Yaşamakta olduğumuz ekonomik ve sosyal sorunlar, kriz boyutunu geçti. Hükümet ekonomik anlamda, kriz denilince yalnızca enflasyonu görüyor. Enflasyon yalnızca fiyat istikrarının bozulmasıdır. Oysaki bizde, tüm makro dengeler bozuk ve bu nedenle toplum huzuru ve refahı da aşırı bozuldu. Gelir dağılımı aşırı bozuldu, yoksulluk arttı. Halk geçinemiyor Üretim dışa bağımlı bu nedenle dış açıklardan kurtulamıyoruz. Sıcak para kırılgan ekonomik yapıyı iyice bozdu ve bu nedenle kur riski, dış borç temerrüt riski arttı.
Bundan sonra da artacaktır. Çünkü bu anlayışla bu günkü hükümetin bu krizi çözmesi imkânsızdır.
Bir hastalığı çözmek için önce doğru tespit ve teşhis koymak gerekir. Ekonomik krizleri çözmek için de doğru verilere ihtiyaç var. Türkiye’de veriler hükümetin tercihlerine göre ve çoğu veri de eksik ve yanlış belirleniyor. Çok açıktır ki, ekonomik ve sosyal veriler yanlış olursa, çözüm de doğru olmaz.
1- Açıklanan enflasyona güven yoksa kimse fizibilite yapamaz, yatırım kararı veremez, çalışanların satın alma gücünü koruyamazsınız ve tüketici panik yaşar.
Ağustos 2024 TÜİK TÜFE oranı yüzde 51,97, yarı kamusal bir kurum olan İTO geçinme endeksinde artış ise yüzde 61,57’dir. Sanayide kar marjı kadar arada 10 puan fark var. Yatırım yapan hesabını hangi enflasyona göre yapacak. Çalışanlar TÜFE’ye göre artan maaşları ile geçim sıkıntısı yaşıyor. Enflasyonu düşük gösterirseniz hem güven kaybı olur, hem de yarını göremediğiniz için, arz- talep ve Tasarruf – Yatırım – tüketim dengesi için politika üretemezsiniz.
2- Bir ülkenin dış ticaret açığı, döviz ihtiyacına bağlı olarak ekonomik istikrarı ve dış borçlarda temerrüt riskini etiler.
2023 yılı dış ticaret açığını net olarak bilemiyoruz. Çünkü Ticaret Bakanlığına göre bu açık 106 milyar dolar, Merkez Bankasına göre ise 86,9 milyar dolardır. Arada yüzde 22 gibi yüksek, 19,1 milyar dolar fark var.
Türkiye’ye gelmek isteyen ciddi yabancı yatırım sermayesi, içerde yatırım yapmak isteyenler, risk hesabını hangi veriye göre hesap edecekler? Üstelik iki devlet kurumu arasında dış ticaret verileri çok farklı ise, Türkiye ile ticaret yapmak isteyen yabancı, yatırım yapmak isteyenler devlete nasıl güven duyacaklar?
3- İşsiz sayısını ülke gerçeklerine göre tarif etmeyen bir ülkenin etkili bir istihdam politikası da olmaz.
- 2023 yılında işsiz sayısı 3 milyon 156 bin kişi olarak açıklandı.
- İş bulma umudu kalmayanlar ile iş başı yapacak olanlar ve fakat TÜİK tarifine göre işsiz sayılmayanların sayısı ise daha yüksek 3 milyon 845 bin kişi olarak açıklandı.
Avrupa İstatistik standartları deniliyor ve fakat değil Avrupa da, Dünyada böyle bir garabet tablo bulmazsınız.
4- Denetlenebilir bir bütçesi olmayan Türkiye, kamu harcamalarını etkin kullanamaz, bütçede israf varsa mali disiplin lafta kalır ve istikrar sağlayamaz.
Başkanlık sisteminden sonra bütçe giderleri detaylı gösterilmiyor. Sayıştay denetimine de sınır getirildi. Söz gelimi, köprüler, otoyollar, tünellerin yapım maliyetleri ne oldu? Bundan sonra bütçeden ne ödenecek? Net bilgi sahibi değiliz.
Bütçede sosyal yardımlar var, ama aynı zamanda hane halkına yardımlar I ve hane halkına yardımlar II diye de ayrı fasıllar var.
Bütçeden hangi vakıflara ne kadar ve niçin yardım yapılıyor? vergi mükellefi bilmek istiyor.
Vergi mükellefi ödediği verginin nereye harcandığını bilmezse, vergiye karşı direnç oluşur.
Bütçeler bir parti veya bir ittifakın siyasi finansman aracı olursa, mali disiplin olmaz, fiyat istikrarı sağlanmaz. İktisadi kalkınma politikası tutmaz.
Örnekler çoğaltılabilir. Ama bilmemiz gerekir ki; iktisadi ve sosyal verileri doğru olmayan bir ülkenin, istikrar umudu da yoktur.
Yayınlama 1. Ekim 2024
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