Kent &Hayat Dergimizin Ekim sayısının röportaj köşesi konuğu CHP Genel Başkanı Başdanışmanı Deniz Demir.
Kent & Hayat Dergisi: Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi hakkında basın bilgilendirme toplantısında, “2020’de ekonomide yüzde 5 büyüme öngörülmektedir. İstihdamda ise 1 milyon 52 bin artış beklenmektedir” dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Deniz Demir: Sayın Ağbal’ın konuşmasını dinlediğim zaman çok şaşırmadım, çünkü Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un “2007-2018 yılları arasında genç istihdamını en fazla artıran ülke olduk Avrupa Birliği’nde” açıklaması hafızamda hala tazeliğini koruyordu. Bu iki konuşmayı bir araya getirdiğimde başka bir ülkede yaşadığımı hissettim. Oysa gerçekler çok farklı… Genç işsizliği 2018 Temmuz ayında yüzde 19,9 iken Temmuz 2019’da 7,2 puan artarak 27,1’e yükseldi. Her 100 gençten 27’si işsiz. Genç kadın işsizliği daha da vahim seyrediyor. Genç kadın işsizliği yüzde 25,6’dan yüzde 33,3’e yükselirken, tarım dışı genç kadın işsizliği yüzde 32,3’ten yüzde 41,2’ye yükseldi. Her 100 genç kadından 33’ü işsizken, kentsel alanlarda her 100 kadının 41’i işsiz. Bu tablodan bihaber gibi konuşuyorlar. Genç işsizlik Türkiye’nin beka sorunudur. Bu tarz gayri ciddi açıklamalar gençleri umutsuzluğa sevk ediyor.
K.H: Sizce hükümet kanadı pembe bir tablo mu çiziyor?
D.D: Kesinlikle. Keşke tablo çizdikleri gibi olsa. Ne yazık ki işsizlik ülkemizin en büyük ve en acı sorunu, gençler ve kadınlar ise en çok etkilenen ve deyim yerindeyse iliklerine kadar bu tablodan nasibini alıyor.
K.H: Peki çözüm nedir?
D.D: Her şeyden önce adalet ve güvenin temin edilmesi gerekiyor. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşü bana göre Türkiye’nin 3 ana meselesini de ortaya çıkardı. Hak, Hukuk, Adalet kavramları bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Siz bir işveren olarak korku duyduğunuz bir yere yatırım yapar mısınız? Temel sorun bence bu. Kişi hak ve hürriyetlerinin garantisi. Bu göstermelik yargı paketleriyle olacak bir iş de değil. Samimi olunacak, kararlı olunacak ve adil olunacak.
Ülkemizin geleceğinin en önemli sorunu işsizliktir. Güvenceli ve kaliteli işler yaratılması, gençlerin ve kadınların daha çok, daha insani işe erişiminin sağlanması olmazsa olmazımızdır. Siyasi iradenin üretim temelli bir ekonomik modeli yaratması gerekiyor. İktidarda kim olursa olsun bu anlayışın da iktidarlar sâri olması şart.
K.H: Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda bir yol haritası var mı?
D.D: Partimizin bu konuda sürekli çalışmaları oluyor. Bunlar bazen paketler halinde, bazen de maddeler şeklinde genel başkanımız açıklıyor. Genel merkez ve meclis gurubumuz sık sık bu verileri kamuoyuyla paylaşıyor. Bizim yol haritamız ve önerilerimiz açık. Bu ekonomi yönetimiyle alınan yol ortada. 21 milyon icra dosyasının olduğu bir ülkede ekonomiye iyi diyebilir miyiz? Önerimiz önce demokrasi, insan hakları… Bu hususları çözersek ekonomi de zaten rayına oturacaktır.
K.H: Siyasi tabloyu nasıl görüyorsunuz, bir erken seçim beklentiniz var mı?
D.D: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen bir sistemle deneyim yaşıyoruz. 1,5 yıla yakın bir süredir devam eden sistemin, dedikleri gibi dertlere çare olmadığı, aksine daha da kötüye gittiğini görüyoruz. Ekonomi uçacak, terör bitecek, koalisyonlar tarihe gömülecek dediler ama hiçbiri düzelmedi. Bu sistemi sadece biz değil Ak Partililer de eleştiriyor. TBMM’yi vasıfsızlaştıran, iktidar partisine mensup parlamenterlerin bile Bakana ulaşamadığı bir sistem aksıyor. Elindeki büyük belediyeleri kaybetmiş, MHP ile birlikte hedeflediği oy oranına ulaşamamış bir ittifakın erken seçime gideceğini düşünmüyorum açıkçası. Ama burası Türkiye, olmaz dediğimiz ne varsa oluyor, olursa da buna şaşırmam.
K.H: Biraz da 31 Mart seçim sonuçlarına gidelim ve CHP’nin durumunu konuşalım. Sizce Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirleri CHP neden ve nasıl kazandı?
D.D: Mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ortaya çıkış nedeni olarak sunulan koalisyonlar bitecek sloganın tersi bir şekilde işledi ve siyasi partilerin birbiriyle iş birliği yapmasını zorunlu hale getirdi.
Geçmişte birbirine çok sert sözler söyleyen Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin adına Cumhur İttifakı denilen bir sistemi hayata geçirmeleri, doğal olarak muhalif partilerde de buna yönelik bir birlikteliği ortaya çıkardı ve adına Millet İttifakı denilen bir yapı ortaya çıktı. 31 Mart seçimlerinin tahlilini yapmak için 24 Haziran 2018 seçimlerinin öncesine gitmemiz gerekiyor. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti’nin seçime katılabilmesi için yaptığı çabalar ve 15 milletvekilimizin geçiş süreci, Türk demokrasi tarihine geçen önemli bir olaydı. Millet İttifakı’nın temelleri bu süreçte atıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın da bu süreçte etkin rol aldığını vurgulamak gerekiyor.
Millet İttifakı’nın girdiği ilk seçimde halktan karşılık bulması ve liderlerin samimiyeti 31 Mart seçimlerinde de bir birlikteliği beraberinde getirdi. Partimizin başarısındaki en büyük mimar Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Başarıya harcı ise gençler taşımıştır. Büyükşehirleri çok doğru adayları göstererek kazandık. Bu konuda genel başkanımız üstünlük aldı ve kimilerince sürpriz olarak nitelendirilecek isimleri adaylaştırdı. Millet İttifakı’nın bileşenleri ve parti örgütlerimiz de çok iyi çalıştı, minimum hatayla ve projelerimizle seçmenle buluştuk ve milletimizin yoğun teveccühünü gördük.