Cazim Gürbüz
Kurtuluş Savaşı sırasında Sarıkamış’ta yayımlanmış ve çok önemli işlevler yerine getirmiş bir gazete var. Adı: Varlık.
- Kolordu Karargâhı Sarıkamış’ta, Kazım Karabekir Paşa da Erzurum ve Sarıkamış arasında mekik dokuyor. Ama Sarıkamış onun için çok önemli. Rus işgali sırasında Sarıkamış’a Baltık mimarisinin en güzel örneklerinden taş binalar yapılmış. Yemyeşil çam ormanları, ak karlar ve bu binalar şahane bir uyum içindeler. Karabekir Paşa, anılarında diyor ki, “Erzurum Yetimler Mektebi öğrencilerini bir tatil döneminde Sarıkamış’a götürdüm, istedim ki çocuklar modern bir şehir görsünler. Çünkü o sıralarda Erzurum yıkıntı ve toprak binalardan geçilmiyordu.”
Karabekir burada kolordu bünyesinde bir de matbaa kurmuş. Bu matbaada bir de gazete çıkarmak istiyor. Bu konuyu Ankara’ya yazıyor. Matbuat Umum Müdürlüğü, “Sarıkamış gibi küçük bir kasabada o gazete bir savurganlık olur. Erzurum’da çıkarmanız daha uygundur.”
Karabekir dinlemiyor, diretiyor ve o gazete 25 Ağustos 1921 tarihinde Sarıkamış’ta yayın yaşamına başlıyor. Karabekir, gazetenin adı için de bir yarışma düzenliyor, “Varlık” uygun görülüyor. Karabekir Varlık’ın altına bir alt başlık olarak da “Ancak birlikte yaşar” yazdırıyor.
Gazetenin sorumlu müdürü de ilginç birisi. 1918’te Kars’ta kurulan Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti Hükümetinin iaşe nazırı iken Malta’ya İngilizler tarafından sürgün edilip Türkiye’ye dönen Yusufzade Yusuf Bey. Başyazar ise şair Feyzullah Sacid.
Gazetenin bir köşesinde bir sürekli çağrı bulunuyor: “Milletin uyanmasına çalışır, şimdilik haftada iki defa çıkar. Siyasi, ilmi ve edebi bir gazetedir. Memleketin kurtulmasını isteyen herkes düşüncesini yazabilir.”
Varlık neler becermiş neler? 15.Kolordu telsizi ile komşu ülkelerden aldığı haberleri yayımlamakla kalmamış, bunları İstanbul ve Ankara gazetelerine de yollamış. Batı Cephesinde olup bitenler hakkında da yöre ve bölge halkına haberler, bilgiler aktarmış. Askeri haberler, yerel haberler, röportajlar da yayımlanmış.
Gazete, 1928 yılında yapılan “Harf devrimi” sonrası kapanmış.
Varlık Gazetesi’nden o devrin ve Cumhuriyet döneminin ünlü yazarı Falih Rıfkı Atay da söz etmiş. Atay’ın 1921 yılının Kânunuevvel’inde (Aralık ayında) yazdığı “Sarıkamış” başlıklı yazı “Eski Saat” adlı kitabında da yer almaktadır. O yazının önemli bölümlerini paylaşayım:
“Geçende Sarıkamış’ta çıkan Varlık Gazetesi’nin bir nüshası geldi. Bu gazeteye göre daha teşrinisani (Kasım) ortasında Sarıkamış’a kar yağmış. Dağ yolları kapanmış, ormanlar kaybolmuş, kaç günden beri bu hareketsiz tabiatın ortasından keskin bir rüzgâr esiyor ve oradaki Türklerin yüreğinde Sarıkamış şehitlerinin hatıraları tepiyor.
(…) Varlık muharriri (yazarı) için Sarıkamış taarruzu Türk tarihinde bir lekedir. Hayır, Sarıkamış Türk Milleti’nin tarihinde bir şereftir. Ve ben bir gün oraya gitseydim, Sarıkamış’ın karlı dağlarını seyrederken, belki ağlardım, fakat utanmazdım.
İki şehit kolordunun harpte ölmüş olanları hiçtir, denebilir. Halbuki taarruzdan sonra otuz kırk bin kişilik kolordulardan ancak derme-çatma dört bin nefer kadar Türk kalmış. Onların belki de dörtte üçünün katili Ruslar değil Enver imiş.
Varlık muharriri Sarıkamış taarruzunun bir leke olduğunu söylediği zaman, bu cinayetin hatırası ile sarsılmış olmalıdır. Bu yüzden kendisinin de bir cinayet yaptığının farkında değildir.
Türk Milleti son harpte bilhassa iki yerde tabiat ve imkânsızlıkla boğuştu: Çöl ve Sarıkamış!
Allah’ın birini ateşten, birini buzdan yarattığı bu iki müthiş cehennemde Türk sabrı, Türk cür’eti, imtihandan geçti. Sarıkamış şehitleri bir güneş aksinin hasreti ile, Sina şehitleri bir su damlasının hasreti ile öldüler. Birinin güneşi Türk cesedini bir akar gibi eritti, öbürünün kar’ı bir madde gibi dondurdu.
Fakat Türk’ün ruhuna ne oldu? Bu ruh gösterdi ki hâlâ güneşten daha zorlu, buzdan daha yakıcıdır.”