Yok, beyin ölümünden söz etmiyorum; bunların beyinleri ölmemiş, koşullanmış, ezberlere kalıplara sokulmuş, o kalıplar dışındaki düşünceleri ve dünyaları reddetmektedirler.
Beyinlerindeki düşünce odağını inanç fethetmiştir. O ne derse odur, onun dediğinden şaşılmaz, korkulur, ayıp sayılır, ihanet bilinir.
Böylece bir kısır döngü, bir kendini yineleme, bir yeterli sanılı yetersizlik ve sonunda düşünce ölümünün gerçekleşmesi.
Olan budur…
Bu gibiler aykırıdan korkarlar, ayrıdan ürkerler, karşıdan nefret ederler.
Birey olamazlar, kişilikli hiç olamazlar. Sürüden biri olmak, çobana inanıp güvenmek, hatta kutsamak çobanı… Durumları budur net olarak.
Düşünce ölümü gerçekleşmiş olan böylelerine şok sağaltım yöntemleri, dürtüklemeler gerekir. Onlar öncelikle, sürülerinden ayrılacak bilinç ve uyanıklık düzeyine getirilmeli.
Bu uzun erimli, ısrar ve sabır gerektiren bir uğraştır.
Düşünce ölümü gerçekleşmiş olanlar özgür düşüncelere ancak bu yollardan döndürülebilirler.
Böyle bir döndürmüşlüğünüz yoksa, sorgulayın kendinizi, sorumlusunuz.
KIRMIZI RUJLU “GONCA DEHEN”
“Bir nigâh et ne olur halime ey gonca dehen”
Recaizade Mahmut Ekrem
Gonca dehen’i ne bilir yeni yetmeler? Gonca dehen ağzı gül goncası gibi küçük, çekici ve dudakları gül kırmızısı olandır.
Gelgelelim benim tramvayda gördüğüm o kızı görseydi Recaizade Mahmut Ekrem hayıflanırdı şiirini erken yazdığına ve “işte gonca dehen budur” demekten alamazdı kendini, kırmızı rujuna bir anlam veremese de…
Metne iliştiri:
Hastaydım boğazım ağrıyordu, üşüyordum, ellerim buz gibi… Ama ısındım, can geldi ellerime o gonca dehene bakınca ve bu satırları düşününce.
Nelere kadirsin ey gonca dehen