Sahip olduğunu sanan taşıyıcılar

Geçenlerde sosyal medyada yer alan bir gazete haberinde, ‘Kaşıkçı Elması’nın yeniden sergileneceği yer almıştı.

Haberde çevresi küçük elmaslarla sarılmış, kendinden emin pırıl pırıl, kocaman bir elmas fotoğrafı yer alıyordu. Fotğrafa bakarken, Kaşıkçı Elmas’ı ile karşılıklı başka bir boyutta konuşur gibiydik ve sanki Kaşıkçı Elması dile gelmişti, “Bu dünya döndükçe ben varlığımı korurum, ama ey insanoğlu sen bana sahip olduğunu sanırsın, aslında sahipliğin bir ilizyondur.” der gibi.

Sonra Hürrem Sultan’ın parmağına taktığı yeşil taşlı yüzük geldi aklıma, o dönem kaç kadın onun için savaşıp canından olmuştur, acaba?
Ne garip değil mi!.. Dünya dönüyor, zaman ilerliyor, yağmur yağıyor, güneş açıyor mevsimler değişiyor, insanlar doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. Bir kişi için özenle tasarlanarak yapılmış bu değerli takılar, yıllar geçtikçe elden ele dolaşmış. Bu değerli taşlara sahip olan insanlar yaşamları boyunca taşıyıcı rolünü aldığını hiçbir zaman fark etmiyorlar. Evet dünya dönerken tarihte ne kadar değerli ve ünlü elmaslar, zümrütler, pırlantalar, altınlar, kolyeler, yüzükler vardır ve onların başka bir eşi ve benzeri yoktur. Tarihte Kaşıkçı Elması’nı bu güne kadar kaç kişi taşımıştır sizce?

Ona sahip olan, onu en değerli varlığı olarak görüp ve ölümüne dek onu korumuş, tıpkı “En kıymetlim.” diyerek onu sevmiş. Bazen hiçi takmadan sandık veya kasa içinde saklamış. Aslında taşıyıcı için önemli olan ona sahip olması, onu koruması, onun yaşam alanını en güvenilir şekilde yaratmasıdır. Aslında insanoğlu bir nefestir özde, bir gün son nefesini bırakırken boşluğa, o kıymetlisini yanında götüremeden olduğu yerde bırakır, başka bir taşıyıcıya. Bu değerli taşları taşıyan insanlar onlara bakarken görevlerinin bir taşıyıcıdan ibaret olduğunu hiç düşünmüşler midir acaba!

Bu takılar kim bilir kimlerin gerdanlarını, kulaklarını, kollarını, parmaklarını ve bellerini sarıp sarmalamıştır, asırlar içerisinde kendine yeni taşıyıcı ararken değerine değer katarak!

Bir an kendi ellerimi kollarımı ve gerdanımı yokladım içimi çekerek, acaba taşıyıcı olmak nasıl bir histir diye. Sonra bir İstanbullu olarak yeniden, İstanbul’un büyük depremini bekler buldum kendimi. Endişe duyarak, korkarak, zaman zaman “bana ne(!)” diyerek ve belki de bizim misyonumuzda tarihte taşıyıcılık olmasa da, tarihe geçecek depreme tanıklık etmektir kim bilir diyerek!

Yazar Birsen Tankaya Dinç – İSTANBUL

Kendi kaleminden Yazar Birsen Tankaya Dinç Kimdir?

Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Mezunuyum. Çocukluğum Ankara’da geçti.

19 yıl Türk Hava Yollar A.O. Kurumsal Gelişim ve Bilgi Teknolojileri Başkanlığında (EBİ) çalıştım.

En büyük tutkum yeni yerler keşfetmek. Dağ, bayır, çayır unutulmuş sokaklar ve unutulmuş sokaklarda unutulmuş yüzlerle sohbet etmeyi severim. Ağaçsız, kuşsuz, kedisiz, köpeksiz bir dünya düşünemiyorum. Okumayı seviyorum. Bununla birlikte yazmayı da. Şiir, kısa öyküler, film senaryosu ve sarı dip notlar… “Serseri Gönlüm Döndün mü?” adlı şiir içerikli ilk kitabım Aralık 2015 tarihinde yayınlandı.

8. Kadıköy Kitap Günleri 2016 ve 9. Kadıköy Kitap Günleri 2017’ye bireysel yazar olarak katıldım.

İtalya da 16 – 18 Mart 2018 tarihinde düzenlenen Euro Expo Art Fuarında Ressam Güler Özcan’ın Kadına Şiddet temalı resim sergisinde, 3 şiirim, İngilizce ve İtalyanca’ya çevrilerek yer aldı ve İtalya da yayınlanan Art&trA dergisinde yer aldı.

“Bi’acayip Cenaze Töreni” adlı kitabım şu an basım aşamasında olup, 2020’ de okuyucu ile buluşacaktır. Halen yazmaya devam ettiğim, “Kaçış” adlı romanım da kısa süre içerisinde yayımlanacaktır.

Yedi kardeşten biriyim, evliyim ve Ela isminde bir kızım var. 4 Yıl önce yazmaya başladığım Marmaris Bülten Gazetesi ile birlikte, dergimiz KENT & YAŞAM’da yazmaya başlamak, benim için onur verici oldu.

About Post Author