GAZİ KARS

Kars, Türkiye’nin Kuzeydoğusunda, Doğu Anadolu’nun deniz seviyesinden 1750 metre yükseklikte planlı bir şehirdir. Doğu Anadolu Bölgesinin Erzurum Kars Bölümü içerisinde yer alan Kars İli, yaklaşık 9939 km2 alana yayılan 8 ilçe ve merkezi ile 383 köy yerleşiminden oluşan idari yapıya sahiptir.  Araştırmalardan Kars tarihinin Cilalı Taş Devrine kadar indiği (M.Ö. 9000-8000) anlaşılmaktadır.

Kars deyince akla, yiğitlik diyarı gelir.  Kars adı milattan önce 130-127 tarihleri Kafkas Dağlarının kuzeyinden gelerek bu bölgeye yerleşen Türklerin valendir boyunun Karsak oymağından gelmektedir. Kapı kenti anlamına gelmektedir. Türkiye de bundan daha eski Türkçe isim taşıyan bir şehrimiz daha yoktur.

Kars Anadolu’yu Asya’ya bağlayan önemli bir kavşak noktasıdır. Ulaşım açısından stratejik bir işleve sahip olan şehrimiz, yüz yıllar boyunca Akyaka-Doğu kapı üzerinden Kafkasya’ya açılan bir pencere, Aras nehri üzerinden Çinin ortalarına kadar Asya’yı boydan boya dolaşan ipek yolunun Anadolu’daki önemli bir son durağı olma özelliğine sahip olmuştur. Kars şehri kültürel yönden köklü temellere dayanır. M.Ö. 9000 Yılına kadar tarihi geçmişi üzerinde birçok uygarlık hüküm sürmüştür. Bunların izleri günümüze kadar gelir. Anadolu’ya açılan kapı özelliğini taşıması bakımından SAKA, İSKİT döneminden günümüze kadar bir kültür çizgisi çizmektedir. Doğu anayolunun serhat şehri olan Kars ülkemizde olduğu gibi doğal ve kültürel zenginliği bakımından Dünyada da az rastlanan şehirlerden biridir. Kars’ın sembolü haline gelen Kars Kalesi 12.nci yüz yılda 1152 Saltuk Oğullarından Sultan Melik İzzeddin’in emriyle veziri FİRÜZ AKA tarafından yaptırılmıştır.

Bilindiği kadarıyla Kars’a ilk yerleşen Orta Asya’dan gelme Hurrilerdir. Hurriler M.Ö 2000 yıllarında Kars Bölgesine yerleşmişlerdir. Van Bölgesinde bulunan Urartu Krallığı Hurrilerin hâkimiyetine son vererek Kars’ı kendi hakimiyeti altına alarak 250 yıl ellerinde bulundurduktan sonra Kura – Aras boylarına yerleşmiş bulunan İskitlerin eline M.Ö 668 yılında geçtiği sanılmaktadır. Araştırmalardan Karsın tarih öncesi çağlardan beri yerleşim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Bölge daha sonraları Hititler, Urartular, Kimmerler, İskitler, Partlar, Sasaniler ve Bizansların hakimiyetine girer. Kars M.S V.yy’da Arsaklılar’ın elinde kaldıktan sonra uzun bir süre Sasani Bizans ve İslamlar arasında el değiştirmiştir.

Selçuklu Sultanı Alparslan 1064 yılında şehir ve civarını fethettikten sonra Türklere Anadolu’nun yolunu açılmıştır.  Türk Beylikleri Kars’ta sık sık ve sürekli hüküm sürmüştür.  Osmanlı Devleti güç kazanırken Kars’ta Celayir Oğulları, Timur Oğulları, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türk Beyliklerinin eline geçti.  1514 yılında Yavuz Sultan Selim bölgeyi fethettikten sonra 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kars Osmanlı İmparatorluğu’na katılabildi. 1534’ten 1877 yılına kadar Kars Osmanlılar’ın elinde kaldı. 1855 yılında Kars ‘savaş açan  Rus orduları bozguna uğratılırken şehire başarısından dolayı Gazi unvanı verilmiştir.  Kars 1878 den 1918’e kadar Rusların elinde kaldı. 1.Dünya Harbi’nin sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ile Kars kendi kaderi ile baş başa bırakıldı. Bu durum İstiklal Savaşı’nın başlamasına dek sürdü.

Milli mücadelenin ilk günlerinde Mustafa Kemal başkanlığında Sivas Heyet-i Temsiliyesi bir durum değerlendirmesi yapmış ve İtilaf Devletlerinin Bolşevik Hükümeti ile ilişki kurmasını önlemek amacıyla Kafkasya’ya ağırlık verilmesi kararına varmıştır. Güney Kafkasya’nın Ermeni ve Gürcü denetimine geçmesinden sonra Nisan 1919’da başlayan Kuva-i Milliye eylemleri 1920 başlarında, 15.Kolordu’nun desteği ile birlikte, büyük bir yoğunluk kazandı.

1917 Ekimindeki ’’sosyalist devrimle’’ birlikte çarlık Rusya’sı tarihe karışınca, 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ’yla Kars bölgesindeki yaklaşık 41 yıl hüküm süren Rus dönemi de tarihe karıştı. Eski Çarlık yönetimiyle işbirliği içindeki’’Taşnak Ermenileri’’nin saldırılarına karşı direnişe geçen Karslılar, ’’Cenub-i Garbi Kafkas Milli Hükümeti’’ ni kurarak 18 Ocak 1919’da gerçekleştirilen Büyük Kars Kongresi ile Kars Hükümeti olarak ta bilinen bu hükümetin Başkanlığına da Cihangir oğlu İbrahim Bey seçildi. Tarihimizde ilk  yerel,  demokratik ve toplumun her kesiminden katılımcılarından oluşan özgürlük savaşçılarının bu hükümeti kısa sürede hazırladığı anayasasıyla da Kars’ımızı ilklerin arasında göstermektedir. Kars’taki bu demokratik hükümeti duyan işgalci güçler hemen harekete geçti. İngiliz işgal güçleri, ’’Hintli askerlerden’’ oluşan birliklerini Kars’a göndererek 13 Nisan 1919’da Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti’ni şiddetle dağıtarak Kars ve çevresinin  yönetimini  ’’Ermeni Taşnak milislerine’’ teslim ettiler.

Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti’nin dağıtılmasından sonra, Ermeni denetimi neredeyse tüm Kars yöresini kapsamış, sadece Çıldır uzun süre bunun dışında kalabilmiştir. Ermeniler Şubat 1920’de bölgeyi ele geçirmek için büyük bir saldırı başlatmış ve 17 Şubat’ta Çıldır ve Arpaçay’a ulaşmışlardır. Bu gelişmeler üzerine Heyet-i Temsiliye Elviye -i Selase’nin (Üç Vilayet, Kars, Ardahan ve Batum’un) yeniden elde edilmesini uygun buldu ve bu amaç doğrultusunda 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa hızla hazırlıklara girişti.

Büyük önderimiz Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı başlatmak üzere İstanbul ’dan Samsun ’a hareket etmişti. Onun gibi düşünen ’’aynı davanın’’ doğudaki önderleri olan Kars hükümeti yöneticileri de Malta ’ya sürgüne gönderiliyordu. Bazıları ise kaçmayı başararak Kars’a döndüler ve emperyalizme karşı ’’Anadolu savunmasının’’ öncü savaşçıları oldular. 28 Eylül 1920’de Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa Sarıkamış yönünde harekete geçerek, 29 Eylül’de Sarıkamış’ı kurtardı. TBMM Hükümeti’nin ‘Doğu Harekatı’nın Kars’a dek uzatılmasını istemesi üzerine; Doğu Cephesi birlikleri 28 Ekim 1920’de yeniden saldırıya geçti. 9. Kafkas Tümeni 30 Ekim’de Ermenilerin direnişini kırarak Kars’a girdi.

20 Kasım’da Ermenilerle yapılan ateşkesin ardından 22 Kasım 1920’de Gümrü’de başlayan barış görüşmeleri 2 Aralık’ta sonuçlandı ve Ermenistan Hükümetiyle T.B.M.M Hükümeti arasında bir barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Kars Sancağının bütünü Türkiye topraklarına katıldı. Antlaşma öncesinde Ermenistan’ın elinde bulunan Tuzluca Kazası da Türklere verildi. Ancak imzadan bir gün sonra, Sovyet Kızıl ordu Birlikleri Ermenistan’a girdiler. Taşnak Hükümeti devrilerek yerine Ermenistan Sovyet Hükümeti kuruldu. Kızıl ordu’ nun harekâtı Gürcistan’a yönelince, Tiflis’teki Gürcü Hükümeti Ankara’ya başvurdu ve TBMM’nin desteğini istedi. Bu destek karşılığında Batum, Ardahan ve Artvin Türklere bırakılacaktı. Gelişmeler sonucunda Şubat 1921’de Ardahan ve Artvin Sancaklarının Gürcistan Hükümeti tarafından Türkiye’ye bırakıldı.

16 Mart 1921’de Sovyet Hükümetiyle imzalanan Moskova Antlaşması ile Kars ve Artvin’in Sovyet Rusya ile olan sınırları belirlendi. Bu antlaşmaya göre, daha önce Elviye-i Selase içinde yer alan Batum ve ayrıca Ahıska ile Ahılkelek Türkiye sınırları dışında kaldı. Moskova Antlaşması’ndan 7 ay sonra 13 Ekim 1921’de Kafkasya’daki Sovyet Hükümetleri ile Türkiye arasında Kars’ta yeni bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Kars’ın ve Artvin’in bugünkü sınırlarının taraflarca bir kez daha onaylandığını ifade ediyordu.

Kazım Karabekir Paşa kumandasındaki ordumuz 30 Ekim 1920’de Kars’tan 3 Kasım 1920 de de Arpaçay’dan Ermenileri sınır dışı etmiş ve bu gün ki sınırımız oluşmuştur.          

Karslıların kurtuluş savaşımızdaki kahramanca yurt savunmasına katılmalarının sonucudur ki büyük ve kahraman önderimiz Atatürk Türkiye Cumhuriyeti henüz bir yılını bile doldurmadan, Kars’a gelmiş ve bu gelişi kentinizin yiğitliğine en büyük armağan olmuştur. Karslılarda ona olan sevgi ve saygı duygularını bugünlere dek taşıyan en anlamlı sevgi gösterisi ise yıllar içinde Cumhuriyet Devrimimizin sevgi ve kahramanlık türküsüne dönüşen, ünlü türkümüzü bugün her yerde söylenmekteyiz. Hep te söyleyeceğiz. Her gün biraz daha coşkulu önderimize daha bağlı saygı ve sevgiyle.

’’Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa;

Askerin, milletin, bayrağınla çok yaşa…’

Milli Mücadele süresince doğu cephesinde yeni bir askeri ya da siyasal gelişme olmadı. Bu cephenin birlikleri de, kısa bir süre sonra, Batı Cephesi’ne gönderildi. Büyük önder Mustafa Kemal’in dediği gibi Bağımsızlık ve Özgürlük bizim karakterimizdir. Ülkemizin bağımsızlık ve özgürlüğü mücadelesinde Kars’ımız hep öncü olmuştur olmaya da devam edecektir.

 ŞANVER SARISALTUN – 29.10.2024

 

About Post Author