İstanbul Otobüs A.Ş Genel Müdürü Ali Evren Özsoy ile Otobüs A.Ş’deki yeni dönemi, İstanbul’daki tekerlekli araç taşımacılığını ve İstanbul trafiğini masaya yatırdık.
Elif Soykan: Merhaba Evren Bey, öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ali Evren Özsoy: Ankara doğumluyum. 44 yaşındayım. Otobüs AŞ Genel Müdürlüğü, ilk kamu tecrübem. Daha önce 20 sene özel sektörde çalıştım. Yaklaşık 20 seneden beri ağırlıklı olarak uluslararası lojistik firmalarında çalıştım. Özel sektördeki vatandaşlarımıza hizmet verdik tabi daha çok şirket bazında. Ben yaptığım işi kısaca şöyle özetliyorum; bugüne kadar nefes almayan akla gelebilecek her ne varsa her şeyi taşıdık. Şimdi de yaklaşık 2 aydan beri de vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Aslında yine bir tür lojistik hizmeti veriyoruz. Bu da toplu taşıma olarak geçiyor. Gayet enteresan bir sektör ve manevi olarak da beni çok tatmin ediyor. İçimde her zaman özel sektörde edindiğim bilgi ve tecrübeleri vatandaşlara sunmak vardı. Bu da bana nasip oldu. Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu bizlere bu fırsatı verdi, bu platformu açtı. Bugüne kadar 20 senede öğrendiklerimi bir parça olsun vatandaşımızın faydasına kullanabilirsek ne mutlu bize. Bundan sonra elimizden gelenin en iyisini yapmak için çalışacağız. Tabi ki bunu tek başımıza değil bir ekip olarak yapacağız. Her kademeden hem üst hem de alttaki çalışanlarla birlikte hizmet vereceğiz.
E.S: Sizce başarının sırrı ekip çalışmasından mı geçiyor?
A.E.Ö: Kesinlikle. Şunu açıkça söyleyeyim Başkanımız Ekrem İmamoğlu, kendisinin de röportajlarında söylediği gibi liyakat ve işi yapmaya yetkinliği olan kişilerden bir ekip kurdu. 28 belediye iştirakine tek tek bakıp şu anda işinin başında olan insanları incelerseniz bulundukları bölümle ilgili kesinlikle bir iş tecrübeleri var. Bire bir bu alanlarda yöneticilik yapmış insanlar, hepimiz bu mantıkla seçildik. Mülakatlara girdik. Hayatımızda edindiğimiz bu tecrübeyi başkanımızla birlikte İstanbul halkına yansıtacağız. Bu kesinlikle bir ekip işi. Sorumlusu olduğumuz birimin tüm çalışanlarıyla birlikte halka hizmet edeceğiz. Bu kesinlikle tek başına bir insanın yapabileceği bir iş değil.
E.S: Görevi devraldıktan sonra nasıl bir dönem başladı? İlk göreve başladığınızda hangi aksaklıkları tespit ettiniz?
“Kenara park edilmiş bazı sorunlar var”
A.E.Ö: Çok net söyleyeyim yapılacak iş sayısı çok fazla. Siz de takdir ederseniz ki hem genel seçimler hem de yerel seçimler sonrasında tüm kurumlarda bir duraklama olur. Bu durumun getirdiği bir iş yükü var. Bunun haricinde dikkatimi çekenler arasında ise toplu taşıma sektörü başlı başına kendine has bir sektör. Toplu taşıma araçları kullananların olduğu kadar kullanmayanların da hayatına dokunan bir şey. Siz toplu taşıma kullanmasanız bile trafiğe çıkıyorsunuz. Oluşan trafik yoğunluğu ve devamındakiler sizin de hayatınızda yer ediniyor. Burada da 3-4 yıldır üzerine gidilmemiş, kenara park edilmiş bazı sorunlar var. Ben ilk göreve başladığımda bunların verdiği sancıların burada olduğunu gördüm. Biz tabi ki tek başımıza İstanbul’daki toplu taşımanın otoritesi değiliz. İstanbul’daki toplu taşımanın aktörlerinden bir tanesiyiz. Hem maddi anlamda hem de süreçsel anlamda sıkıntılar var. İkincisi de tabi ki bizim özel sektörde alışık olduğumuz kültür şu; çalışanlarımız la birlikte proaktif bir şekilde çalışmak ve bazı şeyler yaşanmadan önce aksiyonlar almak. Bu süreçlerle ilgili önlemler alma konusunda çalışmalıyız.
