Ünlü foto muhabiri Robert Capa ve dünyaca ünlü yazar John Steinbeck 1947 yılında Sovyetler Birliği’ne bir seyahat yapıyorlar ve daha çok halkın yaşantısını araştırıyorlar nesnel olarak. Capa, Rusya’dan yanında 4 bin negatif getiriyor, Steinbeck ise birkaç yüz sayfa notla. Ve bu çalışma sonucunda “Rusya Günlüğü” adlı kitap çıkıyor ortaya. Ne yazık ki 2022 yılına dek Türkçeye çevrilmemişti bu yapıt ve benim de haberim yoktu doğal ki….
Kitapçıda görünce hemen aldım İletişim Yayınları tarafından yayımlanan bu kitabı, ilgiyle okudum.
Ve neler buldum neler.
Bulduklarımdan seçmeleri paylaşmak istiyorum.
-Finlandiya’dan onları külüstür bir Rus uçağı alıyor.
-Leningrad… Gümrük memuru pasaport damgalayacak, islampası yok. Steinbeck ve Capa, mürekkeple yardımcı oluyorlar.
-Moskova’da yemek sipariş bürokrasisi: “Sovyetler Birliğindeki her iş, her alışveriş, devletin veya devlet tarafından yetkilendirilmiş tekellerin kontrolünde olduğu için devasa bir muhasebe sistemleri var. Bu yüzden siparişinizi alan garson, ilk başta söylediklerinizi elindeki deftere tane tane yazıyor. Ama bu yazdıklarını hemen mutfağa götürüp iletmiyor. Muhasebeciye gidip sipariş edilen yemekleri bir de orada kayda geçirttikten sonra, ondan bir fiş alıp mutfağa iletiyor. Mutfakta bir kez daha kayıt tutuluyor ve gerekli malzemeler sipariş ediliyor. Yemekler sonunda hazır olunca, nelerin hazır olduğuna dair bir fiş hazırlanıp garsona veriliyor. Garson bu aşamada da yemekleri alıp masanıza getirmiyor, fiş alıp muhasebeciye veriyor, o da sipariş edilen yemeğin hazırlanmış olduğunu kayda geçirdikten sonar garsona tekrar başka bir fiş veriyor. Garson bu fişle mutfağa gittikten sonra yemeklerinizi alıp masanıza getiriyor ve defterine sipariş edilen, kayda geçirilen ve hazırlanan yemeğin masaya teslim edildiğini not ediyor. Bu kayıt işleri epeyce bir zamana mal oluyor. Hatta yemeğin hazırlanması için geçen zamandan çok daha fazlasına mal oluyor.”
-“Fotoğraf makinası korkulan bir araçtır, önyargıları yoktur, ne görürse onu kaydeder” diye yazıyor Steinbeck. Ve haklı olduğu fotoğraf çekme izinlerinin uzun uzun şuraya buraya telefonlar edilerek araştırılmasıyla anlaşılıyor.
-Stalin’in madalyaları, büstleri, heykelleri, portreleri…. Diyor ki yazar “Belli ki Stalin’in boyanması, kalıplanması, demirden dövülmesi ve iğneyle işlenmesi, Sovyetler Birliğindeki önemli iş kollarından biri. Stalin her yerde, her şeyi görüyor.”
-Ukraynalılar… Slavlar ama Rus değiller, Ukraynaca da Rusça değil, çokça Macarca sözcük var bu dilde. Ukrayna kızları çok güzel.
-Ukrayna’da ABD-SSCB tartışması… İkinci Dünya Savaşı sonrası ilişkiler gerilmiş, taraflar kaygı ve kuşku içindeler ve birbirlerinin her işlem ve eylemini, politik hamlelerini yakından izliyorlar. Diyor ki Ukraynalılar Steinbeck ve Capa’ya “Siz sınır komşumuz Türkiye’ye kredi verdiniz ve bunu bizim sistemimizin yayılmasını engellemek için yaptığınızı söylediniz. Peki biz Meksika’ya kredi verseydik, askeri yardım yapsaydık ve bunu ABD demokrasisinin yayılmasını önlemek için yaptığımızı söyleseydik, siz ne yapardınız?” Capa ve Steinback “Herhalde savaş ilan edilirdi” diyorlar, namusluca…
-Savaş ganimetleri sergisi.
-Gürcistan… Ölünce cennete değil, Gürcistan’a gitmek…
-Steinbeck, Ukrayna ve Gürcistan’da gördüğü Sovyet kolektif çiftliklerini (Kolhoz ya da Sovhoz) ise olumluyor; savaş sonrası sıkıntılara karşın, üretim planlı ve yeterli, halk çalışkan.
-Ve bir Türk heyeti… Dördü erkek, ikisi kadın altı şişman kişi… 20 tane de valiz var yanlarında… Moskova’ya gidecekler uçakla, 800’üncü yıl kutlamalarına katılacaklar. Capa ve Steinbeck’le aynı uçakta olacaklar. Olacaklar ama Sovyet yetkililer iki tarafa da yalan söylüyorlar: “Bu uçak size tahsis edildi, izin verirseniz Türkler de binsin”, “Bu uçak sizin için ama bir ABD’li yazarla foto muhabiri var, onların binişine de izin verin lütfen.”
Böylece uçağa biniliyor ama iki taraf da hoşlanmıyor bu sokuşturmalı konuklardan… Fakat Steinbeck’in bir tepkisi var ki, bize o yıllarda yapılan Amerikan yardımlarının hangi gözle görüldüğünün en çarpıcı kanıtı. Bakın neler yazmış:
“Yüce devletlerindeki demokrasiyi korumak için gereken dolarları Amerikalı vergi mükellefleri olarak bizim ödediğimizi başlarına kakmak istemedik tabii.”