı. Dün de yıllar önce yapılmış dört beş ayrı sosyal medya paylaşımından ötürü dokuz yılın üstünde bir ceza aldı. Adı yeniden manşetlere taşındı.

İnsanca yaşama olanaklarını çoğaltma, özgürlüğü, demokrasiyi, hayatı kardeşçe paylaşma ilkelerinin önde tutulduğu ülkelerde yargı şahsi davalarla uğraşmaz. Tersi yapıldığında, kişiler için kuyular kazılarak, şu şuna şunu dedi, bu buna bunu dedi diyerek uç uca cezalar teyellendiğinde yargı kendi saygınlığını tartışılır kılmış olur…
İstanbul’da bir tarafta sosyal medya aracılığıyla yapılmış bazı eski paylaşımlar nedeniyle “devletin ileri gelenlerine hakaret”, “terör övgüsü yapmak”, “halkı kışkırtmak” gibi farklı yasa maddelerine uydurulmaya çalışılarak son belediye seçimlerinde adı önlere çıkmış mücadeleci bir kadın siyasetçiye ceza yağdırmaya çalışılırken, Yenikapı’da halkın alın terinden alınmış vergilerle ayakta duran İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait 138 Milyon 157 Bin TL karşılığı kiralanmış ve bazı kişilere peşkeş çekilmiş yüzlerce araç sergileniyordu.  Kiralamanın nerelerden yapıldığını ise araştırmaya çok da gerek yoktu sanırız.

Şimdi, böyle bir ikilem içinde, bir zamanlar yazılmış, çizilmiş bazı sözler nedeniyle yargımız kişiye ceza vermenin yollarını ararken, kamu haklarının savunulması için kolunu bile kıpırdatmıyorsa, üstüne üstlük, devlet makamlarını kullanmakta olanlar halkın oyuyla seçilmiş başkanlar için “Pejmürde ederiz” gibi açıklamalar yapıyorsa, tehditler savuruyorsa, demokrasimiz, yargı bağımsızlığımız ağır sarsıntılar geçiriyor demektir. Bu yaşananlar, ülkemizin adı, uluslararası alandaki saygınlığı için de önemli işaretler olarak kullanılacaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın.

Birileri adalet adına, demokrasi adına hareket ettiklerini sanırken ülkemiz siyaset ve kültür ortamını geriyorlar; kin ve nefret üzerinden politika yaparak ülke kaynaklarının satılıp savrulmasını, yandaşlar aracılığıyla paylaştırılıp çarçur edilmesini gizlemeye çalışanlara göz yummuş olduklarını göremiyorlar…
Akçam ve Kaftancıoğlu, içinde doğup büyüdükleri Kuzeydoğu Anadolu insanları için de, ülkemiz için de her yerde, her zaman onurla anılacak adlar olacaklar. Hamburg Belediyesi, uzun yıllar sığınmacı olarak yaşadığı Almanya’da, azınlık kültürüne ve edebiyata harcadığı emek nedeniyle bir kıyıya Dursun Akçam’ın adını verdi… Kaftancıoğlu adı da türkülerde, öykülerde, halkın gönlünde, en güzel yerlerde yaşıyor.

6-7 Eylül 1955 tarihinde haince provokasyonlarla cahil insanları kendi ülkesinin nüfus cüzdanını taşıyan, bir zenginlik olarak kucaklanması gereken azınlıklar üstüne kışkırtarak onların canları alan, mallarını yağmalattıran birileri karanlık vicdanlarında ve tarihin lanetli sayfalarında kaybolup gittiler.
Bizim bir kaşık suda fırtınalar koparmaya çalışan politikacılarımız ve muhalif tavırlarıyla bilinen kişileri cezalandırmayı hüner sayan yargımız ileride nasıl anılacak acaba?

Adaletin ışığı halk için, doğruluk için yanmalı diyoruz; yürekler sevgi için, kardeşlik için, barış için vurmalı.

Canan da İstanbul halkının gönlünde yer etmiş bir politika kadınıdır artık ve halkın gönlünde aklanacaktır.

Gününüz aydın olsun sevgili dostlar.

 Alper AKÇAM

About Post Author