E.S: Sorunların çözümünde sizce hangi unsurlar önem taşıyor?
A.E.Ö: Tek başına bir genel müdürün bir şey yapma olanağı imkânsızdır. O yüzden ekiplerdeki insanların da bir şeyleri aktarırken çözüm odaklı şekilde müdürlerine gelmesi lazım. Çözüm odaklı kültürü oturtmak gerekiyor. Alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Şu anda en çok dikkatimi çeken bu. Bu kültürü oturtmak gerekiyor. Şu anda alışkanlıktan gelen soruna odaklı bir kültür var. Tabi, bu kimsenin suçu değil. Böyle bir kültür gelişmiş zamanında. İnsanlara bu beyin jimnastiğini yaptırmak gerekiyor. Problemi aktarırken nasıl çözüleceğine dair alternatifleri de aktarabilecek duruma gelmemiz lazım. Evet, 20 sene özel sektörde tecrübemiz var. Ama bu biz her şeyi biliyoruz anlamına gelmiyor. Bu bir takım çalışması. Hep beraber bir karar verilmesi gerekiyor. Önemli olan ortak karar verebilmek.
“İstanbul’da yama yapılacak yer yok artık”
E.S: Aslında burada hiyerarşik düzenin işleyişine de değiniyorsunuz. En alt kademeden en üst kademeye kadar tüm ekibin birlikte hareket ederek çözüme ulaşabileceğini ifade ediyorsunuz.
A.E.Ö: Kesinlikle. Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun stratejik planlarını da incelediğinizde bugüne kadar hiç yapılmamış bir çalışma dikkat çekiyor. STK temsilcileri, akademisyenlerle toplantılar yapıldı. Bununla beraber İBB kapsamında yer alan kurumlar ve İBB iştiraklerindeki tüm çalışanların da fikirleri alınarak bir stratejik plan çalışması yapılıyor. Aralık ayının başında da İBB Meclisi’ne bu çalışma sunulacak. Yönetimdeki anlayışı buradan da görebilirsiniz. Bir tarafta oturup da başkalarının hakkında karar vermek değil de tüm birimlerin fikirlerini alıp ortak bir karar çıkarmaya odaklı çalıştık. Aslında başarılı yöneticilerin ana sırlarından bir tanesi de budur. İşin mutfağında olan insanları da dinleyip çözüm üretmektir. Sahadaki bire bir sıkıntıyı yaşayan şoför, denetçi, peron görevlisi, işletmeci herkesin görüşlerini alarak asıl sorunu anında tespit edip o duruma uygun bir reçete yazmak. Yukarıdan bakılıp da ‘bu böyle değil’ demek doğru değil. Alandaki aktörlerle birlikte dinamiklerini sarsmayacak bir şekilde çözüm üretmek. Başkanımızın bize verdiği talimat da bu. Meclisteki üyelere kadar herkesin bakış açısı bu yönde. Katılımcı, vatandaşa fayda sağlayan ve sürdürülebilir çözümler üretmek. İstanbul’da yama yapılacak yer kalmamış.
E.S: “Otobüs A.Ş İstanbul trafiğinde önemli bir aktör” dediniz. Peki, bu aktörü biraz bize anlatabilir misiniz? İstanbul trafiğindeki önemi nedir, nasıl çözümler üretebilir?
