Prof. Dr. Esfender Korkmaz yazdı ; “İstikrar İçin Reform Yapmalıyız”
Ekonomi şeçim yorgunu oldu. Her seçimde üretici ve tüketici kararlarını seçim sonrasına bıraktı. Ekonomik işlemler yavaşladı , yatırım ve tüketim kararları ertelendi. Özetle ekonomi seçim yorgunu oldu.
Bu arada Hükümetler ekonomide yapısal sorunları ortadan kaldıracak , radikal kararlar alamadılar. Siyasi maliyetlerden ve seçimlere olumsuz etkisinden korktular. Zira yapısal çözümler kemer sıkmayı gerektirir.
2015 Fetö terörü ve devlette yapılaşması ve belki de hükümetin niyeti , liyakata göre bir bürokrasi kurulmasını önledi. Seçimler devlet kadrolarında da etkili bir planlama yapmayı engelledi.
Rahmeti Özal , devlette işlerin hızlanması için , fonlar kurdu , devlet içinde özel çevre gibi bağımsız oluşumlar kurdu , sonunda hiçbiri çalışmadı. Bu gün işler hızlansın diye başkanlık sistemi geldi ve fakat seçimlerden dolayı sistem çalışmadı , başkanlık sitemine uygun yeniden yapılanma yapılamadı. Hukuk ve demokrasi alanında sorunlar oluştu. Bu durum piyasada , üreticide ve tüketici de güven sorunu yarattı.
Aslında seçim ekonomisi ekonomide canlanma yaratır. Ne var ki Hükümet yerli ve yersiz müdahale etti. 2017 seçimlerinde vergi indirimleri beyaz eşya satışlarını artırdı. Tüketici doyum noktasına ulaşınca bu defa satışlar düştü. Konut teşvikleri de önce satışları artırdı. Güven sorunu oluşunca satışlar düştü. Özetle , piyasa , arz- talep dengeleri bozuldu.
Seçim bitti … 4.5 yıl seçimsiz döneme giriyoruz. Bu dönemde ne yapmalıyız ?
Seçim ekonomisi , ekonomide canlanmaya neden olmalıydı. Ne var ki yukarıda ifade ettiğim gibi , yanlış müdahale nedeniyle güven sorunu oluştu ve 2018 son çeyreğinde ekonomik küçülmeye seçimler de etkili oldu.
Seçim öncesi herkes ekonomik ilişkileri , yatırım -tasarruf ve tüketim kararlarını seçim sonrasına ertelemişti. Seçim bitti … Bu kararlar uzun süre ertelenemez. Bu nedenle ekonomide bir canlanma olur.
Ekonomide genel kural , küçülme dönemlerinde bir süre sonra ekonominin iç dinamikleri harekete geçiyor. Ekonomide canlanma oluyor.
Bu söylediklerim hükümet kararlarıyla da desteklenmesi gerekir.
Hükümetin, günübirlik kararlardan , Marjinal önlemler açıklamaktan ve algı yaratma politikasından vazgeçmesi gerekir. Piyasalarda , tasarruf ve yatırım yapanlarda , yerli ve yabancı sermayede , tüketici de güven oluşması için , kamu oyuyla da tartışılarak önce ‘’istikrar için reform planı ‘’ hazırlanmalıdır.
Hukukun üstünlüğü , Basın özgürlüğü gibi sorunlarda reform yapılmalı ve iyileşme sağlanacağı konusunda iktisadi ajanlar ikna edilmelidir. Seçimlere müdahale olmaması , Türkiye için olumlu beklenti yaratmıştır. Bundan sonra da inşallah bir sorun yaşamayız.
Avrupa Birliği ile ilişkiler bu reformlar için çıpa işlevi yapar.
Ekonomide yapısal çözümler , kur politikası , bütçe politikası , devlet- piyasa dengesi , finans – reel sektör dengesi , vergi sistemi , piyasada oligopol yapıların ve kartelleşmenin önlenmesi alanlarında yeni yaklaşımlar getirilmelidir. Reform yapılmalıdır.
Kısa dönemde , finans sektöründe dönmeyen krediler , ekonomide iyileşme oldukça , oransal olarak normale dönebilir. Bizi sıkıntıya sokacak en önemli sorun , dış borçların çevrilmesi ve döviz ihtiyacıdır.
Bu sorunu bizdeki olduğu gibi geldiği noktada hiçbir ülke tek başına çözemez.188 ülke böyle durumlarda taze kredi vermesi ve özellikle alacaklı olanlara güven vermesi için İMF’ yi kurmuştur. İMF ‘ye gitmek olası kriz yaşamaktan daha iyidir.
Yani , İMF ‘nin kredi vermesinden daha önemlisi , yabancı alacaklara ve yabancı sermayeye güven vermesidir.
Türkiyenin risk göstergesi olan CDS oranları seçim öncesinde 425 baz puana çıkmıştı , dün 395 ‘ baz puana geriledi. İMF’ ile anlaşırsak 200 puanın altına iner.