Hayvan hakları he… Ula yemişim sizu da, sizun hayvan haklarinizu da…
Ao televizyonlaraa bakayrum da cinim tepemden taşayi… En başta aha o Böyük Ada’nin atlari… Neyimiş, orada hayvanlara eziyet edileymiş…
Ula bu at deduğunuz yaratuk bin senedur insanoğluynen birlukta yaşamayi mi? Bin senedir o bizi taşimayi mi; biz da onun gönlüni hoş,ahirunu sicak tutup önünden arpaynan suyi eksuk etmemeye çalışmayi miyuz…
Konuştiler konuştiler, Böyük Ada’dan atların çektuği faytonu kaldurdiler… İşin pokuni çikardilar. Hayvanlar da açıkta kaldi, sahipleri de… Şimdi de kanal kanal üstüne, politikaci politikaci üstüne bağırayı ki, atlarun durumu perüşandur. Ula uşağım bir de sahipleri ne durumda, ona bir baksanuz ha bir zahmet. Atlar perüşan da işsiz kalmiş sahipleri ne durumda? Bakalum ki adamlar ne yeyi, ne içeyi, nerelerde barınayi, uşaklari neyunan geçineyi, nasıl okuyayi… Elinde avucunda var da atina mi yedurmeyi?
Neyetsin adamlar ula; atlari kasaba mi versinler?
Ne varidi sanki hayvancuklar çekseydi o güzel faytonlari de, çoluk çocuk fayton sefasi sürseydi. Ha bu betonunasfaltunbinanuntenekmakinalarunzehirligazlarun yesiri olmiş oğul uşak da görseydi ki, insonoğlu ile hayvan dosti nasil bir iş kurayi… Eksuk etmemeli helbet atun arpasini, suyuni… Hayvana da merhametlu davranmali… Karnını tok, sırtını sıcak tutmali. Orasine diyecek bir şey yok…
Şimdu eyi bir iş mi yapti bu hayvan hakki savunucisi denen artiz kısmısi… Dedim ya; işin pokuni çikardiler…
Hayvan haklari deyunca, kan beynuma çıkayi uşağum…
Şehirlerin yan semtleri yan gelup yatan, gelup geçene salduran it sürülariynen doldi. Yeri geldi yaşli insanlari yaraladiler, yeri geldi çoluk çocuği parçaladiler… Karni tok, sırti pek susli hanımefenduler rezidans mı ne pok deyiler, çıkıp o yüksek yuksek akillu evlerundan bineyi arabalarına, o hayvanların onune yiyecek tökeyi… Belediye adamlarinun da önune geçeymişler ki, kısırlaşturmayin bunlari, doğalarına tokunmayin. Ula uşağım, bir elume geçsenuz abele dere tenha tilki bey bir yerde de ben tokunsam sizun doğaniza… O kadar çok seviyorsuz madem o itleru; alın götürün da evinuzda besleyun da…
Benum kendi yaram hepisinden aşayi zati…
Dadandi bizum Şavset’in Hantuşet’ina birkaç ayi… Takmiş devletumuz bunların kulağına küpeyi, salmiş ortalığa… Uzaktan izleyimuşlar. Gözlari kor miydu ki, görmeduler ula… Birusu benum tam kırk kovan arimi dağıttı, çerçevelerimu parçalayup baa zarar verdi; ocağımu sondirdu. Bostanimu, bağımi alt üste etti. Takip ettum oni gece gündüz… Bu devlet ayilari kış uykusuna da yatmayi… Yaz kış gece gündüz bizim malımuza saldırayi; alışmış ki hazurdan yemeyi, hırsızlık edeyi. Sonunda bahçede tuttum oni ki, benden önce o bana geldi ki, neden beni doyurmadun diye üstüme saldurayi. Oğul uşak yetişmese canımi de alacak…
Bir kavga kopti, bir kızilca kiyamet; biz altta o ustte, biz onin pençesunda… Ben de uşaklar da yaraliyuz. Zar zor ayurdilar; ambolans çağırdi köylüler… Baktuk az sonra sirenuni çala çala ambolans geleyi. Ula devletumuza hamdolsun, yaramizu saracak diye sevunduk… Meğerum hayvan ambolansi gelen; bizi bir bir yazdiler suçli hanesina, adlarımızi aldılar, ayıyi bindurup götürdüler. Çok sonra geldu insan ambolansi…
Hastane, doktor, pansuman iğne ilaç sargı, gettuk gelduk, iş bitmedi; jandarma gelip derdest ettu bizi. Çikardilar mahkemeye… Haçan neden ayiya zarar verdun diya…
Anlattum ki, ha böyle böyle hakim beyim; kırk kovan arım, bağım, bostanım, misirluklrım… Çoluk çocuğumun rızki; abu Hantuşetli Zihni’nin yetmuş yılluk emeği…
Dinlemedu hakim efendi beni. Yazdi tamk kırk bin pangunat para cezasi; iki ay da hapis, onu erteleyrum ha dedi.
Dayanamadim da sordum ki, “Hakim bey o ayi senin neyin olayi?”
Kızıp köpürdi hakim efendi, dedi ki, kaldurdum o ertelemeyi de, yatacaksun cezayi…
Şimdi Saşvetli Zihni mapushanede gün sayayi…
Anladuk hayvanın hakki var da, ha bu insanın hakkıni kim sorayi?