Ekonomide Güven Yoksa İstikrar Gelmez

İktisat politikalarının başarılı olması için, üreticinin ve tüketicinin bu politikalara ve bu politikayı uygulayacak ekonomi yönetimine güven duyması gerekir. Tüm anket sonuçları, üreticinin ve tüketicinin hükümete güven duymadığını gösteriyor. Sermaye güven duymaz ise, yatırım yapmaz, tasarruflar yurt dışına çıkar, tüketim eğilimi düşmez.

Dikkat edersek, Bugünkü siyasi partinin iktidar olduğu 2002 Kasım ayından bugüne kadar ekonomi yönetiminde sık sık kadro değişti. Ekonomi yönetimi içinde yer alan Merkez Bankasında, 2018 yılından beri 5 başkan değişti.

2018 Ekim ayında TÜFE yüzde 25’e çıktı. MB faizi artırdı ve enflasyonu 10 ay sonra yüzde 9’a düşürdü.  Ama sayın Cumhurbaşkanı ne düşündüyse bu kadroyu da değiştirdi. MB bağımsızlığını kaldırdı.

Dikta rejimlerini bir yana koyarsak, Dünya’da güven sorununun ekonomik istikrarı bu kadar bozduğu başka bir ülke yoktur. Türkiye bu alanda iktisat literatüründe çarpıcı bir örnek olmuştur.

İMF ile stand-by düzenlemesinin sona erdiği 2008 yılına kadar güven sorunu bu kadar artmamıştı. Sonrasında güven sorununu tırmandıran sorunlar, önce başbakanlığı sonra Cumhurbaşkanlığı sırasında Sayın Erdoğan’ın ekonomi yönetimine aşırı müdahalesi, MB’nin enflasyon hedeflemesinde başarısızlık, ihale yasalarının yüzlerce defa değişmesi, tartışmalı kamu- özel işbirliği yatırımları, fetö terörü ve arkasından mülkiyet güvencesi sorunu gibi sorunlardır.

Öte yandan hükümet dışında MB‘na olan güven de dip yaptı. Başta gelen nedeni MB’nin 20 senedir takip ettiği enflasyon hedeflemesinde, dünyada en başarısız tek örnek olmasıdır.

Merkez Bankası, İMF ile yaptığı düzenlemeler gereği, 2002 yılından 2005 yılına kadar örtük enflasyon hedeflemesi uyguladı ve 2006 sonrasında açık enflasyon hedeflemesine geçti.

MB 2006 yılında “Enflasyon Hedeflemesi”ne geçerken, enflasyonla mücadele için kısa vadeli faiz oranlarını ve ek çıpa olarak da para tabanını kullanacağını açıkladı. 

Enflasyon hedeflemesi, para politikası çerçevesinde belirlenen araçların, Merkez Bankası tarafından ilan edilen enflasyon hedefini gerçekleştirmek için kullanıldığı bir stratejidir.

Enflasyon hedeflemesi, ilk defa 1989 yılında, Yeni Zelanda’da uygulandı… 1991’de Şili, daha sonra Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Meksika ve İsrail gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulandı. Kanada, İsveç ve Avustralya’da uygulandı. Bugün bu ülkelerin tamamı enflasyon sorununu çözdü.

Enflasyon hedeflemesi, Merkez Bankası’nın piyasaya ve kamuoyuna verdiği bir taahhüttür. MB’nin baştan beri enflasyon hedefi olan yüzde 5 hedefini tutturamadı. MB’nin bir taahhüdü olduğu için, hedefte yüzde bin gibi sapmalar, MB’ye ve ekonomi yönetimine olan güveni zedeledi.

Enflasyon hedeflemesinde, dolaylı veya dolaysız Merkez Bankasına müdahale edilmemesi gerekir. Söz gelimi şimdi MB parasal sıkılaştırma diyor; ama aynı MB siyasi iktidarın seçim popülizmini nasıl önleyecek?

Para otoritesinin, büyüme, istihdam ve döviz kuru istikrarı gibi hedefler yerine, yalnızca öngördüğü enflasyon hedefine odaklanması gerekir. Bu şartlarda işsizlik daha çok artar. Bu nedenle işsizliğin çok yüksek olması, enflasyon hedeflemesi için bir sorun teşkil eder. İşsizliğin artmasına siyasi iktidar göz yumar mı?

Ayrıca, enflasyon hedeflemesi için mali disiplinin sağlanmış ve mali piyasaların gelişmiş olması gerekir. MB Hükümetin seçimlerde bütçeden para dağıtmasını ve popülizmi nasıl önleyecek?

Şimdi bir yüzde 5 hedef yanında, ayrıca MB birde enflasyon tahmini yapıyor. Yani kendi hedefinin tutmayacağını açıklıyor. Böyle bir uygulama da İktisat literatüründe yoktur. Böyle bir Merkez Bankasına kim, nasıl ve neden güvensin.

 

Yayın Köşe YazılarıSon Köşe Yazılarıvitrinvitrin2Yeni Çağ

 

About Post Author