Avrupa Birliğinde Almanya diğer ülkelere göre daha gelişmiş bir ülkedir ve fakat diğer ülkeler üzerinde bir hegemonyası yoktu. İngiltere AB’den kendi isteği ile ayrıldı. Kimse ses çıkarmadı.
Sovyetler Birliği 15 ülkeden oluşuyordu. Ama hepsi üstünde Rus hegemonyası vardı. Macaristan örneğinde olduğu gibi birlikten ayrılmak isteyen ülkeleri Rusya işgal ederdi.
Marksist düşünce, o zamanki şartlara göre; batıyı emperyalist ülkeler olarak tarif etmiştir. Gel gör ki Sosyalist Rusya en büyük işgalci ve emperyalist ülke olmuştur.
Emperyalizm (yayılmacılık) bir devletin kendi çıkarları doğrultusunda, başka bir devletin kaynaklarından yararlanmak için etkili olma uygulamasıdır. Demokrasilerde hiçbir ülke, diğer ülkeyi zorla sömürmez. Siyasi liderlerle çıkar iş birliği yaparak, etki altına alır. Özellikle bizim gibi hibrit demokrasilerde halkın bilinçli olması ve siyasi tercihlerini ülke lehine kullanması gerekir.
Türkiye de batıyı emperyalist olarak görenler; ideolojik pencereden bakıyor ve tarafsız düşünemiyor. Avrupa Birliği bu anlamda emperyalist olmadı. ABD‘de de hiçbir ülkeyi işgal ederek sömürmedi. Ama Rusya notaya girmek isteyen Ukrayna’yı işgale kalkıştı.
1- Demokratik olmayan ülkelerin kalkınması mümkün değil. Türkiye kalkınmak istiyorsa demokratik batı cephesinde kalmalıdır.
1960 yılını temel yıl alırsak, son 60 yıl içinde gelişmiş ülke statüsüne geçen Güney Kore ve İrlanda demokrasi ile yönetiliyor.
İrlanda ve Güney Kore; Freedom House’un siyasi haklar ve sivil özgürlükler endeksinde, özgür ülke statüsündedir.
İrlanda ekonomisinin büyük çoğunluğu yüksek teknoloji endüstrisine dayanıyor. Teknoloji üreten yabancı yatırımcılara düşük vergi uygulayarak onları destekliyor.
Güney Kore, ABD, Kanada ile serbest ticaret anlaşması yapmıştır.
Şilinin 1960 yılında fert başına GSYH diğer ülkelere göre daha yüksekti ve fakat 2022 yılında Güney Kore ve İrlanda’nın çok altında kaldı. Nedeni 1973-1990 pinochet darbesi ile demokrasi ve hukukunun askıya alınmasıdır.
Çin çok hızlı kalkındı ve fakat demokrasi olmadığı için bu kalkınma devam etmeyecektir.
Çin’de tek parti yönetimi var. Önceki başkanlar iki dönem olarak başkanlık yaptı. Ama Şi Cinping üçüncü defa başkan oldu. Bundan sonra bırakması zor olacaktır.
Çin’de Kırsal kesimden sanayiye gelen ucuz işçi yabancı sermayeyi cezbediyordu, artık ucuz işçi kalmadı. Çin şimdi sermaye ihraç ediyor. Ancak devlet sermayesi yurt dışında yatırım yapıyor ve fakat devlet memurları, bir yerine beş fatura alıyor ve yatırım maliyeti artıyor.
Aslında Çin’de büyümenin ve ihracat hızının düşmesi de, Çin’in tıkandığını ve demokratik batı dünyası ile yarışamayacağını gösterdi.
Türkiye 2017 ve sonrasında kişiye özgü başkanlık sistemi ile siyasi haklar ve sivil özgürlükler statüsünde özgür olmayan ülke statüsüne geriledi. AB ile ilişkileri zayıfladı. Ekonomi yönetimine siyasi İslam ideolojisi girdi. Tekrar laik devlet ve demokrasiye dönerse ancak kalkınabilir. Bu da batıyla bütünleşmesi ile mümkündür.
2- Sömürü artık topla tüfekle değil, dış ekonomik ilişkilerle oluyor.
Türkiye dış ticaretinde, ABD ve Avrupa’ya karşı fazla veriyor. Dış ticaret açığının yüzde 80’ini Rusya ve Çin’e karşı veriyor. Ekonomik anlamda Türkiye’yi batı değil, içerdeki ithalat karteli ile işbirliği yapan Rusya ve Çin sömürüyor.
3- Batı dışındaki işbirliği organizasyonları içinde gelişmiş ülke yoktur.
Bir ara Hükümet Türkiye’nin hedefi Şanghay topluluğuna girmektir diyordu. Ama Rusya dış işleri bakanı ‘’bunun için Türkiye’nin Natodan çıkması gerekir ‘’dedi. Şangay ülkeleri içinde siyasi haklar ve sivil özgürlükler olarak özgür ülke ve gelişmiş ekonomi yoktur.
Özetle; Türkiye’nin batı toplumu olmadan kalkınma şansı yoktu.
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