10 Ağustos 1920, 1. Dünya Savaşı’ndan yengiyle çıkmış emperyalist İttifak Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalama hakkını kendinde bulduğu, topraklarının büyük bir kısmını işgal etmenin yanında bir kısmını da Yunanistan’a, Ermenistan’a devrettiği Sevr antlaşmasının tarihidir. 10 Ağustos 2018 ise, Gâzi Mustafa Kemal ve genç subaylar öncülüğünde verilmiş, tüm dünyaya örnek olmuş kutsal Kurtuluş Savaşı’mızın temel vurucu gücünü oluşturan Türkiye köylüsünün Baba Tonguç eşliğinde bir Rönesans çabası olarak katıldığı ve yine tüm dünyaya örnek olmuş ve UNESCO tarafından örnek gösterilmiş Köy Enstitüleri ocağından yetişmiş ilk yazar-işaret fişeği Mahmut Makal’ın sonsuzluğa uğurlanış tarihidir.
10 Ağustos 2018 günü sonsuzluğa göçen Mahmut Makal amcamı Karşıyaka mezarlığında ellerimle toprağa verdim… Onunla kitapları Rönesansçı yazarlığı üzerine uzun uzun konuşma olanağı da bulmuştum. Yani, babam Dursum Akçam’la, Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu gibi amcalarımla yapamadığım bir diyaloğu gerçekleştirme olanağım da olmuştu.
Çanakkale Savaşı’nda omuz omuza çarpışmış yurtsever genç subaylar ve aydınlar ile onların ülkenin “efendisi” olarak göreceği Türkiye köylüsü, Cumhuriyet ilanından ancak on üç yıl sonra başlayabilmiş eğitmen kursları ve on yedi yıl sonra kuruluş yasası çıkarılabilmiş Köy Enstitüleri’nde bir kez daha bir araya gelmişler ve yirmi bir ocakta bir kültür devrimi ateşi yanmaya başlamıştı. Her sabah çeşitli yörelerden halk oyunları ile günlük eğitim ve üretim çalışmasına başlayan Köy Enstitüleri, hem bir özgün-katılımcı-diyalojik eğitimin, hem bulunduğu yöreye göre değişen arıcılık, balıkçılık, hayvancılık, tahıl, pamuk, kayısı üretimi gibi temel üretim alanlarına yönelik bir üretim ve değişim hamlesi, bir “özgürleşme eylemi” olmuştu.
Osmanlı Rus savaşının sürdüğü yıllarda “sınıfsız bir toplum ütopyasını” bilimci bir temele oturtmaya çalışmış Marksizm’in kurucusu olan düşünür, 04 Şubat 1978 tarihinde sürmekte olan Osmanlı Rus Savaşı’ndran yola çıkarak, Leipzig’de bulunan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin önderlerinden olan Wilhelm Liebnecht’e şunları yazar: ‘İki nedenden dolayı en kararlı biçimde Türkler’den yana tavır almaktayız: Birincisi, çünkü biz ‘Türk köylüsünü’ (vurgu Marks’ın; OBK) diyesi, Türk halk kitlesini- inceledik ve onun kesinlikle ‘Avrupa’daki köylülüğün en becerikli ve ahlaklı temsilcisi’ (vurgu Marks’ın; OBK) olduğunu gördük.’” (Onur Bilge Kula, Avrupa Kimliği ve Türkiye, s 431)
Ziya Gökalp’i “Türk Harsı” üzerinden korporarist bir ideolojik açıklamaya götüren, Dr. Hikmet Kıvılcımlı için Marksist söylemde “Türkiye Köyü ve Sosyalizm” yapıtında somutlaşan Anadolu köyünün özgün yapısı, Cumhuriyet dönemi kültür ve eğitim politikalarının büyük eylemcisi İsmail Hakkı Tonguç’un da hareket noktasını oluşturmuştur. Tonguç, Anadolu köyünün bilinen küçük üreticilikten öte Horasan göçebe geleneklerini koruyan paylaşımcı, imececi yapısını görerek davranmış, devrimci pedagojik çalışmalarla kendi toprağının özgünlüğünü Köy Enstitüleri’nde buluşturmayı başarmıştır.
