Cahil toplumlarda bireyler; – Aşırı bencildir.- Bir bölgeyi sahiplenir, orada kimseyi istemez ve kendisinin daha önce oraya gelmiş olmasını hak görür.
Gösterişçidir, fark edilmek için abartılı görsel /törensel hareketler yapar.
– Ait olduğu kimliğin sembollerini üzerinde taşır.
– Bir ev veya yuva sahibi olmak onun için çok önemlidir.
– Herkesin eşit olduğu grupları sevmez, ya baş olsun, ya da başında biri olsun ister.
– Flört sırasında karşı cinsin gözüne girmek için abartılı ritüeller sergiler.
– Grup halinde gezer, ait olduğu grubun ortak kıyafet, ortak sakal, bıyık, sembol ve işaretlerini kullanır.
– Kendi düşüncelerine göre değil başkaları ne dere göre yaşar.
– Beyni batıl inançlar ve mantıksız saplantılarla doludur.
– Zorda kalınca yalanlar söyler.
– Çıkarları için kumpaslar kurar, ikili oynar ve aldatır.
– Ahlaklı ve iyi olması ilkelerine değil, çıkarlarına endekslidir.
– İstediğini elde edemeyince hırçınlaşır; fiziksel olarak güçlüyse saldırır, güçsüzse dedikodu yapar.
– Düşünmez, içgüdülerini izler.
– Beyni içten dışa doğru çalışmaz, sadece dışındaki gelişmelere tepki verir.
– Anti-entellektüeldir; kitap, kültür ve sanattan hoşlanmaz.
– Beyin gücüne değil, beden gücüne inanır.
– Konuşmak yerine, eylemlerle kendini ifade eder.
– Hayatı siyah beyaz görür, insanları dost ya da düşman hatlarına koyar.
– Düşünce ve değerlere dayalı olandan çok, kan bağına dayalı yakınlık kurma eğilimi yüksektir.
– Körü körüne inanır, yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri pek değişmez ve sabit fikirlidir.
İnsansal görüntü içinde primitif bir yaşam sürdüren bu tür bireylerin oluşturduğu toplumlar ancak eğitildikçe insani vasıflar kazanırlar ve yaşadıkları toplum adeta bir doğum sancısı içinde millet vasfına bürünür. Aksi halde Afrika’daki ilkel toplumlarda olduğu gibi başlarında bir kabile reisinin bulunduğu et yığınından ibaret sosyo-patolojik bir güruhtan başka bir mana ifade etmezler..
Millet olma kavramının henüz tekamül etmediği böylesi toplumlarda demokratik hak ve özgürlüklerle hak, hukuk ve adalet gibi kavramların bir önemi yoktur ve sadece güçlünün kazandığı orman kanunları geçerlidir. Aydın kesim tarafından yapılan eleştiri ve uyarıların hiçbir manası yoktur, bilakis ters ve tırmandırıcı etkisi vardır..
Toplumsal ekseriyetin böyle olduğu ülkelerin dışarıdan güdümlenmesi çok kolaydır ve emperyalizm için adeta biçilmiş kaftandır..
Şimdi çevrenize bir de bu gözle bakın ve millet olma özelliğine haiz bir toplum yapısında olup olmadığımızı müşahade edin.
Patolojik hale gelmiş, kronikleşmiş ve sinsi bir şekilde, başta eğitim sistemi olmak üzere yaşamın her alanına metastaz yapmaya başlamış bu tür agresif bir sosyolojik yapının klasik bir siyasi anlayışla rehabilite edilemeyeceğini, tek çözüm yolunun bilimsel bakış açısıyla siyaset yapan bizler gibi konunun uzmanı akademisyenlerden geçtiğini sakın unutmayın ve siyasi tercihinizi ona göre yapın..