Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen son genel seçimlerde, İşçi Partisi 650 sandalyeden 411’ini kazanarak büyük bir zafer elde etti.
Avrupa’da aşırı sağın yükseldiği bir dönemde, bu seçim sonuçlarının İngiltere’de ibreyi sola kaydırmasının önemli bir gelişme olduğunu belirten Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, yaptığı detaylı değerlendirmede, sonucu belirleyen faktörlerin başında İngiltere’nin giderek zayıflayan ekonomisi, tüketicilerin satın alma gücü, adaletsiz gelir dağılımı ve çocuk yoksulluğu oranının yüksek olmasına dayandırdı.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen son genel seçimler ile ilgili detaylı değerlendirmelerde bulundu. İşçi Partisi ve Muhafazakârların toplamda oyların yaklaşık yüzde 60’ını aldığı seçim sonucu ile ilgili Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Bu, tarihin en düşük oranı, Liberal Demokratlar, Reform Partisi, Yeşiller başta gelmek üzere tüm küçük partiler güçlendiler” diyerek sonuçları doğuran ekonomik sebepleri sıraladı.
Yıllardır süre gelen ekonomik zayıflama, satın alma gücü, adaletsiz servet dağılımı…
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ekonomik anlamda uzun yıllardır süren sorunları tek tek sıraladığı konuşmasında, “İngiltere, piyasa ölçütleriyle dünyanın 6. satın alma gücü paritesiyle 9. büyük ekonomisi ama sürekli görece zayıflama içerisinde ve Londra borsasında hisselerin yüzde 56’sı yabancıların elinde. ABD şirketleri yılda İngiltere’ye 700 milyar dolarlık satış yapıyorlar. 1,5 milyon işçi Amerikan şirketlerinde çalışıyor. Orta Doğu şeyhleri, Rus oligarkları, Hintli girişimciler, Amerikalı teknoloji zenginleri Londra’yı mekân tutuyorlar. Bu yerleşikler açısından konut fiyatlarını, dolayısıyla kiraları artırıyor. Genç kuşakların ev sahibi olma hayalleri sönüyor. Nüfus artışı da göz önüne alınınca tüketicilerin satın alma güçleri 2007 krizinden beri yerinde sayıyor. Gelişmiş ülkeler içerisinde İngiltere, gelir ve servet dağılımının ABD’nin ardından en bozuk olduğu ülke. En zengin yüzde 20, gelirin yüzde 35’ini alır, servetin yüzde 63’üne sahipken, en yoksul yüzde 20 için bu oranlar yüzde 8 ve yüzde 0,5. Ayrıca, İngiltere, bölgesel gelişmişlik farklarının en yüksek olduğu ülkelerden biri: Kuzeydoğu İngiltere’de yaşam standardı Londra’nın yarısından az” dedi.
“Çocukların yüzde 30’u, 4,2 milyon yoksulluk içerisinde”
İngiltere’de çocuk yoksulluğunun da yüksek olduğunun vurgusunu yapan Prof. Dr. Kozanoğlu, “Çocuk yoksulluğu da çok yüksek. Birleşik Krallık’taki çocukların yüzde 30’u, 4,2 milyon yoksulluk içerisinde. Yeterli beslenemeyen, gıda güvenliğini sağlayamayan 3,7 milyon aile var. İngiltere’nin övünç kaynağı Ulusal Sağlık Sistemi de gerileme içerisinde. Katkı payları ve uzun bekleme listeleri yurttaşların belini büküyor. Tüm bu nedenlerle seçmenlerin yüzde 75’i, politikacılarla ilgili olumsuz görüş içerisinde. Sorunların çözüleceğine inançlarını kaybetmiş durumdalar” diyerek seçim sonuçlarını sebep olan ekonomik nedenler hakkında görüşlerini beyan etti.
Dar bölgeli seçim sistemi ve İşçi Partisi’nin başarısı
İşçi Partisi’nin bu büyük başarısının, dar bölgeli seçim sisteminin bir sonucu olduğunu belirten Kozanoğlu, “İşçi Partisi, oyların sadece yüzde 34’ünü alarak tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etti. 2019 seçimlerine göre oylarını yüzde 4,2 artırarak bu başarıyı yakaladı. Kamuoyu yoklamaları, İşçi Partisi’ni Muhafazakâr Parti’nin yüzde 20 önünde gösterse de sandıkta bu fark yüzde 10 olarak gerçekleşti. Bu başarı, sağ oyların Muhafazakâr Parti ve Nigel Farage’ın Reform Partisi arasında bölünmesinden kaynaklandı” ifadelerini kullandı.
