Değerli okuyucularımız herkese dua ve selamla yazıma başlıyorum.
Bizim coğrafyada nasıl ki zengin maden yatakları var olmakla mukabil, bunların tespit edilip bunları ekonomiye kazandırıldığı zaman, Türkiye devletinin yarınlarına pozitif bir güç katacağı gibi, yeni keşfedilmemiş nice altın değerindeki yaratıcı düşünceleri açığa çıkartılması için bir uğraş verilip, bunları topluma kazandırmakta kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Bugün insanlık yaratıcı düşüncelerin ortaya koyduğu yararlı projelerin mirasından faydalanıyor ve faydalanılmaya da devam etmektedir. Bir nevi yaratıcı düşünceler dış dünyadaki insan yaşamlarında pratik bir renk ve zenginlik katan, düşsel dünyanın bir maden yataklarıdır. Bugün düşsel maden yataklarının değer ve anlamını idrak eden toplumlar, gelişmeye yelken açmış bir kulvarda yol almaya devam etmektedir.
Çünkü düşünce dünyası, Özgür ve yasakların kabul etmediği, toplumlarda gelişir ve açığa çıkar. Bu özgürlük toprağında gelişen ve açığa çıkan düşsel enerji, dünya nimetlerinin meyvesini, tarih boyunca insanlığa tattırmış ve gelişimlerine katkı sağlamıştır. Düşünceye ortaçağ Avrupa’sı gibi yasak ve Özgür bir ortam vermeyen, toplumlarda maalesef yıllarca karanlık çağı yaşamaya mahkûm edilmiş, dünya nimetlerinin güzelliklerinden faydalanamamıştır. Düşsel âlemin zenginliğinin kaynağı, olan insan her zaman desteklenmesi ve gerekli olan itibardan mahrum edilmemesi gerekir.
Şimdi kısa ve öz bir hikâye ile yazımıza renk katarak bitirmek istiyorum.
Albert Einstein, Princeton üniversitesinde hocalık yaptığı yıllarda sık sık otomobiliyle
yollara düşüyor ve birçok konferans veriyormuş. Einstein yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einsteina: Efendim uzun zamandır konuşmanızı yaparken bende arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum demiş. Einstein yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a: Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş. Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar. O halde palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim.
Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş. Şoför hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp, böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip demiş. Sonrada salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş.
Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz o bile cevaplayacak.
Hikâyede gördüğünüz gibi yaratıcı düşünme için ille de dahi olmak gerekmiyor, yaratıcı olma becerinizi geliştirin kendinizi keşfedin ve başarınızı katlayın. Günümüzde hiç bir düşüncenin önü ve özgürlüğüne ipotek konulmaması gerekir. Unutulmaması gerekir ki bu günkü dünyamızı bir güneş gibi aydınlatan bir mirasa
özgür düşşel düşünceye borçluyuz.
Saygı ve sevgilerimle
Nevzat AKSOY