Prof. Dr. Ahmet ÖZER’den “Özgürlükler ve Demokrasi” yorumu

Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir. Demokrasinin de olmazsa olmazı demokratik hak ve özgürlüklerdir. Bu anlamda (sosyal) demokrasinin temel ilkeleri, özgürlük, eşitlik ve dayanışmadır. Bunlara insan hakları ve hukuk devletini de eklemek lazım. Zamanla gelişmelere ve toplumsal ihtiyaçlara binaen, cinslerarası eşitlik, varsıllar karşısında yoksulları korumak, dezavantajlı guruplara pozitif ayrımcılık, doğaya ve doğada bulunan bütün canlılara saygı ilkeleri de gündeme geldi.

Bütün bunların yaşam bulması gerçek bir özgürlüğe bağlıdır. Çünkü özgürlük yaşamın ve gelişmenin anasıdır. Özgürlük hava gibidir, su gibidir. Varken farkında olmazsınız, ama yok olduğunda nefessiz kalırsınız. Bu nedenle özgürlükten ve sağlıktan tasarruf edilemez. Sağlıktan tasarruf ölümü, özgürlükten tasarruf ise esareti getirir.

Bir de vijdan var tabi. İnsanı hayvandan ayıran en önemli ayraçtır vicdan. Vicdan da adaleti ve eşitliği öngörür. Eşitlik aynı zaamnda adil bölüşümü de kapsar. Siyaset üretimi artırmayı amaçlar ama önemli olan bunun adil bölüşümünü sağlamaktır. Kapitalistler büyümeyi çok sever fakat bölüşmeyi sevmezler. Bunu sağlayacak olan sosyal demokrasidir.  Burada temel düstür, sınıfsal çıkarların dengeye gelmesi; emekçilerin çıkarını savunurken, öteki sınıfların yaşam hakkını yok sayılmamasıdır.

                İnsan Haklarına Saygı, Hukukilik ve Tarafsızlık

Demokrasi, insan hakları ve hukuktan üstünlüğü ise bu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz kurumlar ve ilkelerdir. Yerel yönetimlerde bunların içselleştirilmesi ve gereğinin yapılması çok önemli. Bu aynı zamanda nasıl bir kente ve nasıl bir toplumda yaşadığımızın da göstergesi olacaktır.

Gerçek bir demokraside devlet tarafsızdır; ideolojik yaklaşmaz, kültürler, kimlikler ve inançlar arasında ayırım yoktur. Devlet bu noktalarda ancak hakem olabilir. Bu çerçevede yerel yönetici de kazandıktan sonra hizmette ayrımcılık yapmaz, herkese ve her kesime eşit davranır, açık ve şeffaf bir anlayış sergiler.

Bu anlayışta, insan odaklı ve sürdürülebilir bir büyüme ve ekonomik çoğulculuk esastır. Ulusal üretim, soyut bir serbest piyasa ekonomisi tutkusuna kurban edilmez. Özel teşebbüsün yetişemediği pahalı teknolojiyi gerektiren yatırımları, sosyal ve kentsel altyapı yatırımları yerel yönetimler yüklenir ve bu yoldan ekonomik yapıyı değiştirir.

Bu anlamda belediyecilik sadece bir kentleşme meselesi değil, aynı zamanda bir arada barış içinde yaşama projesidir. Ne ki, yaşanan göçlerden dolayı bu husus yaşadığımız zorluklardan biridir. Günümüzde kentlileşme de önemli bir kavram haline geldi. Kentlileşme de ancak kültürel sentez ya da yeni bir kentli kültürü yaratmakla mümkün. Bu da toplumsal barışı önceler. Toplumsal barışın da sosyal ve siyasal açıdan sürdürülebilir olması gerekir.  Aksi taktirde çeşitli yerlerden göç ederek kente gelenlerin kendileri için yeni etki adacıkları yaratmaları kaçınılmazdır. Bu olduğu taktirde yeni tazyiklerle birlikte kentsel entegrasyon ve kentlileşme de zorlaşır.

