Sözde diyorum zira Anadolu’da bir söz vardır, “Eğer ki dostumuz buysa düşmana ihtiyacımız yoktur..”
Bizlere karşı hiçbir zaman samimi olmadınız..
Yıllardır müttefik gibi davranıp söylemi farklı, eylemi farklı mütecaviz bir ilişkiyi esas aldınız ve T.C. Devleti’ni hiçe saydınız..
Hiçbir zaman için sözünüzde durmadınız ve hep buyurgan/alaycı bir tavır sergilediniz..
Sürekli olarak geçmiş hezimetin hesabını yaptınız ve daha başından itibaren ezeli kin ve öfke içinde sinsi bir oyun tezgahladınız..
Tehlike olarak gördüğünüz Atatürk, vefat eder etmez sabırsızca düğmeye bastınız ve öncelikle ülke siyasetini, ardından da iktidarı ele geçirip devlet kadrolarını ihanete endeksli dizayn ettiniz..
Sonra da bu kadroları kullanarak 1920’de Cumhuriyet treniyle yola çıkmış olan medeniyet hamlesini, devrimleri ve milli kalkınmayı sabote ettiniz..
Terör örgütleri kurup başımıza bela ettiniz ve ülkeyi terörize ederek ekonomimizi çökerttiniz..
Köy Enstitüleri’nin kapatılmasını sağlayarak ülkenin kılcal damarlarından başlatılan eğitim ve kültür seferberliğini yerle yeksan edip bunun yerine din solüsyonuna batırılmış İslam’la alakası olmayan tahrip gücü yüksek tarikat ve cemaatleri ikame ettiniz..
İlk amacınız; eğitimsiz, ihmal edilmiş, horlanmış, itilmiş, kakılmış, ezilmiş, öfkeli, dindar ve kindar bir nesil yaratıp bunu medenileşmeye başlamış toplumun karşısına koymak ve ülkeyi öncelikle kültürel olarak ikiye bölmekti ve bunu başardınız.!
Hatta bununla da yetinmediniz ve geri bırakılmış bu yapıyı güçlendirmek için benzer bir yapıyı mülteci adı altında ülkemize sokarak siyaseten egemen hale getirdiniz ve çoğulcu demokrasi üzerinden, olası tüm seçimleri kendi himayenizde garantilediniz. Bu şer proje ve iğdiş edilmiş demokrasinin adını da milli irade olarak ilan ettirdiniz.!
Yine bu sayede referandum yaptırıp bir tek adam rejimi kurdunuz ve demokrasinin teminatı olan kuvvetler ayrımı ve denge/denetim sistemini de ortadan kaldırdınız.!
Sıra geldi kurduğunuz bu düzeni kalıcı hale getirecek olan altın vuruşa yani Anayasa değişikliğine.!
Bu sayede milli düğümler tamamıyla çözülmüş olacak, rejim değişecek ve itiraza mahal vermemek için yine din ceketi giydirilmiş yeni rejimle federal bir yapı oluşturulup ülke Yugoslavya modeli bölünecektir. Bunun manası, Mondros’da düşen bayrağınızın ayağa kalkması, yüz yıllık rövanşın alınması, kapanması gereken parantez olarak telafuz ettirdiğiniz Laik Cumhuriyet rejiminin ve dolayısıyla T.C. Devleti’nin nihayet bulmasıdır.!
Pekala sizce bu duruma, Atatürk çizgisinde kendini yetiştirmiş, muasır medeniyet seviyesini düstur edinmiş, vatan sevgisiyle hemhal olmuş, bu sevgiyle coşmuş ve Cumhuriyet’in 100. yıl kutlamaları için 29 Ekim günü meydanlarda sel olmuş milyonlar rıza gösterir mi sanıyorsunuz.?
Öyleyse çok yanılıyorsunuz.!
Her türlü güce sahip olduğunuza inanıp topraklarımız üzerinde hayaller kuruyor olabilirsiniz; elbette ki hayal kurmak güzel şeydir.!
Buraya kadar da işiniz yolunda gitmiş olabilir lakin bu sizi yanıltmasın.!
Türkiye, öyle kolayca içini karıştırdığınız ve tarumar ettiğiniz Ortadoğu ülkelerine benzemez.!
Belki birkaç kiralık yobaz, tıpkı Kubilay hadisesinde olduğu gibi yine meydanları doldurur ancak sonunda su akar yolunu bulur ve vatanseverlerin dediği olur..
Tarih boyunca; 32 Beylik, 38 Devlet, 15 İmparatorluk, 34 Hanlık, 4 Atabeylik ve 10 Cumhuriyet kurmuş, kim bölmeye kalksa her seferinde tek vücut olmuş, 29 Ekim günü bunu bir kez daha göstermiş olan bir millet buna asla izin vermez.!
Hep gündemde tuttuğunuz asıl milli irade ve şuur işte o gün ortaya çıkar ve tarih tekerrür eder.!
Bir savaşta asker sayısının, teknolojinin ve silah gücünün zafer için tek başına yeterli olmayacağına bir kez daha şahit olur geldiğiniz gibi gidersiniz…
Bu sefer itinizle, bitinizle birlikte; hem de en acı şekilde..!
Tarihin tozlu sayfalarına göz atın ve şunu asla unutmayın; bu milletten mülteci olmaz ve nefes aldığı sürece de toprağını düşmana yar etmez.!
Aklınızı başınıza alın, sabrımızı daha fazla sınamayın, içişlerimizden elinizi çekin ve mümkünse dost kalıp gerçek bir müttefik olun..