A.E.Ö: Geçmişe bakarsak tekerlekli otobüs taşımacılığı işinin biliyorsunuz ki en büyük ağabeyi İETT. 1871 yılında kurulmuş. Böyle köklü bir kurum var. Bu kurumun da 140 sene üzerinde tecrübesi ve 3 bin civarında otobüsü var. İstanbul’daki tüm hakların sahibi olan, sefer planlamasını yapan, bunlarla ilgili kural koyan ve ana denetimleri yapan İETT’dir. Bu işi denetler, yönetir. Daha sonraları devreye giren mavi renkli özel halk otobüsleri de İETT’den ilgili ruhsatlar alarak onlar da birer aktör oldu. Ardından gelen en yeni aktör ise 2011 yılında İstanbul’a kazandırılan erguvan renkli İstanbul Otobüs A.Ş’ye ait otobüsler. İETT sarı renkli 2 bin 200 otobüs, ÖHO’ da (Özel halk Otobüsü) mavi renkli 2 bin 100 otobüs ve Otobüs A.Ş.’de de erguvan renkli tasarımıyla toplam bin 79 adet otobüs bulunuyor. Hepimiz birbirimizin tamamlayıcı aktörleriyiz. Şu anda toplam 430 işletmecimiz var. 430 işletmecimize ait toplamda bin otobüs ile İstanbul’da hizmet veriliyor. Ortalama olarak bir otobüs günde 700 civarında yolcu taşıyor. Aylığa vurduğunuz zaman da yaklaşık 22 milyon yolcuya hizmet veriyoruz. Kuruluş amacımız, kaliteli, dinamik, sürdürülebilir şekilde hizmet vermek. Araçlarımızın yüzde 100 erişilebilirlik özelliği var. Araçlarımızın tamamı engeli vatandaşlarımıza hizmet verebilecek düzeyde ilgili bölümlere sahip. 5.8 yaş ortalamasıyla sağlıklı bir filoya sahibiz. Bu kapsamda Belediyemizin de bize verdiği yetkiler ve İETT’nin koyduğu kurallar kapsamında İstanbullu vatandaşlara hizmet veriyoruz. Bununla birlikte 2015 yılında destek verdiğimiz Şile ve Çatalca ilçelerinde hizmet veren minibüsler var. Onların da denetimini yapıyoruz. Onlar da ihale yoluyla işletmecilerine verildi. Çatalca’da 59, Şile’de ise 51 araç var. Son olarak da 2016 yılının Nisan ayında HAVAİST servisi bizim sorumluluğumuza verildi. HAVAİST, İstanbul Havalimanı’na lüks bagajlı yolcu taşıma hizmeti veriyor. İstanbul Havalimanı ile yeni oturmuş bir sistem. Üç tane kolumuz var. İlki erguvan renkli otobüsler. Diğer yan kollarımız ise Çatalca ve Şile’de hizmet veren minibüsler ve HAVAİST servisleri.
E.S: Peki, şimdi de biraz otobüslerin içine girelim. Öncelikle engelli vatandaşların ulaşımı için sağlanan imkânlardan bahsetmek istiyorum. Bu alanların kullanılırlığı ve güvenliği nasıl denetleniyor? Yolcuların ve şoförlerin şikâyetleri size ulaşıyor mu? Bu alanda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
A.E.Ö: Bahsettiğiniz her bir aktör için ilgili kurulmuş bir departmanımız var. Bir otobüsü en iyi imkânlarla, teknolojilerle donatsanız da bu araçların bir kullanıcısı var. En önemli aktör o. Bunu inkâr edemeyiz. Biz şoförlerimizi işe alırken psikoteknik belgeleri, yeterlilik belgeleri başta olmak üzere tüm evraklarını inceliyoruz. İnsan kaynakları departmanımız tarafından hepsi bire bir kontrol ediliyor. İlgili departmanlar üzerinden şoförlere hem eğitim veriliyor hem özlük hakları kontrol ediliyor. Sonra sahaya mı sürüyoruz, tabi ki hayır! Bir de denetim ekiplerimiz var. Periyodik olarak denetim ekiplerimiz tarafından tüm otobüslerimiz denetleniyor. Öncelikle şoförün kılık kıyafetine bakılıyor, gerekli belgelerinin yanında olup olmadığı kontrol ediliyor. Otobüs içindeki ekipmanların kullanılıp kullanılmadığı denetleniyor. Az önce sorduğunuz gibi engelli vatandaşların kullanımı için sağlanan