Jeremy Corbyn’in dönüşü ve bağımsız adayların başarısı
Prof. Dr. Kozanoğlu, bağımsız aday olarak Londra’nın Kuzey Islington bölgesinden yeniden seçilen Jeremy Corbyn’in başarısına da vurgu yaptı: “Corbyn, Filistin bağımsızlık mücadelesine verdiği destek nedeniyle haksız yere antisemitik olarak yaftalanmış ve partiden ihraç edilmişti. Ancak bağımsız aday olarak 41 yıldır hizmet ettiği seçim bölgesinde, İşçi Partili adaya 8 bin oy fark atarak yeniden seçilmesi, halkın ona olan desteğinin devam ettiğini gösteriyor. Corbyn’in bu başarısı, gönüllü aktivistlerinin kapı kapı dolaşarak seçmenle yüz yüze ilişki kurmalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı.”
Bu seçimle birlikte radikal sol adaylar, İşçi Partisi’nden ayrılarak Filistin direnişine destek temelinde seçime katıldı. Shockat Adam Güney Leicester’dan, Labal Mohammed Desbury ve Batley’den, Adnan Hussain Blackburn’den, Ayoub Khan ise Birmingham Perry Bar’dan parlamentoya girmeyi başardı. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Corbyn’i de katarsak, Filistin yanlısı grup, parlamentoda aşırı sağcı Reform Partisi’nin 4 temsilcisinden daha fazla ağırlığa sahip olacak” dedi.
Sosyalist kampanya grubu ve sol kanat
İşçi Partisi’nde Corbyn ile kader birliği yapan Sosyalist Kampanya Grubu’nun önemli isimlerinin koltuklarını koruduğunu belirten Kozanoğlu, “Bu isimler, parlamento açıldıktan sonra seslerini daha fazla yükseltebilirler. John Mac Donnell ve Diane Abbott gibi gölge kabine üyeleri, seçim kampanyası boyunca keskin siyasi mesajlardan kaçınarak koltuklarını korudu. İşçi Partisi’nde, Starmer’ın politikalarına muhalefet edebilecek azımsanmayacak sayıda sol kanat milletvekili bulunuyor” dedi.
Muhafazakârların tükenişi
Prof. Dr. Kozanoğlu, Muhafazakâr Parti’nin seçimlerde yaşadığı büyük yenilgiye de değinerek, “İngiltere’de yaygın bir inanış var: Seçimleri muhalefet kazanmaz, iktidar kaybeder. Bu yaklaşım, 2024 seçimleri için de doğru çıktı. Hayat pahalılığı, yüksek faizler, kamu hizmetlerinin yetersizliği, düşük büyüme ve verimliliğin artırılamaması gibi olgular, seçmenleri iktidardan uzaklaştırdı. Becerikli ve iş bitirici imajına sahip Muhafazakârlar, 2019 seçimlerinden bu yana dört başkan değiştirdi ve parti içi hizipler ülkeyi yönetmekten çok birbirlerinin kuyusunu kazmaya odaklandı. Bu da Muhafazakârların tükenmişliğinin en belirgin göstergesi oldu” şeklinde konuştu.
Starmer’ın politikaları ve gelecek öngörüleri
Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kozanoğlu son olarak Starmer’ın politikalarını ve gelecekteki olası etkilerini şu şekilde değerlendirdi: “Starmer, küresel ekonomide büyük bir güç haline gelen varlık yönetim şirketleriyle iş birliği yapmayı planlıyor. Özellikle dünyanın bu konudaki en büyük firması BlackRock ile iş birliği hedefliyor. Kamu-özel iş birliği projeleri aracılığıyla altyapı yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyor. Ancak, Bristol Üniversitesi öğretim üyesi Daniela Gabor’un da belirttiği gibi, bu tarz iş birlikleri konut fiyatlarının yükselmesine ve kiraların artmasına neden olabilir. Ayrıca, bu projeleri benimseyen hükümetler, fonlara tutsak düşebilir ve başta iklim, enerji ve sosyal politikalar olmak üzere yaşamın her alanında özelleştirme süreci hızlanabilir.”
Dış politikada ise Starmer, Britanya’yı dünya sahnesinde daha etkin kılmayı hedefliyor. AB’ye tekrar katılmayı denemeden, başta Almanya olmak üzere ilişkileri yeniden kurmayı amaçlıyor. NATO’ya daha fazla entegrasyon, Ukrayna’ya tam destek ve İsrail’in Gazze’deki vahşetini görmezden gelmeye devam etmek gibi politikalarla ABD’nin “en sadık dostu” imajını pekiştirmeyi planlıyor. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Starmer, Tony Blair’in 2024 sürümü bir imaj sunuyor. Ancak Blair’in renksizi olarak nitelendirilen Starmer’ın, sosyal hareketlerle ve sendikalarla organik bağ kurmadan nasıl bir başarı elde edeceği tartışmalı” dedi.