ZAMANLA UZAMIN DİYALEKTİĞİ…

Dün İstanbul’da, tarihin farklı çağlarıyla art arda yaşama girmiş insan kuşaklarının aynı uzamda var oluşuna bir ucundan tanıklık etme olanağı bulduk.

 

Kimi tarihi yapılarda bin sekiş yüz yıllık tarihin kendini hissettirdiği Roma’dan, Bizans’tan, Osmanlı kuruluş ve fetih coşkusundan, Cumhuriyet kültürler hoşgörüsüne, yakın yıllarda kendisini yeniden dayatmaya başlamış Orta Çağ’dan bugünlere artakalmış derebeyi yıkıcılığına, din ve ticaret bezirgânlığıyla modern çağın tüketim baskısına, iç içe geçmiş birçok anlayışı bir arada yaşarken, üç farklı kuşakta farklılaşarak devam eden kan bağlarının duygusal alana yansımalarını da gözlemledik.

Dün, kızlarım ve torunlarımla, Sultanahmet’te, Çemberlitaş’ta, Kapalıçarşı’da, Sirkeci’de dolaştık… İki gündür birlikteyiz; üç gün daha zamanla uzamın diyalektiğini bir arada yaşatacağız.

Çocuklarımız da, torunlarımız da bizlerden önemli genetik parçalar almış olsalar da kendi içine doğdukları toplumsal koşullarla farklı bilinçler ediniyorlar, farklı düşünce ve davranış biçimlerini benimsiyorlar, kendilerine göre bir yol ve yöntem seçiyorlar.

Yaşamdaki değişim ve gelişimin zembereğini oluşturan ise, devrimci bakış açısı ve insanoğlunun tükenmeyen arayışı olmalı. Eğer dün dolaştığımız semtlerde varlığını açıkça duyumsadığımız Orta Çağ’ın baskıcı, her şeyi aynı kalıp içinde görmeye çalışan ve başkalarına yaşam hakkı tanımayan zorba anlayışı dünyanın tümüne egemen olsaydı insanlık bir adım ileri gidemez, yaşam böylesine büyük teknik atılımlarla yürüyemez, birçok güzel olanağa kavuşamazdı.

Aynı dini inançtaki kişilerin çoğunlukta olduğu birçok farklı ülkeyi yan yana getirip baktığınızda, hayatın değişimci ve yenilikçi gücünün kaynağını da açıkça görebilmek mümkün olabilmektir. Bir Türkiye’ye bakın, bir Afganistan’a, bir Suudi Arabistan’a, bir İran’a…

Türkiye’yi bunca güzel ve yaşanası kılan Cumhuriyet’in yeniden doğuş için önünü açtığı halk kültürleri mozağinin canlılığı, bir arada var olan modern sınıfların demokrasi kavgası ve halen toplumsal yaşamı önemli ölçüde etkileyen eleştirel aklın bize sağladığı olanaklardır.

Türkiye, 31 Mart seçimlerinde bir kez daha Cumhuriyet’in halkçı, demokrasiyi, kadın haklarını, farklı sınıf ve toplumsal grupları bir arada tutabilen bir hukuk anlayışını yeğlediğini, böyle bir yaşam tarzını benimsediğini açıkça ortaya koydu. Sömürgeci emperyalist anlayışla cemaat ve tarikatlar üzerine dayanmış işbirlikçisi din bezirgânlığının çarkına halkımız iyi bir çomak soktu. Bu seçim sonuçları kalıcı bir örgütlenme ile taçlandırılabilirse, Cumhuriyet’in bir müze ve Bizans devrinden kalma bir kilise anlayışıyla baktığı Ayasofya bir camiye dönüştürülürken, bir yandan farklı uygarlıklara ve inanç biçimlerine yaşam hakkı tanımadığını açıkça söylerken, bir yandan da Cumhuriyet kurucusuna da en ağır hakaretleri yapanların zorba sesi iyice kısılacak, onların bir hizmet ve haz nesnesi olarak gördükleri kadınlarımızla, çocuklarımızla, özgürce bir yaşam biçimi içinde var olmayı sürdürebileceğiz.

Birlikte olabildiğimiz tüm sınırlı zamanlarda olduğu gibi, kızlarımda ve torunlarımda kısmen dedelerinden aldıkları yaratılışsal özellikleri de gördüm, benden sonraki kuşaklarda yaşam biçiminin ve toplumsal koşulların onlara kazandırdığı farklılıkların da tanığı oldum. Torunlarımın sıradan bir bakış açısıyla “deli” denilerek gülüşmelere yol açan kimi davranışlarını gördükçe en büyük mutlulukları yaşadım. Dün buluştuğumuzda, Dubayalı Arya kızım, saçlarının uç kısımlarını yeşille mor ve kırmızı renklere boyatmış olarak çıktı karşıma. İstanbul’da doğup büyümüş Deniz oğlum Einstein’la ilgili bir şeyler sorup duruyordu bizlere. Onlar, Ardahan Ölçek köylü Deli Eyüp’ün torunu olan “Deli Alper”in kanından geliyorlardı…

Selam olsun özgürce düşünüp özgürce davrananlara, selam olsun eleştirel aklını kullanarak, başkalarına kul, köle olmadan yaşayanlara…

Selam olsun Orta Çağ karanlığına, tektipleştirmeye, biata, itaate, yalana, talana karşı duranlara… Selam olsun 31 Mart’ta şanlı bir tarih yazanlara…

Selam olsun kızlara, oğullara, torunlara, selam olsun her gün yeniden doğanlara…

Selam olsun bayram gibi gelen bayramlara…

About Post Author