Prof. Dr. Adem Yılmaz
Günlük hayat içerisinde neredeyse her hareketimizin başrollerinden biri olan dizler, kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği bir bölgede yer alıyor. Çoğu zaman diz kapağı dışında farkına varılmayan bu bölgede oluşan sorunlar yaşamın bir dönemini değil tamamını etkileyebiliyor. Çocukluk, gençlik ve yaşlılık döneminde görülen diz sorunlarının nedenleri de birbirinden farklı oluyor.
1. Çocuklarda
Kemikler yaşla birlikte uzar ve gelişir. Doğum zamanında küçücük olan kemikler, yaklaşık 17-18 yaşlarına kadar bir dizi karmaşık süreçten geçerek büyümesini ve gelişmesini tamamlıyor. Kollar daha büyük oranda omuz ve el bileğinden uzarken, bacaklar yüzde 70-80 oranında diz bölgesinden uzuyor. Bu hızlı büyüme, çocukların sık şikâyet ettiği ağrıların nedeni olabiliyor. Çocuklarda özellikle büyümenin hızlı olduğu 6-12 yaş arasında görülen uzama ağrısı gelişimin normal bir sonucu olarak görülüyor. Ancak yine de ailelerin çocuklarının şikâyeti hakkında, “Büyüme ağrısıdır” deyip geçmemesi gerekiyor. Bu bölgede enfeksiyon, travma ve tümörlerle sıklıkla karşılaşılabildiğinden, bir ortopedistin muayene etmesinde fayda görülüyor. Bunların yanı sıra çocuklarda orantılı uzamaya da dikkat edilmesi gerekiyor.
Orantısız uzama dizde soruna işaret
Uzun kemik olan kol ve bacaklardaki kemiklerin orantılı bir şekilde uzamaları gerekiyor. Herhangi bir orantısızlık, diz ekleminde bir sorunun habercisi olabiliyor. Bu sorunların başında epifiz plağı yaralanmaları geliyor. Kemiklerin uç kısmındaki büyüme plakaları olan epifizler, çocukluk döneminde henüz kemikleşmemiş halde oluyor. Dolayısıyla henüz kıkırdak olan bu yapı, aşırı spor yapma ya da zorlanma sonucunda zarar görebiliyor. Yine çocuklarda eklem içi enfeksiyonlar, iyi veya kötü huylu tümörler diz eklemine ve çevresine yerleşerek soruna kaynaklık edebiliyor. Ayrıca aşırı spor ya da yaralanma gibi oluşan travmalar bu bölgede menisküs ve bağlarla büyüme plaklarında hasara neden olabiliyor. Tüm bunların sonucunda da dizdeki büyüme plağı etkileniyor, alt bacak kemiklerinin uzamasında eşitsizlikler veya deformiteler ortaya çıkabiliyor.
2. Gençlerde
Diz ekleminde kemiklerin birbirleriyle uyum sağlamasını ve hareket sırasında zarar görmemesini sağlayan C şeklinde kıkırdaktan oluşan iki yastıkçık menüsküs olarak adlandırılıyor. Gençlerde ve özellikle sporcularda en sık karşılaşılan sorunların başında menüsküs yaralanmaları geliyor. Dizin ani hareketleri ve dönmeleri sırasında oluşabilen menüsküs yırtıkları, dizlerde özellikle hareket halinde ve bükme sırasında ağrı, takılma ve merdiven inip çıkmada zorluk gibi şikâyetlere neden oluyor. Menüsküslerde yaralanmalar artroskopi denilen bir yöntemle kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Artroskopide kurşun kalem inceliğinde bir alete yerleştirilmiş küçük bir lens ve aydınlatma sistemi sayesinde 4,5 mm’lik açılan deliklerden diz ekleminin içerisi ayrıntılı bir şekilde görülebiliyor, menüsküsler onarılabiliyor.
3. Yaşlılıkta
İleri yaşlarda diz ile ilgili sıklıkla kıkırdak bozulmaları ve halk arasında kireçlenme diye adlandırılan ‘dejeneratif osteoartroz’ veya ‘gonartroz’ görülüyor. Kireçlenme, eklemi oluşturan kıkırdakların bozulması ve eklemin deforme olması ile ortaya çıkıyor. Rahatsızlık zamanla kişiyi daha ağrılı ve kısıtlı hale getiriyor. İlerleyen evrede gece ağrıları hissedilebiliyor. Bu sorun genellikle fazla kilolu, yırtık menüsküslerle uzun süre yaşamış veya ameliyat olmaktan kaçınmış kişilerde görülüyor. Geçirilen travmalara bağlı diz çevresi kırık ve çıkıkları da kıkırdakları olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Kireçlenme tedavisinde ilk adım kilo vermek
Kireçlenmeye en çok fazla kilolar neden oluyor. Bu nedenle tedavideki ilk adım fazla kiloların verilmesi oluyor. Kilo verildiğinde diz eklemi başta olmak üzere kalça ve ayak bileklerine binen tüm yükler azalıyor. Bu da eklem kıkırdağının korunmasında önemli bir rol oynuyor. Ayrıca eklemlere uygun egzersiz programlar da öneriliyor. Bu şekilde iyileşme sağlanamayan kişilere, bozulmanın durumuna göre kemik ameliyatları veya protez ameliyatları uygulanabiliyor.
Dizlerin yaşam boyu korunması gerekiyor
Kıkırdaklar zarar gördüğünde vücudumuzun ya da tıbbın orijinal kıkırdak oluşturması mümkün olmadığından, yaşam boyu diz eklemlerinde yer alan kıkırdak yüzeylerin oldukça iyi korunması gerekiyor. Bu nedenle aşırı kilolardan, uygun olmayan oturma şekillerinden (sürekli diz bükerek oturma gibi), sürekli yüksek topuklu ayakkabı giymekten ve hareketsiz bir yaşantıdan kaçınmak öneriliyor.
Prof. Dr. Adem Yılmaz
SBÜ Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi
Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniği