Yenidoğan yoğunbakımlarında bebekler üzerinden yürütülen kirli ticaret ülkeyi ayağa kaldırdı. Para için göz göre göre el kadar canları hastanelerde süründürenler, gözlerini bile kırpmadan ölüme gönderenler vicdanları isyan ettirdi. Sokaklar, ekranlar, “Bu kadar da olmaz artık!” diye bağırmaya başladı.
Şaşılacak hiçbir şey yoktur aslında. Bu ülke her şeyin en yetkili ağızlardan açıkta söylendiği gibi “babalar gibi satıldığı”, “itibardan tasarruf olmaz!” denilerek ülke varlıklarının har vurup harman savrulduğu, bir hırka bir mintan adalet ve kardeşlik dağıtması gereken makamlarda oturanların lüks araçlarda fink attığı, Gazze’de, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de bebekleri bombalayan İsrail limanlarına gemiciklerle malların gönderildiği bir ülkede yaşıyoruz. Cennet kadar bereketli topraklarda ayçiçeklerimiz güneşle bakışırken, onların yetiştirildiği ovalar uyduruk fabrika zehirleriyle kirletilirken, yine o gemicikler savaşın içindeki Ukrayna’dan bu ülkeye Ayçiçek yağı taşıdılar.
Bir kültür devrimi sayılan, dünyanın emperyalist egemenlerine kafa tuttuğu Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Köy Enstitüleri ile, kamu fabrikaları ile bütün dünyada saygı duyulan bir ülke durumuna gelmiş Türkiye Cumhuriyeti, din istismarcısı bezirgân politikacıların marifetiyle emperyalizmin finanse ettiği cemaat ve tarikatların kemirmesine bırakıldı. Orta Doğu’da mazlum halkları bombalayan ABD emperyalizmi ile işbirliği yapıldı, ABD orduları bu ülke topraklarından geçirilmeye çalışıldı.
Sağlık ve eğitim alanında yaşananlar iyice insanı isyan etmeye götürüyor. Dünyanın hiçbir gelişmiş ya da gelişmemiş ülkesinde olmadığı kadar sağlığın ve eğitimin ticareti yapılıyor. Canlarımız özel hastanelerde yapılan kamu soygunculuğu ve sağlık istismarı ile kan ağlatılırken, çocuklarımız okullarda yetkin olmayan, ehil olmayan beyinsizler tarafından bilim ve bilgi dışı hurafeleri ezbere zorlanıyor, üretimden, hayattan ve ahlâktan koparılıyor.
Birkaç gündür bu bataklığın propaganda aracı olarak kullanılan, kamu parasıyla ele geçirilmiş televizyonlara bakıyorum, sosyal medyadaki paylaşımları izliyorum. Utanmaz, arlanmaz tetikçiler türemiş toplumda. Trol orduları bu iğrenç gelişmelerin sorumlusu olarak bu ülkenin alçakgönüllü, efendi devlet adamı Ahmet Nejdet Sezer’den İBB Başkanı İmamoğlu’na kadar birilerini hedef göstererek ağızlarına geleni söylüyorlar. Bu bataklığın ürünü olan bazı şerefsizler her yere girmiş, gitmiş olabilir ama üzerine gidilmesi gereken, onların ilişki kurdukları kişiler değil, onları üreten, yaratan bu bataklık ortamıdır. Bu yalan ve kışkırtma ortamının tetikçilerine bakıyorum… Kullandıkları fotoğraflarda insana da benziyorlar ama vicdanı susmuş, beynini başkalarına kiralamış, sağa sola zehirli tükürükler saçan birisi insan olamaz!
Bu troller, bu sığ ve yalan politikaların sahipleri de birer ahlaksız katildir aslında; insanların vicdanlarını yaralıyor, yalanlarla bir yerleri ve bir şeyleri karalayarak bataklığı gözden uzak tutmaya çalışıyorlar, yanlış hedeflere karşı insanları kışkırtarak kendilerini ve asıl sorumluları işin içinden sıyırma çabasındalar.
Şereften, onurdan, vicdandan yoksun, üç kuruş için her türlü yalanı söylemeye hazır binlerce vızıltı var ortalıkta, sivrisinekler gibi sokmaya, hastalık yaymaya, insanları ateşler içinde kıvrandırmaya çalışıyorlar.
Bu bataklık bir an önce kurutulmalıdır!
Sağlığın ve eğitimin ticareti olmaz. Canımız alınır satılır mal değildir; geleceğimizin güvencesi çocuklarımız karanlık odakların, kâr ve iktidar peşinde koşan birilerinin oyuncağı olamaz!
Özel hastaneler zinciri sahipleri, sağlığın ticaretini yapanlar sağlık bakanlığını yönetemez, özel okullar sahipleri eğitim bakanı olamaz, eğitimimiz emperyalizm güdümünde darbe yapmaya davranan cemaat ve tarikatların cirit attığı bir alan durumuna getirilemez.
Bu rezalet bitsin artık! Ahlâksızlığı üreten bu bataklıktır. Bu bataklık bir an önce kurutulmalıdır.
Kendimizden başlayan bir seferberlik düzenlemeliyiz. Yalanlara, bezirgân zihniyetle insan kandırmaya karşı, onuru, dürüstlüğü, üretmeyi, emeğin kutsallığını savunmalıyız.
Evlerde, sokaklarda, mahallelerde, köylerde, doğruluğun, iyiliğin, güzelliğin egemen olabilmesi için görev öncelikle tek tek bizlere düşüyor.
Sesimizi yükseltelim, güçlerimizi birleştirelim.
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
Alper Akçam. 22 Ekim 2024,