1946 yılından sonra Kurtuluş Savaşı’nın devrimci ruhuna ve Köy Enstitüleri aracılığıyla yıldızı parlamış Anadolu Rönesansı’nın zembereğine birileri çomak sokmaya başlamıştır. Cumhuriyet kuruluşunun arkasından devlet kasalarında Cumhuriyet ve demokrasiye sahip çıkması için beslenmiş Türkiye burjuvazisinin bağımsız Cumhuriyetçi anlayışı bir tarafa bırakıp Batı Finans Kapital’i ve o tarihlere kadar geri çekilip sinsice beklemiş, Anadolu köylüsünün binlerce yıllık kan emicisi tefeci-bezirgân zümreyle aynı yatağa girme kararı vermesiyle birlikte Köy Enstitüleri gözden düşmeye, eğitim ve üretiminde önemli değişiklikler yapılmış, kurucu devrimci bakan Hasan Âli Yücel ve enstitülerin düşün ve eylem babası İsmail Hakkı Tonguç görevlerinden alınmıştı.
Aynı tarihlerde Türkiye kültür ortamına Bizim Köy diye bir yapıt düştü. Yazarı yoksul bir Aksaray köylüsü çocuğu, İvriz Köy Enstitüsü mezunu Mahmut Makal idi… Çok geçmedi, yazar Mahmut Makal tutuklandı, kitabı hakkında da bir linç kampanyası başlatıldı. Kitabın ve Makal’ın haberini alan Köy Enstitülü kavruk Anadolu ve Urumeli çocuklarının “Baba Tonguç”u, ise kıvançla baktı önündeki ufuklara… Hiç düşünmeden “gerisi gelecektir” demişti o gün ve onun dediği gibi oldu. Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Mehmet Başaran, Ümit Kaftancıoğlu gibi adlar da birer ikişer edebiyat ve kültür dünyasına ayakbastılar. Çok geçmedi Türkiye Öğretmenler Sendikası gibi örnek bir hak arama ve mücadele örgütünü yaşama geçirdiler. Türkiye’yi sarsan önemli çalışmalara öncülük ettiler; adları ansiklopedilere geçti. 17.341 mezun vermişti Köy Enstitüleri, 300 yazar ve şair, yirmi kadarı üniversitelerin güzel sanatlar fakültesi kurucu profesörü olmuş 400 resim ve müzik insanı yetiştirdi…
Mahmut Makal amcam, bu büyük özgürleşme eyleminin, bu Rönesans çabasının ilk işaret fişeği olarak Cumhuriyet ve dünya tarihine adını yazdırdı.
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin çıkardığı “Mahmut Makal’a Armağan” kitabının yazarları arasında olmaktan, Anadolu Rönesansı, Türk Romanında Karnaval gibi çalışmalarımda onun kitaplarından yararlanmaktan onur duydum. Ankara’nın kıraç bozkırına onu ellerimle toprağa vermekten de…
Emperyalizmin ve onun ortağı bezirgân sermayenin türlü çeşitli oyunlarıyla Türkiye köylüsü üretimden uzaklaştırıldı, şehir çevrelerinde emperyalizmin cemaat ve tarikat gizli servis oyunlarına malzeme edilmeye çalışıldı. Ancak, mücadele bitmedi, bitmeyecek. Şehir nüfuslarının karmaşık yapısında önemli bir yer tutan Türkiye köylüsü ve onun yandaşları, Yakın Asya ve Orta Doğu coğrafyalarında kanlı ve acımasız bir soygun ve sömürü düzenini sürdürmeye çalışan emperyalizm ve yerli işbirlikçisi, din istismarcısı bezirgân zümrelerin yalan ve talan ortamına ikinci bir tokat daha atacak ve dünyanın mazlum milletlerine yeniden örnek olmayı başaracaktır.
Yeter ki, tarihten ve yaşadığımız hayattan dersler çıkarmayı bilelim, yeter ki bereketli coğrafyamıza, zengin kültürümüze hak ettiği değeri verelim. Kuvayı Milliye yıllarında olduğu gibi, omuz omuza, kol kola soyguna ve sömürüye karşı derlenip toparlanmayı başaralım…
Selam olsun Sevr’i yırtanlara, selam olsun Mahmut Makal’lara…
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
10 Ağustos 2024, Alper Akçam