Türkiye’de kambiyo sistemi ve MB mevzuatı dalgalı kur politikasına göre düzenlendi. Dalgalı kur politikası başıbozuk piyasa demek değildir. Kurlar serbest piyasada oluşur ve fakat eğer kuru etkileyen piyasa dışı faktörler varsa; istikrarın daha da bozulmasını önlemek için Merkez Bankası döviz alır veya satar, piyasada döviz arzı daralır ve kur artar, dengeye gelir.
2003 sonrası sıcak para girişi ile TL aşırı değer kazandı. MB yeterli ve gerekli ucuz döviz satışı yaparak, döviz arzını artırmadı ve TL değerini düşürmedi. Düşük kurdan dolayı, ithalat girdi fiyatları, yerli üretimden daha düşük kaldı. Üretimde kullanılan girdi payı arttı. Bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde üretimde kullanılan ithal girdi payının yüksek olması geliyor.
Merkez Bankası, TL’nin değer kazanması veya kaybetmesi konusunda net değil. Yaz ortasında MB eski Başkanı Erkan: ‘’Kuru baskılamak için döviz satışı yapılmayacak ‘’demişti. Merkez Bankası 22 Şubat 2024 faiz oranlarına ilişkin kararında da ‘’Para politikasındaki kararlı duruş, dezenflasyonun ana unsurlarından olan Türk lirası reel değerlenme sürecine katkı vermeyi sürdürecektir.’’ denildi.
Merkez Bankası iki arada, bir derede kaldı.
1- İhracatçılar, ihracatta rekabet gücümüz artsın diyerek, TL’nin daha da değer kaybetmesini, yani döviz kurunun daha da artmasını istiyorlar.
Aslında ihracat malı üretiminde yaklaşık yüzde 80 oranında ithal girdi kullanılıyor. İhracatçılar akıllı olsa, ya kendileri veya hükümete baskı yaparak, ithal girdiyi Türkiye de üretirler. Kendileri istemiyor, çünkü yatırım ortamı yok. Hükümetin de böyle bir anlayışı yok. O zaman işin kolayına kaçıyorlar. Ama söylediğim gibi, bir dolarlık ihracat için 80 sentlik ithalat gerekli olunca, rekabet imkânları da kalmıyor.
Bu işin çözüm şekli, kuru dengede tutmaya çalışmak ve ithal girdiyi içerde üretmektir. Bunun için devletin, ithal girdi ikame yatırımlarına yüksek teşvik vermesi gerekir. Ne var ki demokrasi, hukuk ve güven altyapısı olmadığı için, yatırım ortamı yok ve yatırım yapılmıyor. O zaman ekonomik, siyasi ve sosyal istikrar sağlanıncaya kadar devletin bizzat piyasaya girmesi ve geçici olarak ithal girdi mallarının bir kısmını bizzat yapması gerekir.
2- Enflasyonla mücadele için TL’nin değer kazanması ve dengeye gelmesi gerekir. Bu nedenle MB kurun düşmesini, TL‘nin değer kazanmasını istiyor.
Çünkü kur yüksek TL değersiz iken, ithal girdi daha pahalı ve üretim maliyetleri daha yüksek demektir.
Eğer üretimde kullandığımız ithal girdi payı düşük olsaydı, ucuz ithalat yerli üretim üstünde baskı oluştururdu. Ama toplam ithalat içinde ithal girdi payı yüzde 72, tüketimin payı yüzde 12’dir.
3- Kur politikasında hedef denge kur olmalıdır.
TL makro denge seviyesinin şu anda 31 liranın üstünde olması gerekir diyenler var. Bu doğru değildir. Kriz zaten makro dengelerin bozulması demektir. Bu kapsamda kur dengesi de bozulmuştur.
Bu günkü konjonktürde ve yüksek dış açıklar varken, serbest piyasa kur dengesi sağlayamaz.
2003 sonrasında bol sıcak para geldi. Cari açığın üstünde yabancı sermaye girdi. Döviz bollaştı. O günde bir dolar bir lira olacak diyenler ve bunun normal olduğunu söyleyenler vardı. Eğer o yıllarda sıcak para kontrol edilseydi, TL aşırı değer kazanmaz, dengede kalır ve o günden beri üretim dışa bağımlı olmazdı.
Merkez Bankası, Reel efektif döviz kurunu hesaplıyor. 2003 yılını baz alıyor. Çünkü o yıl kurlar uzun süre sabit kaldı.
Reel efektif döviz kuru ‘’Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, Türk Lirası (TL)’nin ağırlıklı ortalama nominal değerinden, nispi fiyat etkileri arındırılarak elde edilmektedir. ‘’Bütün dünya aynı veya yakın benzer yöntemi kullanıyor.
MB 2003, TÜFE bazlı reel kur endeksi, Ocak 2024 itibariyle 56,95’dir. Yani ocak ayında TL bir dolar ve bir Euro’dan oluşan döviz sepeti karşısında yüzde 43,05 oranında daha düşük değerdedir. 2016 Eylül – Ekim aylarında reel kur endeksi 100 dolayında, yani dengede idi.
2018 kur şoku, 2021 faiz ve kur şoku, TL’nin aşırı değer kaybına ve bugünkü krize neden oldu.
Eğer, faiz ve kur şokları olmasaydı, ekonomik istikrar bozulmasaydı, reel kur dengede olsaydı, Euro/ dolar paritesinin değişmediği varsayımı ile, dolar kuru ocak ayında 17,22 lira olurdu. İstikrar bozuldu. Kur dengesi de bozuldu. Bu şartlarda dolar 31 liranın üstünde olsun demek iktisadi açıdan yanlıştır.
Netice olarak; Faiz ve kur şokları ekonomik istikrarı anında bozar ve fakat düzeltemez.
İstikrar için, önce güven ortamı oluşturmak, sonra istikrar programı yapmak ve bu programda diğer makro dengelerle birlikte reel faiz ve kur dengesini hedeflemek gerekir.
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