Barış, Özgürlük, Mutluluk ve Demokrasi Adası: KKTC

Evet,20 Temmuz 1974 sabahında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit başlıktaki gibi demek istiyordu ve basın toplantısında da siyah-beyaz tv’ye aynen şunları söylüyordu:

Kıbrıs’a savaş için değil barış için gidiyoruz; sadece Türk soydaşlarımıza değil Rumlar’a da barış getireceğiz; Rumlar ateş açmadıkça ateş açmayacağız…”

     Aynen de öyle oldu.1.ve 2.Barış Hareketiyle Türk soydaşlarımız katledilmekten kurtarıldı, esaretten-zülümden kurtarıldılar. Esir takası oldu, yer değiştirmeler oldu. Önce Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.15 Kasım 1983 yılında KKTC kuruldu, ilk kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Denktaş oldu.

O gün bugündür birkaç sınırlı gerilimin dışında hem Türk tarafında hem de Rum tarafında barış var, huzur var, mutluluk var… AB haksızlıkla Kıbrıs Rum Kesimini tam üye olarak aldığından da Rum tarafında zenginlik de var…

Ancak başta Türkiye’nin desteğiyle, turizm, tarih, tarım, gastronomi varlığıyla KKTC halkımız da zengin sayılır.

İyi ki Kentleşme Yoğunluğu Düşüktür…

Girne dışındaki kazalar ve köylerde kentleşme-modern betonlaşma dokusu iyi ki zayıftır. Daha doğrusu yüksek katlı binalar, birbirine yakın yüksek katlı binalar, birbirine çok yakın site yapılanmaları yok. Bu da tarım ve turizm bakımından umut vericidir..Diğer yandan köylerde yaşam kent yaşamından farksızdır. Okul var, kadınlı-erkekli gidilen cafeler vardır, oyun da oynanabilmektedir Türk kahvelerindeki gibi… Köylerde bar var, restoran var, market var, hala bakkal var, yaşam var velhasıl… Tarım da devam ediyor.

Beni davet eden sevgili dostum Onur Özyılmaz ve değerli eşleri Dr. Dilek Özyılmaz ile Mutluyaka köyündeki Kemerli Ev restoranında yılbaşını geçirdik. Taş bina içerisindeki restoranda fevkalade lezzetli gastronomik ürünleri tattık, içkileri içtik… Restoranlardaki, balık restoranlarındaki hizmet kalitesi yüksek, fiyatlar Türkiye’deki gibi balık restoranına gitmeden 3-5 ay para biriktirmeyi gerektirmeyecek düzeydedir. Türkiye’de yurdum insanı balık restoranına gitse 6 ayda belini doğrultabilir ….Ya da rahmetli Selahattin Duman’ın dediği gibi Boğaz’da balık restoranında hesap geldiğinde tavan süslemelerini seyretmek zorunda kalmıyorsunuz…Fiyatlar normal yurdum insanına da ,zenginine de hitap ediyor…

Beşparmak Dağları ile Akdeniz arasındaki Girne ‘de kentleşme güzel. Düşman kuvvetleri denizden taarruza geçse Beşparmak Dağları geçit vermeyeceği gibi, Beşparmak Dağlarının yamacına konumlanan Türk Ordusu da geçit vermeyecektir. Yeni mimari-inşaat teknolojisi binalar var ,kalabalık olsa da sakinlik var ,medeniyet ne güzel diyorsunuz ;İngiliz tarzı publar dolup taşıyor ama gürültü yoktur..

Üniversiteler güzel entelektüel resim vermiş, KKTC genelinde üniversiteler ,kültürel değerler ülkeye hayta veriyor ,güzel imaj oluşturuyorlar..

Gazimağusa’daki Doğu Akdeniz Üniversitesini ziyaret ettim. Rektör Prof. Hasan Kılıç ile sohbet ettim. Güzel kampüsleri var. Kampüste yaşam var. Eğitim dili İngilizcedir. Sayın Rektör Kılıç da diğer vakıf üniversite yöneticileri gibi bütçesel sorunlardan söz etti. Yetkin bir imajı olan Kılıç’ın üst yönetici olarak işletme diliyle de CEO olarak kaynak oluşturabileceği  kanaatine, izlenime ulaştım, sohbetimizde… Bir de Sayın Rektörümüzün makam masasının arka duvarındaki üç kahramanın, değişmez önderlerimizin resimlerini ve mevcut Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın resmini gördüm. En üstte büyük Atatürk, O’nun alt solunda Kıbrıs Türk mücadelesinin önderi Dr. Fazıl Küçük, sağ altında Sayın Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş ve onların alt tarafında da Sayın Ersin Tatar vardı. Çok mutlu oldum, heyecan duydum. Bir de Bülent Ecevit olsaydı diye de içimden konuştum..Sayın Rektörümüzü Arel Üniversitesi olarak organize edeceğimiz 3.Örgütlerin Yönetimi Uluslararası  Kongresine davet ettim…

Görkemli Tarihi Şehir Maraş’ın Eski Günlerinden Eser Yok Diyemeyiz

Maraş’ta çok sınırlı sayıda bina restore edilip hizmete alınmış. İzinle sokakları sınırlı da olsak gezmek olanaklıdır. Bakımsızlıktan yorgun bitap düşmüş, eskimiş, yıpranmış binalar vaktiyle sahip oldukları dillere destan güzelliklerini omurga olarak, iskelet olarak, mimarı olarak bugüne getirmişler. Adeta zamana meydan okumuşlar, bugünü aşan mimaride, imajda, denize bakan konumda hala seyir zevki sunuyorlar…