                Farklı Belediyecilik Anlayışı

Yerel seçimlere giderken tüm bu konular incelenmeli, irdelenmeli ve gereği yapılmalıdır. Bu manada toplumcu yerel yönetimler aşağıda belirtilen alanlarda iş ve ilişki üretmek zorundadır. Bu aynı zamanda “Nasıl Bir Belediyecilik?” sorusuna verilecek olan cevaptır:

  1. Katılımcı Belediyecilik: Halkı her safhada işin içine katmak demektir. STK‘ları, kanaat önderlerini karar alma süreçlerine katan anlayıştır. Bir çok başkan adayı bu minvalde söz verir ama kazandıktan sonra iş uygulamaya gelince bu sözler unutulur. Böyle bir bilinç içinde yoksa böyle bir anlayışa sahip değilse bir başkan yap(a)maz. Üstelik bir yaptırımı da yok bunun. Tek yaptırım beş yıl bekleyip onu tekrar seçmemektir ki bu da uzun bir zamandır ve o zamanın kadar kente maliyeti büyük olur. O nedenle katılımcılık meselesi üzerinde seçmen ve STK’lar ciddi biçimde durmalıdır. Parti(ler) de eğer samimilerse bu konuyu takip etmelidir.
  2. Kültürel Belediyecilik. Kültürel belediyeciliğin bir yerde başarısı kentlileşmenin de sağlanması anlamına gelir. Bu noktada belediye, çeşitli konularda festivaller gerçekleştirir, sanat ve edebiyat etkinlikleri yapar, sporu geliştirir, gençleri yeteneklerine göre becerilere kavuşturan kurslar açar, kütüphaneler kurar, çocuklar daha çocuk yaşlardan itibaren ilgilenir. İnsanlarımız “ben çocuğumu severim” der. O halde, çocukları seveceksin ki kent de seni sevsin.
  3. Sosyal Belediyecilik: Sadece zenginlere, kentin gelişmiş bölgelerine hizmet veren belediye değil; varsıllar karşısında yoksulları düşünen bir belediyecilik analayışına sahip olmaktır sosyal belediyecilik. Yanısıra dezavantajlı bütün guruplara, yaşlılara, engellilere sahip çıkmak LGBT’lileri dışlamamaktır.
  4. Çevre ve Doğa Dostu Belediye: Bir kentin çağdaşlığı artık kişi başına düşen yeşil alanla ölçülüyor. Ayrıca belediye başkanı sadece insanların değil, o kentte yaşayan bütün canlıların, hayvanların, kedilerin, köpeklerin, börtü böceğin de başkanı olduğunu unutmamalıdır.
  5. Hizmet Belediyeciliği: Fiziki hizmetler, rutin işler, sosyal ve kentsel alt yapı yatırımları da en iyi şekilde yapmalı, yerine getirmelidir. Tabi artık çağımızda başarılı çağdaş belediyeciliğin rutinin dışına çıkabilen, yukarıda vurgulanan başlıklarda hizmet üreten belediyecilik olduğunu unutmayalım.

          Sonuç

Bunlar yapan bir belediye başarılı bir belediyedir,  bunları gerçekleştiren bir belediye başkanı da başarılı belediye başkanıdır. Bu nedenle önemli olan bir yere aday olmak değil, seçimi kazandıktan sonra bunları yapabilmektir. Bunun için hedefler net konulmalı; bu hedeflere ulaştırılacak projeler tanımlanmalı ve bu projeler fizibil olmalı; bunları uygulayacak liyakatlı kadrolar oluşturulmalıdır.  Kentte yaşayan kenttaşların ve oy kullananların bu hususlara dikkat etmesi ona göre davranması da önemlidir..

Ez cümle, yerel yönetimler pastayı büyütmek, yani üretimi artırmak; adil paylaşımı sağlamak ve tüm bunları barış ve huzur ortamında gerçekleştirmekle yükümlüdür..

 

About Post Author