Dr. Alper Akçam…
Birkaç gündür yollardayım. İstanbul’daki Ardahan gecesi, İzmit’te önemli sağlık sorunları olan bibioğlu, kitap imzaları, söyleşiler, konuşmalar, başkanı olduğum Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği Ankara Şubesi’nde yaşanan bazı olumsuzluklar, Hasan Âli Yücel’i anma etkinlikleri, bu hafta Cuma günü başlayacak Ankara Kitap Fuarı hazırlıkları, yıkıma ve yağmaya uğratılmış tarihi Hasanoğlan Köy Enstitüsü yapıları ve yerleşkesinin korunması, Cumhuriyetimizin yüz akı Köy Enstitüleri’nin 80. Yıl kuruluş kutlamaları için bir araya gelmiş Ankaralı demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sanatçı derneklerinin gündemindeki çalışmalar, yapılması gereken görüşmeler, arada iki gün, kesintilerle de olsa, sıcacık torun sevgisiyle yaşama olanağı derken doğru dürüst haber izleyememiş, sayfama yorum yazan dostlarıma zamanında gereken ilgiyi göstermekte de zorlanmıştım.
Dün akşam geldiğim evimde kendi yüklü gündemimin iç sıkıntısını bir tarafa atarak haber programının başına oturdum… Ülkemin gündemine daldım… Bir kez daha gördüm ki, zamanın çarkı, iyiden, güzelden, doğrudan yana ne varsa, onları öğüterek, insanlarımızın üzerine bir geçim ve adaletsizlikler sağanağı savurarak dönüyor…
Memleketin bir yanı şan, şatafat, çakarlı makam araçları, koruma orduları, bir yanı işsizlik, geçim sıkıntısı, kapanan ekmek kapıları, Libya’dan Suriye’ye askerlerimizin dökülen kanı, anaların gözyaşı, Libya’daki şehit haberini yapan gazetecilere yönelik elektronik posta ve cep telefonu ele geçirme saldırısı, damat beyin arzusu üzerine tasarruf için kolları sıvayan kurumlardan SGK’nın emekli maaşlarından kesinti önerileri…
Hani şu sayılarının günden güne arttığını gördüğüm güzel insanların her şeye karşın büyük bir özveriyle sürdürdükleri demokrasi mücadelesini, farklı siyasi kanatlardan yükselen kardeşlik ve dayanışma seslerini görmesem, duymasam, içime afakanlar basacak…
Farklı yayınevlerine dağılmış kitaplarımı bir araya getirmek, yanına Dursun Akçam kitaplarını da katmak için kitap imzasına çağrıldığım birçok yere hiç istemesem de otomobille, kitap taşıyarak gitmek zorunda kalıyorum… İstanbul yolunda bir haftada iki kere yaptığım gidiş gelişlerde en çok dikkatimi çeken çakarlı lüks araçların çokluğu oldu… Şişe şişe, kabara kabara, en sol şeritten tehditler savurarak geliyorlar üstünüze, çekil yolumdan diyerek far ışıklarını, mavili kırmızılı çakarlarını beyninizin içinde yakıyorlar, emniyet şeridiymiş, diğer yurttaşların da vergisiyle yapılmış bu yollarda seyir hakkıymış, dinledikleri yok… Kimisinin önünde ve arkasında koruma araçları, kimi konvoylarda koruma orduları…
Yalnızca bu çakarlı araçlar saltanatı ve koruma orduları, bakanları işyerlerine toplu taşıma araçlarıyla giden, bir zaman önce hiçbir şeye sahip olmayan “Bataklıklar Ülkesi” Finlandiya ile, dünyanın en zengin doğal coğrafyası üzerinde bulunan ülkemiz arasındaki yaşam farkının da temel nedenidir; neden birçok şeyde geride kalmış olduğumuz sorusunun yanıtını da kapsar… Doğunun derebeyleri ve politikada egemen olan yalan söylemler, her türlü insanca gelişmenin önünde en büyük engel olagelmişlerdir…
Kuşkusuz ki, bu önüne geleni yutan değirmene ne su yeter, ne de para… Bu kadar çok makam sahibinin, bu kadar çok çakarlı aracın, bu kadar çok korumanın olduğu, bayrağımızı taşıyan tankların, askeri araçların Suriye’den Libya’ya yol aldığı, cephe tuttuğu bir ekonominin çarkına güç mü yeter?
Satılacak yetim hakkıyla kurulmuş, yurttaşa ekmek kapısı olmuş fabrika kalmadı, ABD emperyalistleri ile yapılan işbirliği ve ticari anlaşmaların dolarları kasalarına ulaşmadı daha demek ki, iki ayağı bir pabuçta yaşayan emeklilerin üç kuruş maaşlarına göz dikmiş kimi kamu yöneticileri…
Yeter artık beyler, insaf edin…
Çekin ellerinizi bu halkın yakasından…
Tasarruf gerekiyorsa, kaldırın başınızı da aynalara bakın…
Tasarruf gerekiyorsa bırakın emperyalist politikaların dümen suyunda dolanmayı, bırakın binlerce kilometre ötelere ana kuzularını yollamayı, bırakın artık geçim kaynaklarımızı satıp savmayı, bırakın üç kuruş için ülkemin özgürce akan derelerini tutuklamayı…
Çakarlı araçlarınızdan, lüks makamlarınızdan, yedi göbek sülalenize tahsis ettiğiniz kamu görevlisi korumalarınızdan tasarruf edin… 25 Şubat 2020,