Bugünkü modernizmi, aydınlatma teknolojisini aşan mağazalar ve acentaların tabelaları okunabilir niteliktedir. Düşününüz 1974 öncesinin binalarıyla karşı karşıyasınız. Eskimişlik, yıpranmışlık var ama omurga ve yapılış sağlam olunca vaktiyle çok nitelikli, mimaride mükemmel mağazalar ve binalarla, sokaklarla karşı karşıya olduğunuzu düşünüyorsunuz, bu izlenimi ediniyorsunuz. Açıkçası çok güzel ama bakımsızlıktan yıpranmış bir kadının düştüğü durumu yansıtıyor Maraş’ın imajı. Silüetinden çok güzel olduğunu seçebilir yosunuz, bugüne de gelmiş zamana meyden okuyarak ama bakımsızlık-ilgisizlik çok cazip görünmeyi engelliyor. Hâlbuki Batı anlayışında eskinin güzelini, güzelin mimarisini onarımla, restorasyonla bugüne ve geleceğe taşımak vardır. Batı başkentlerinde bunu gözlemlersiniz. Aynı özen Maraş’a da gösterilebilinirdi…

İvedi yaşama ve hizmete açılmalıdır. Tüm dünya insanlarının, Kıbrıs genelinin ziyaretine açılmalıdır. Dünya turizm cenneti olmalıdır Maraş. Silik mağaza ve acente tabelalından Mercedes’in Chrysler’in, Seyahat’ın şubelerini fark ediyoruz. Şu anda en iyi ve yeni varsa 1974 öncesinin Maraş’ında varmış… Bu arada sanatçı Liz Taylor’un Yalısının önünde durarak fotoğraf alıyoruz.

Velhasıl, denize simetrik konumlanmış olan Maraş mevcut fiziki dokusunu rehabilite ederek, güzelleştirerek, modernizmin itici-çarpık betonlaşmasına bulaşmadan eski görkemine kavuşabilir. KKTC’nin ve genelde de Kıbrıs’ın ekonomisine, turizm ve tarım ekonomisine anlamlı katkılar verebilir. Yaşlı ve yıpranmış şehir de, yaşlı ve fakat vaktiyle dillere destan güzelliğe sahip kadınlara benzerler. Bakımla, tedaviyle, hem geleceğe miras bırakırlar hem de yıllara meydan okuyarak cezbediciliklerini sürdürürler. Ne diyelim ;”cezbedicilikte” sürdürülebilirlik olsun bunun adı da… Gazimağusa’da Kaleiçinde tarihi mimarili taş binaların arasındaki güzel meydandayız. Bakımlı Lala Mustafa Paşa Camii görkemini koruyor. Meydanda Namık Kemal heykeli var. Lala Mustafa Paşa Camiinin karşısında Namık Kemal’in 1873-1876 yıllarında sürgünde kaldığı zindana rastlıyoruz. Müze yapılmış… Zindan duvarında yine coşmuş, yine konuşturmuş, kelimelere kanat takmış uçurmuş, heyecanlanmış, esmiş –gürlemiş Namık Kemal dörtlüğü asılıdır:

“ Zalim olsa ne rütbe bi-perva

Yine bünyadı zülmü biz yıkarız!

Merkezi hâke atsalar da bizi

Küre-i arzı patlatır çıkarız ”

                     Mutlu ve Demokratik Kıbrıslı  Türkler

Hülasa, KKTC’de soydaşlarımız mutlu, huzurlu, müreffeh ve barış içinde yaşıyorlar, kadınlar güçlü-bilinçli,eğitim seviyesi yükektir.Demokrasinin sunduğu olanakla politikacılarda hazır cevaplılık yüksek ,eleştirel söylem kültürü yüksektir…Politikacıların entelektüel derinlikleri yüksek ,bu yüksekliği ülkenin sorunlarının çözümüne uyarlamalıdırlar…KKTC eğitimle ,yükseköğretimle, turizmle ,tarımla ,tarımsal sanayiyle kalkınmalıdır…

Son sözümüz bu olmasın, beni davet edip rehberlik eden dostumuz Onur Özyılmaz’a bir kaç paragraf hediye edelim…

Onur kardeşim hiç değişmemiş, yine eskiden olduğu gibi çevresinde önemli-değerli insanlar var. Rehberinde akademisyenlerin, işadamlarının, sanatçıların ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın telefonu var. Yanımdayken aradı konuştu ,yeni yılını kutladı…Şahidim..

Onur yine herkese iyilik yapmak peşinde. İyilik yapma talebi gelmese de hemen herkese, darda olanlara iyilik yapmak için didiniyor. Ben de “ Onur Başkan ,talep gelmedikçe kimseye iyilik yapma gayretinde olma ,öncelikle kendi hedeflerine duyarlı ol ,mutlaka her gün iyilik yapmak gibi görevin yok !” dedim ,uyardım kendisini abisi ve hocası olarak…Dinler mi bilemem..

Onur Özyılmaz’ın rehberliğinde az zamanda çok dolaştık ,lezzetleri tattık ,her güzel şeyler de olduğu gibi ,veda etme vaktigeldi; sabahın şafağında havaalanına giderek İstanbul’un yolunu tuttuk…Aklımda tekrar gitmeliyim fikrini sürekli gezdirerek….

                                Prof.Dr.Ali Akdemir,Arel Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi,aliakdemir@arel.edu.tr

 

About Post Author