Türkiye’de 1990 yılında kişi başına düşen tarım alanı 0,76 hektar iken, 2021 yılında 0,45 hektara geriledi. Öte yandan 2020 yılında Avrupa Birliğinde Kişi başına düşen işlenen alan 0,22 hektar, Türkiye’de 0,28 hektardır.
Son 35 yılda, Türkiye de toplam tarım alanı ve kişi başına tarım alanı çok hızlı düşmüştür. (Aşağıdaki grafik) Bunun nedeni, 1980‘den beri Türkiye’nin Milli bir tarım politikasının olmayışıdır.
YILLAR İTİBARİYLE TOPLAM TARIM ALANI VE KİŞİ BAŞINA TARIM ALANI
Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı,2022
Tarımsal alanlarda sürekli erozyona rağmen, Türkiye eğer organik tarımda başarılı olursa, hem üretim maliyetleri düşer, hem de organik tarım ürünleri ihracatı artar. Zira artık dünyada organik tarım ürünlerine olan talep artmıştır. Ne var ki; Türkiye’de organik tarım bir süre arttı ve fakat Başkanlık sisteminden sonra gerilemeye başladı.
ORGANİK TARIM ALANLARININ TOPLAM TARIM ALANLARI İÇERİSİNDEKİ YÜZDE PAYI
Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı,2022
Türkiye’de 2020 yılı verilerine göre Toplam tarım alanının yüzde 1,6‘sında Avrupa Birliğinde ise yüzde 9,2’sinde organik tarım yapılıyor.
Organik Hayvancılıkta 2013 yılından beri terse döndü ve düşüyor.
ORGANİK HAYVANCILIK
Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı, 2022
Tarım ve hayvancılıkta üretim daralması;
- Bir… ithalatın artmasına neden oldu.
- İki… Son bir yılda Dünyada gıda fiyatları yüzde 10,4 oranında düşerken, bizde yüzde 69,71 oranında arttı.
Ne yapmamız gerekiyor;
1- Tarımsal destekler artırılmalıdır.
AKP iktidarı 2006 yılında çıkardığı tarım Kanunu Madde 21, “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı için Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.” Şeklindedir. Ama AKP bugüne kadar kendi çıkardığı kanuna uymadı.
Kanunun ertesi yılı olan 2007 yılı seçim yılı idi. 2007’de tarımsal desteklerin milli gelire oranı yüzde 1’in altında kaldı ve yüzde 0,67 oldu. Üstelik bu pay bugüne kadar giderek azaldı. 2009 ve sonrasında yüzde 0,6’nın altında kaldı. 2018 yılından sonraki yıllarda yüzde 0,40 dolayında oldu. Tarımsal destekleri, yeniden GSYH’nın yüzde birine çıkarmalıyız.
2- Tarım ve hayvan ürünleri taşımada paralı yollar bedava olmalıdır.
Türkiye‘de köprüler ve paralı yollardan fahiş geçiş ücretleri alınıyor. Yüksek navlun ücretleri gıda fiyatlarını artırıyor. Tarım ürünleri, hayvan ve hayvan ürünlerinin nakliyesinde, paralı yollar bedava olmalıdır.
3- Tarım alanlarını imara açmak yasaklanmalıdır.
Birkaç defa tekrar ettim… Fethiye’de bulunan Kayaköy’ün eski adı Levissi’dir. Bu köy Osmanlının son dönemlerinde, tamamı Rum, 3000 nüfuslu bir kasaba boyutuna ulaştı. Rumlar evlerini dağ yamacında çorak alanda kurdular. Verimli ovayı ekip-biçerek geçindiler.
1923 yılında gerçekleşen mübadeleyle Kayaköy’de yaşayan Rumlar Yunanistan’a göç etti. Köy harabeye döndü. Aynı zamanda Köy ovaya taşındı, Tüm ovada ve ekili alanlarda villalar yapıldı. Kebapçılar açıldı. Ovada tarıma elverişli bir karış toprak kalmadı.
Bu örnek Türkiye’nin tamamı için geçerlidir. Tarım alanlarını imara açmayı yasaklamalıyız.
4- Erozyonla mücadele etmeliyiz.
Toprağın aşınması (Erozyon), bitki örtüsünün yok edilmesi ve koruyucu örtüyü kaybetmesi sonucu toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağmur miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirler.
Bitki örtüsünün insanlar tarafından tahrip edilmesiyle doğal denge bozulmakta ve erozyon hızlanmaktadır. Bu olay sonunda toprak örtüsü hızla incelmekte ve zamanla yok olmaktadır.
Türkiye, toprağı en fazla erozyona uğrayan ülkeler arasındadır. Tarım alanlarının yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon bulunmaktadır.
Erozyonla mücadele seferberliği yapmalıyız.
5- Organik tarım politikamız olmalıdır.
Dünyada ‘’organik tarım olarak yeni bir altın yumurtlayan tavuk‘’ fırsatı doğmuştur. Tarımda dönüşüm programı yaparak, bu fırsatı değerlendirebiliriz.
Dünyada organik tarım ürünlerine talep artışına uygun, organik tarım ve hayvancılığın teşvik edilmesi gerekir.
Devletin organik tarım ve hayvan üretme çiftlikleri kurarak, öncülük edecek, tohum ve damızlık hayvan temin etmesi gerekir.
Tarımda yarı kamusal yetkide üretici birlikleri kurulmalıdır.
Organik ürünlere daha yüksek maddi destek verilmelidir.
Aynı tür Tarım ve hayvancılığa uygun olan iller arasında tarım bölgeleri kurulmalı. Bu bölgelerde yarı kamusal nitelikte ‘’devlet organik tarım ve hayvancılık ürünleri organize sanayi bölgeleri ve üretim tesisleri‘’ tesis edilmelidir.
Son söz; Günümüzde siyasi iktidarın her alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılık alanında da Milli bir politikası yoktur. Un var, şeker var ve fakat helva yapamıyoruz. Sanki birileri halkı aç ve yabancıya muhtaç bırakmak için özel bir plan yapmış.
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