SİZİ HANGİ HEKİMLERE EMANET EDELİM?

Bu soru, yirmi iki yıldır ülkenin altını üstünü satanlara, Kaz Dağları’ndan Artvin yaylalarına maden şirketlerine ormanları tıraşlattıranlara, gencecik yurt çocuklarının üstüne milyon ton toprak attıranlara, sulara zehir katanlara, kıyıları yağmalayanlara, şehirleri beton yığını yapanlara, devletin kilit noktalarını, çocuklarımızın geleceğini emperyalizm uzantılı cemaat ve tarikatlara bağlayanlara, komşu ülkelerdeki büyük yıkımlara, insanların yerlerinden yurtlarından kaçıp sığınmacı akımları oluşmasında vebali olanlara, sığınmacılar üzerinden Batı ülkeleriyle pazarlığa girip para alanlara, gemilerini İsrail’den Ukrayna’ya seferlere çıkarıp kendileri dünyanın en zenginleri arasına katılanlara, New York’un en pahalı yerlerinde belediye başkanlarına da rüşvet verip gökdelenler kuranlara, ülkeyi yirmi yılda en az dört kat yoksullaştıranlara, seçimle iş başına gelmiş halk temsilcilerini görevden alıp yerlerine utanmaz kayyumlar atayanlara, tüm bunları kamu paralarıyla satın alınmış televizyon kanallarındaki şişirme haberlerle halkın ve dünyanın gözünden saklamaya çalışanlara…  Bu soru, bu politikaları alkışlamayı, meydanlarda onlar için çığlık atmayı hüner sayanlara…

Sizi hangi hekimlere emanet edelim?

İktidar 2024 yılı 2. Dönemde, uzmanlık eğitimine girecek asistan sayısını yarı yarıya azaltmış. Hekimler için giderlerse gitsinler dedikten sonra şimdi de uzman yetiştiren kadroları kısmış… İşin en ilginç tarafı bu azalmış kadroların önemi bir kısmını “yabancı” (bu yabancılar da yalnızca Arapça konuşanlar) kontenjanlarına ayırmış ve Arapça duyurularla ilk hazırlıklarını yapmış.

Haydi gözü aydın Cumhuriyet ilan edilip devletin dili Türkçe olunca mezar taşlarındaki yazıları okuyamayanların… Birkaç yıl sonra hekimlerinizle çatır çatır Arapça konuşup bütün dertlerinizi anlatabilecek, rahat rahat tedavi olabileceksiniz!

Halkın başarılı çocuklarına uzman hekim olabilme kapıları kapatılırken Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) başarısı için T.C yurttaşlarına 70, yabancılara ise 55 temel puan şart koşulmuş. Birçok yerde “Yabancı Uyruklular”a daha fazla kontenjan ayrılmış. Sözgelimi, Ankara Üniversitesi Çocuk Sağlığı Bölümü’nde yabancı kontenjanı 3, Türk kontenjanı 2, Atatürk Üniversitesi Acil Hekimliği’de “Yabancı” kontenjanı 6, Türk kontenjanı 2…

Bu rakamları Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu açıkladı (Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı imiş). Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu da TBMM kürsüsünden dile getirdi.

Cumhuriyet’in kurucusu Gâzi Mustafa Kemal Atatürk, “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz” demişti. Yozlaşmış Osmanlı sarayı 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar bu coğrafyada Türk sözcüğünü kullanmadı. “Macar doğubilimcisi Arminius Vambery Osmanlı Türkleri’ndeki bu ‘Türklüğü unutma’ olayını gayet iyi özetliyor ve XIX. Yy’ın sonunda şöyle yazıyordu: ‘Bundan kırk yıl önce Türklük, ya da edebi alanda Türk sözcüğü kaba, yabani anlamına gelen bir sövgü olarak değerlendiriliyordu. (…) Ben daha o günlerde kendimi Doğu Türkiye’deki lehçelerin incelenmesine kaptırmıştım. Ama, bu yolda harcadığım bütün çabalar, bizim kültürümüzden haberdar olan birkaç efendinin dışında, gülünç bulunuyordu. İstanbul’daki Türkler arasında Türk milliyetçiliği sorunuyla ya da Türk dilleriyle ciddi bir biçimde ilgilenen bir tek kişiye rastlamadım’. Böylece, tâbi milliyetler arasında milliyetçiliğin etkileri kendisini hissettirir ve Yunanistan’ın bağımsızlık, Sırbistan’ın özerklik kazanması gibi olgularla gün ışığına çıkarken, imparatorluğun Osmanlı-Türk yöneticilerinde ulus bilincine ilişkin hiçbir belirti görülmüyordu.” (François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri, s 14) Gâzi’nin Türk hekimlerine yönelik o sözleri, konuşmalarını “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” diye bağlaması, “Ben bu millete her şeyi öğrettim, garsonluğu öğretemedim” demesi, şöven ve ırkçı bir politikanın ürünü değil, Cumhuriyet’in çoğunluk dilini kullananlara bir millet özgüveni vermeye yönelik, o gün için devrimci söylemlerdir.

Şimdi soruyorum iktidar yandaşlarına, hatta o politikalar doğrultusunda tabip odalarını, Türk Tabipler Birliği’ni kuşatma altına almaya çalışan hekimlere; “Sizi hangi hekimlere emanet edelim?”

Açıkçası memleket tepeden tırnağa başkalaştırılıyor, Türkiye başka bir ülkeye dönüştürülüyor. Eğitiminden yargısına, sağlığına, yerel yönetimlere, kapıkullarının at oynatacağı yeni bir nüfus yapısı çıkarılmaya çalışılıyor. Bütün bu yapılanlar, Anayasa pazarlıkları, günü gününe uymayan politikalar, iktidarın ömrünü uzatabilmek, olası sorgu ve yargılamalardan kurtulabilmek için. Bu zihniyetin başında olduğu bir süreçte yapılacak seçimlerin adaleti de tartışılacaktır.

Bu koşullar altında tüm yurttaşlarımıza çok önemli görevler düşüyor. Demokrasi dört beş yılda bir oy kullanıp gerisinde boyun eğip beklemekle gerçekleşmiyor. Hayatın her alanında ve her ânında katılımcı bir demokrasi için etkin olmalı, sesimizi çıkarmalıyız. Gökten zembille inecek bir kahraman beklemek yerine yaşamın her alanında kendimizi kurtarıcı saymalı, geleceğimiz için, adalet için doğru bildiğimiz yönde davranmalı, yanlışlara, haksızlıklara itiraz etmeliyiz.

Bu ülkede sorumlu yurttaş, namuslu aydın, iyi hekim olmak çok zor… Biz soru başaracağız. Yeniden Kuvayımilliye ile Cumhuriyetimizi barışın, kardeşliğin, demokrasinin ve hukukun üstün olduğu aydınlık günlere taşıyacağız.

Gününüz aydın olsun değerli dostlar…

 

13 Kasım 2024, Alper Akçam (Foto: Atatürk, Türk hekimleriyle)

About Post Author