ekipmanların kullanılırlığı kontrol ediliyor. Eksiklikler varsa bunlarla ilgili raporlar tutuluyor ve işletmecilere düzeltilmesi yönünde uyarılar yönlendiriliyor. Bunların dışında vatandaşlarımız bize Alo 153 Hattı üzerinden ulaşabiliyor. Aynı şekilde CİMER üzerinden de şikâyetlerini dile getirebiliyorlar. Hepsi günlük olarak ilgili departmanlarımız tarafından raporlanıyor. CİMER, Alo 153 Hattı ya da sosyal medya gibi farklı kanallardan bize iletilen tüm şikâyetlerin alındığı sadece bu alanda 4 personelimizin görevlendirildiği bir departmanımız var. Bire bir vatandaşlara dönüş sağlanıyor. Araç içindeki kamera kayıtları izleniyor. Farklı tanıkların ifadelerine başvuruluyor. Sonra da bunların devamında bir yaptırım da uygulanıyor. Yaptırım komisyonuz haftalık olarak toplanıyor, vatandaşın ve şoförün ifadelerine başvuruluyor ve bir karar ortaya çıkıyor. Belediyenin uyguladığı bazı kriterler var. Bunların sonucunda şoföre bilet cezası veriliyor. Örneğin 100 bilet cezası, 200 bilet cezası gibi yaptırımlar uygulanıyor. Gerekirse şoförlük sertifikasının iptali gibi sıralı değişik derecelerde cezai yaptırımlar bulunuyor. Bizim verdiğimiz en üst düzey ceza ise şoförlük sertifikası iptali. Zaten şoförlük sertifikası iptal edilen birinin Otobüs
A.Ş bünyesinde hizmet verme olanağı da kalmıyor. Şoför sertifikası önemli bir karttır. Her şoför işinin başına geldiğinde önce kartını okutturur. Ancak bu şekilde gün başı yapabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yer alan UGETAM’da eğitimlerimizle ilgilenen bir akademimiz var. Sayın Belediye Başkanımız İmamoğlu’nun talimatıyla kısa süre içinde bir mesleki yeterlilik akademisi kurulacak. Burada psikoteknik eğitimden tutun da yeri geldiği zaman geri besleme alınması gibi kapsamlı bir eğitim verilecek.
E.S: İstanbul trafiğinde her gün binlerce insanı taşıma sorumluluğunu alan şoförlerin talepleri ve sorunları hakkında konuşalım biraz da. Acaba onlar yaşadıkları problemleri ilgili departmanlara, yöneticileri gerektiği gibi ulaştırabiliyorlar mı?
A.E.Ö: Bizim Otobüs A.Ş bünyesinde bulunan işletmelerle daha iyi bir koordinasyon kurabilmek için görev yaptığımız her bölgeden bir temsilcimiz var. Önümüzdeki haftadan itibaren onlarla birlikte periyodik toplantılar yapmaya başlayacağız. Daha önceden böyle bir çalışma yoktu. Biz yöntem sayesinde kendi aramızda yaşanabilecek iletişim sorunlarının önüne bir nebze daha geçebilmiş olacağız. Çift yönlü iletişimin yolunu açmış olacağız. Aynı toplantıların periyodik olarak şoförlerle de yapılmasını sağlıyoruz. Bizim kurum olarak şoförlerin haklarını savunmamız gerektiğine inanıyorum. Maaş ödemelerine kadar her türlü problemlerine kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu an çok iyi yapılıp yapılmadığı konusunda benim de soru işaretlerim var. Ama ilerleyen zamanlardaki hedeflerimizden bir tanesi de bu kurumun içinde şoförlerin daha iyi temsil edilmeleri ve geri bildirimlerinin daha iyi alınmasının sağlanmasıdır. Ödül ve ceza mekanizmaları geliştirilmeli. Bizim geliştirilmeye açık yönlerimizden bir tanesi de bu. Biz çok fazla ceza yöntemini kullanıyoruz. Belli bir zamandan sonra cezanın bir yaptırım gücü de kalmıyor. Önümüzdeki aydan itibaren ‘en başarılı şoför’ ün belirlenmesi için çalışmalar yapacağız.
E.S: Daha önce ödüllendirme amaçlı böyle bir çalışma yapılmamış mı peki?
