Türkiye’de yüksek enflasyon ve tırmanan istikrar sorunu aynı şekilde fiyatlarda fahiş artışlar, bildiğimiz makro dengelerin bozulması ve diğer iktisadi kurallarla izah edilemeyecek bir kulvara girdi.
Benim yaşadığım ve bir arkadaşımdan dinlediğim bazı olayları anlatayım;
Geçen hafta arabamın aküsü bitti. Maslak oto sanayiinde Mutlu marka ve 100 amperlik bir akü için 7500 lira istediler. Aynı aküyü, Ümraniye bayiden 4900 liraya satın aldım.
Bir arkadaşım tekne için vida alacak, deniz malzemesi satan markette paketi 5 dolar iken arkadaşım birebir aynı vidayı nalburda 5 liraya almış.
2024 Yılsonu TÜFE oranı nerden bakarsak bakalım en az yüzde 50-55 dolayında olacaktır. Enflasyonu siyasi iktidarın yanlış anlayışı ve iş bilmezliği artırdı, şimdi çözüm yanlışları daha çok artırıyor. Bu yanlışlar bırakın aksak rekabet yaratmayı, daha ağırı piyasayı kaosa soktu.
Hükümetin ilk hatası, fahiş fiyat artışlarını yasaklarla cezalarla çözeceğini zannetmesidir.
1- Hükümet önceki sene soğan patates depolarını bastı, karaborsa ve fiyatlar daha çok arttı.
Geçmiş yıllarda da Milli koruma kanunu uygulamaları aynı sonucu vermişti.
2- 8 Haziran 2022 de kiraları yüzde 25 artışla sınırlayan yasa çıktı. 2022 Temmuz öncesinde aylık kirası beş bin (yıllık 60.000) lira kirası olan bir ev için;
Kiracı sınırlı artış yüzdesi yüzde 25 artışla; Temmuz 2022 ile Haziran 2023 arasında geçen ilk yıl için; 75 000 lira, Temmuz 2023 ile Haziran 2024 arasında geçen ikinci yıl için de 93 750 lira ödemiş olacaktır.
İki yıllık toplam kira parası 168 750 liradır.
Hükümet TÜFE ne olursa olsun, kira artışına yüzde 25 artış şartı getirmemiş olsaydı ve kira artışı yasal uygulama olan 12 aylık TÜFE ortalamasına göre yapılsaydı;
Bu evin birinci yıl kira artışı yüzde 49,65 olan 12 aylık TÜFE ortalamasına göre yapılırdı ve yıllık ödenen kira 89 790 lira olurdu. İkinci yıl ise; 2024 Haziran ayın 12 aylık ortalama TÜFE oranın yüzde 60 olacağı varsayımı ile ödediği yıllık kira toplamı 143 664 lira olurdu.
İki yıllık toplam kira geliri 233 454 bin lira olacaktı.
Hükümetin Kiralara kanunla yüzde 25 sınırlama getirmesi nedeni ile bu iki yılda mal sahibinin cebinden alıp kiracıya verdiği para, 64 bin 704 liradır.
Bir devlet kiracıyı korumak istiyorsa, halkın vergileri ile oluşan devlet bütçesinden sosyal konut yapar, bu konutları ihtiyaç sahiplerine ucuz kiraya verir. Bizde hükümet TOKİ kanalı ile lüks konut yaptı.
Eğer bir devlet bütçesini saraylarda, konvoylarda, lüks arabalar ve beş yıldızlı otellerde harcıyorsa buna karşılık ev sahibinden cebinden kanun zoruyla alıp kiracıya veriyorsa, bu devlet kurumsal devlet değil, ceberut devlettir. Kimse böyle bir düzene güven duymaz. Piyasada kaos oluşur. İstikrar dikiş tutmaz.
3- Demokrasilerde devlet kurumsal devlettir. Piyasaya polis zoruyla müdahale etmez. Gerekli durumlarda bizzat kendisi piyasaya girer.
Türkiye önceki iktidarlar döneminde bu durumu yaşadı. KİT olarak Et balık kurumu kuruldu. Bu kurum üreticiden satacağı malı piyasa fiyatına alıyor, üzerine işletme masrafını koyarak tüketiciye satıyordu. Çok sayıda şubesi vardı. Et balık kurumu özelleştirildi, et fiyatları fahiş düzeyde arttı.
Devlet gerekli alanlarda piyasaya bu şekilde geçici veya kalıcı girerek müdahale edebilir. Ancak bunun için devletin kurumsal devlet olması gerekir.
Fiili duruma bakarsak, siyasi İslam odaklı yönetimlerin olduğu ülkelerde kurumsal devlet olmuyor. İran’da devlet yönetimi var ve fakat yanında ekonominin yüzde 40’ına sahip İslami vakıflar var. Güya demokrasi var ve fakat adayları tek molla seçiyor. Halkın seçimlere katılma oranı yüzde 40’ ta kalıyor.
Türkiye de başkanlık sistemine kadar devlet imkânları siyasi amaçla kullanıldı. Ama başkanlık sisteminden sonra, medyada sık sık yazıldığına göre, devlette bazı bakanlıklara, bir kısım yüksek yargıya bazı tarikatlar ve MHP hâkimdir.
Kurumsal devlet yoksa bu paylaşımın demokrasi içinde yürütülmesi sürdürülemez. Bu durumda demokrasi de riske girer. Piyasada kaos daha da artar ve kriz dibe vurur.
Yayınlama 22 Mayıs 2024
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