AV. HAKKI TOKA: 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ ÇAĞRISI

AV. HAKKI TOKA: 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ ÇAĞRISI

Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal edip İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı 1 EYLÜL SSCB’yi tarafından Dünya Barış Günü olarak ilan edilmiştir.  Bu anlaşma ile bütün dünya halklarının birlikte bir arada barış içinde yaşaması amaçlanmıştır.

 

Stalin önderliğindeki Sovyetler Birliği, Hitleri ve ordularını bozguna uğratarak bu saldırgan işgalci insanlık düşmanı faşisti tarihin çöplüğüne gömmüştür.

 

İkinci Dünya Savaşı 1945 yılının Mayıs ayında sona erdiğinde ardında 52.000.000 ölü, milyonlarca sakat ve yaralı  yerle bir olmuş ülke ve şehirler bırakırken 1945’ten sonra Hitler’in mirasçısı olan Amerika, ülkeleri ve halkları inanç ve kimlikler üzerinden Komünizm’e karşı örgütleme stratejisini (Hitler’den) devralarak,   sınıf ve emek mücadelesi başta olmak üzere bağımsızlık ve özgürlük savaşı veren hareketlerin devrimci mücadelesini kan ile bastırmıştır. Emperyalist ve Kapitalist kuşatma altına alınan, SSCB’nin yıkılmasıyla ABD, dünyada kendisine büyük alanlar açmıştır. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde kirli emellerini hayata geçirme koşullarını gerçekleştirmiştir. ABD artık tek kutuplu dünyada dünya jandarmalığına soyunarak ve AB ile ittifak yaparak ezilen dünya halkları üzerindeki sömürü ve talan etme politikalarını alabildiğine derinleştirmiştir.

 

Dünyadaki bütün kötülüklerin anası olan Amerika ve NATO bugün dahi Rusya’yı, Ukrayna’yı faşist Zelenskiy işbirliğinde kuşatarak yok etmek için tüm imkânlarını seferber etmiştir. ABD öte yandan Çin’i  zor duruma düşürmek ve kaos çıkararak zayıflatmak için Tayvan ve Uygur Türkü olan Sincan Özerk bölgesindeki faaliyetlerinden vazgeçmeyerek Barış’ı ve halkların kardeşliğini dinamitleyerek Üçüncü Dünya Savaşı’nın koşullarını oluşturuyor.

 

Büyük Orta Doğu projesiyle, bölge halklarını vuruşturarak bölgeyi kan gölüne çeviren ABD ve AB  El kaide, El Nusra, Hamas  ve IŞID gibi Cihatçı taşeron ve cani örgütleri ile bölgenin mazlum halklarını birbirine kırdırarak, bölgenin bütün zenginliklerini enerji ve enerji koridorlarını denetleme imkânı elde ederek hâkimiyetini perçinlemiştir.

 

ABD ve İsrail yıllardır dünyanın gözü önünde Filistin halkına soykırım yaparak yayılmacı politikaları ile bölge halkını yerinden yurdundan ederek insanlık suçu işlemekten vazgeçmiyor.  İsrail ve ABD ekseninde bu soykırıma ve insanlık suçuna seyirci kalan, el altından  destek veren Filistin halkının çığlıklarını duymayan bütün ülkeler bu kirli savaşın suç ortaklarıdır.

 

2005 yılında İsrail Cesaret madalyası alan ve bir dönem “One Minute” diyerek İsrail’e çıkışan  ve efelenen Erdoğan yanlış politikaları ile gerçek safını Gazze işgalinde İsrail’e ticari ilişkilerine  son vermeyerek  belli etmiştir.

Komşu ülkelerdeki ateş sarmalı, dış politikaların yanlışlığı ülkemizi de bu ateş sarmalının içine atarak yalnızlaştırmıştır. Ülkemizin birliği ve beraberliği için yıllardır çözüm bekleyen Kürt sorununu barışçıl ve eşit vatandaşlık temelinde çözmek yerine güvenlikçi politikalara havale edildiği için barışın sağlanması mümkün olamamış, anneler ağlamaya devam etmiştir.

 

AKP/MHP iktidarının bu yanlış dış politikası nedeni ile ülkemiz büyük sorunlarla karşı karşıya bırakılmıştır. Akdeniz’de, Orta Doğu Coğrafyası’nda, Kafkasya, Afrika ve  Balkanlardaki aşmazlıklar  ve çatışmalar bütün dünyayı ve ülkemizi daha fazla tehdit ederek dünya barışını zora sokmaktadır.

 

Devlet tüm inançlara ve kimliklere aynı yakınlıkta ve aynı  uzaklıkta durmayarak, İslam şeriatına ve kafatasçı ırkçı anlayışa ayrıcalıklar sağlamaktan vazgeçmediği  için  barışı sağlayamamıştır. Kıyıdaş ülkeler  mütekabiliyet prensibini esas alarak Ege ve Akdeniz’i  barış denizi yapmadıkça barış olmaz.  Bugün barışa dünden daha uzakken, barışı sonuna kadar savunmalıyız:  “ Ne iyi bir savaş ne de kötü bir barış vardır”. “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir”.

 

Bizler;  yalnız barışsever değil, hepimiz birer barış savaşçısı olmalıyız. Çünkü barış her şeyi hazmeden en güzel ve kapsayıcı mutluluktur. Savaşta, barışta olduğu gibi ikinci bir kazananı yoktur. Niçin hep birlikte barış içinde yaşamayalım? Bu yerküre bütün insanların ortak vatanı değil midir?

 

Hepimiz aynı havayı solumuyor muyuz? Aynı yıldızlara bakmıyor muyuz? Ayın, güneşin sıcaklığını ve ışıklarını birlikte paylaştığımız gibi,  hepimiz bu gezegenin yol arkadaşlarıyız.

Dil, din ve renk farklılıkları barışın önünde engel olmamalıdır, farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürerek, birlikte bir arada yaşama koşullarını yaratarak  “inadına  barışa”  şans vermeliyiz.

 

Dünyayı köleleştirmeğe çalışan Emperyalizm ve uşaklarına karşı birleşelim, küresel vahşi kapitalizme dur diyelim, emeğin sömürüsüne ve halkları düşmanlaştıran politikalara inat barış diye haykırmalıyız. Yaşasın ezilen dünya halklarının kardeşliği, yaşasın özgürlük, eşitlik ve kardeşlik diye haykırmalıyız.

Unutmayın,” BARIŞTA OĞULLAR BABALARINI, SAVAŞTA BABALAR OĞULLARINI GÖMERLER”.

Atatürk;  “mecbur kalmadıkça savaş cinayettir, ölümdür, kan ve gözyaşıdır”  diyerek, Yurtta barış Dünyada barış söylemiyle, savaşın acımazlığının altını bu nedenle çizmiştir. Ne yazık ki, bu hayati muhtevaya sahip Yurtta ve Dünyada Barış politikaları   Erdoğan ve Bahçeli iktidarında  yerle bir edilmiştir.

 

Özgürlük, adalet ve demokrasi için yurttaşların kimliğine inancına bakmadan birlikte bir arada yaşamak için, yoksullukta eşitlenmek için değil, refahta eşitlenmek için barıştan vazgeçmemeliyiz.

 

About Post Author