A.E.Ö: Yapılmış, ancak düzenli olmamış, sürdürülebilirlik olmamış. Bundan sonraki süreçte bunun takipçisi olacağız. Emek veren insanların, işini iyi yapan insanların karşılığını alabilmesi lazım. Yoksa ileriye yönelik o çalışanlardan motivasyon bekleyemezsiniz. Çalışanlara verdiğiniz zammın yarattığı etki en fazla 6 aydır. Sonra çalışan farklı motivasyon kaynakları aramaya başlar. Bunun için yöneticilerin çalışanlara sağladığı diğer haklar da çok önemli. Eğitimler, kendini geliştirme, kariyer sahibi olma gibi imkânlar da çalışanlar için çok önemlidir. Bu nedenle bizim içinde yaşadığımız sistemdeki her bireye ve zümreye bu imkânlardan sunmamız lazım. İnsanların ‘böyle gelmiş böyle gider’ mantığından kurtulması lazım. Bunu özel sektörde oturtmak bile çok zor. Ağırlıklı olarak kamunun olduğu bir alanda bunu yapmak da çok kolay bir şey değil. Ancak bir yerden başlamamız lazım. Yavaş yavaş yaşayarak, görerek bunu yapmaya çalışacağız. Bu statik bir şey değil, bugün koyduğunuz kuralın üç ay sonra da geçerli olabileceği anlamına gelmiyor. Bu sebeple Otobüs A.Ş’nin kuruluş misyonlarından bir tanesi olan dinamik, esnek, hızlı karar verebilen bir mantıkta hareket etmesi gerekir.
“Birlikte omuz omuza verirsek her şey çok daha güzel olur”
E.S: İstanbul’da test sürüşü yapılan metrobüslerle ilgili neler düşünüyorsunuz? Bu durum sizin alanınızın dışında ama İstanbul trafiğini biraz değerlendirelim istiyorum bu soru üzerinden. Sizce bu tasarruflu araçların kullanılmaya başlanmasıyla birlikte trafikte bir rahatlama olacak mı?
A.E.Ö: Metrobüsler de İstanbul trafiğinde yer alan ulaşım araçlarından bir tanesi. O yüzden tek başına çözüm olabilecek bir şey değil. Şu an zaten çok fazla yük taşıyor. Oraya sürekli otobüs eklenerek de İstanbul trafiğine çözüm olmak mümkün değil. Asıl buradaki amaç, trafiğe sürdürülebilir bir çözüm olması için raylı sistemlerin, tüm aktörler içinde başrolü alması gerekiyor. Gelişmiş ülkelere bakıldığında her zaman ana aktörler raylı sistemlerdir. Şu anda farklı hatlara baktığınızda metro, metrobüs ve diğer ulaşım araçlarının aynı kulvarda koşturduğunu görüyorsunuz. Bu durum da yaşanan trafiğe çare olmuyor. Çözüm olacak nokta, ana ilçelerin hepsine ulaşacak şekilde raylı sistemler üzerinden bir omurga oluşturmak. Ondan sonra da tekerlekli ve diğer aktörlerin de ana hattı destekleyici hale getirilmesi. Ana hatla diğer aktörler paralel gitmeyecek, dikey gidecek ve besleme yapacak. Vatandaş evinden çıktığı zaman belirli bir mesafe yürüdükten sonra durağa gelecek ve raylı sistemle gideceği noktaya ulaşıp, otobüsle istediği yere varacak. Böyle bir sistem oturduğu zaman İstanbul’daki trafik sorununa ciddi bir rahatlama gelecek. Bu olmadan çok ciddi bir rahatlama görülemez.
E.S: Başka aktörler de var İstanbul trafiğinde. Plazaların, özel okulların, devlet okullarının servisleri de var. Birçok farklı kurum üzerinden trafikte aktif olan her gün İstanbul trafiğine çıkan başka aktörler de var. Bunların trafik yoğunluğundaki etkisi nasıl düşürülebilir?
A.E.Ö: Önemli olan az önce bahsettiğim sistemi kurabilmeyi başarmak gerekiyor. Sayın Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve altındaki yöneticilerin tamamındaki mantık sürdürülebilirlik üzerine. Dönemsel değil, kalıcı çözümler üretmek gerekiyor. Başkanımız İmamoğlu’nun da dediği gibi günlük çözümler değil, sürdürülebilir, kalıcı ve insanı odağına koyan çözümler üretmek gerekiyor. İstanbul’da bir değişim başlatılırsa bu genel olarak Türkiye’yi de etkileyecek. İstanbul ve çevresindeki illerin toplamı gayri safi milli hâsılanın yüzde 60’ına denk geliyor.
E.S: Umarız her şey çok daha iyi olur.
A.E.Ö: Olacak, her şey daha güzel olacak. Birlikte omuz omuza verirsek her şey çok daha güzel olur.