Ali Babacan’dan iktidara: “Siz zenginleşirken bu ülkenin vatandaşları insanca bir yaşamdan geri kalıyor”

Ali Babacan’dan iktidara: “Siz zenginleşirken bu ülkenin vatandaşları insanca bir yaşamdan geri kalıyor”

Ali Babacan, DEVA Partisi’nin 1. Olağan İstanbul İl Kongresi’nde konuştu. Konuşmasına 15 Temmuz’u anarak başlayan Babacan, sığınmacılara yönelik saldırılara, Donald Trump’a yönelik suikast girişimine, Gazze’ye ve ekonomiye değindi.

 

Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

 

“Türkiye bir sömürge ülke mi?”

“Gelelim tekrar ülkemize. Soruyorum: Türkiye bir sömürge ülke mi? Bu ülkenin vatandaşları bir sömürge valisinin boyunduruğu altında mı yaşıyor? Biz bağımsız, egemen bir ülke değil miyiz? Fakat, belli ki iktidardakilerin zihin dünyası farklı bir noktada. İktidarın başındakiler, ekonomi yönetimin başındakiler belli ki bu millete farklı bakıyor. Çıkıyorlar, ekran karşısında, ‘Yurt dışına gidenler zaten ayrıcalıklıdır’ diyorlar. ‘İmkânı olmayan biri nasıl yurt dışına gitsin’ diyorlar. ‘Madem imkânı var, ödesin yüksek harcı’ diyorlar. Gerçekten çok yazık. Bu zihniyet, gençlere ‘Çıkar telefonunu’ diyenlerin zihniyetinden farksız. Bu zihniyet, kendi vatandaşlarına ‘Çıkar bakalım pasaportu, paran yoksa o pasaportun cebinde işi ne?’ diyen bir zihniyet. Öğrencilere, emeklilere, ‘Haddini bil, senin neyine iyi bir hayat yaşamak’ diyen bir zihniyet. Biz de buradan ‘Hayır!’ diye haykırıyoruz. Siz zenginleşirken, yanı başınızdakiler zenginleşirken, bu ülkenin vatandaşları, çalışanlar, emekliler insanca bir yaşamdan geri kalıyor.”

 

“’Enflasyonu indir’ diyor indiriyor, ‘Düşür’ diyor, düşürüyor”

“Defalarca söyledim, tekrar ediyorum. Güven nasıl kazanılır? Şeffaflık olmadan, güven olmaz. Güven olmadan da ekonomide başarı gelmez. Geçen hafta epey bir TÜİK konuşuldu değil mi memlekette? Kimsenin pek tanımadığı, bilmediği bir başkan vardı, şöyle bir kamuoyunun önüne çıktı ki millet ‘Eyvah, TÜİK’in başına böyle birisi mi varmış?’ dedi. Ta zamanında görevlendirilmiş, hükûmetin tanımıyla malum görev adamlarından bir tanesi. ‘Enflasyonu indir’ diyor indiriyor, ‘Düşür’ diyor, düşürüyor.”

 

“Merkez Bankası hâlâ arka kapıdan döviz alıp satmaya devam ediyor”

“Şeffaf olmayan sadece TÜİK değil. Ben şimdi buradan ülkeyi yönetenlere, başta Sayın Erdoğan’a soruyorum, ekonomi yönetimine soruyorum: Tamam TÜİK şeffaf değil, son bir haftada millet de iyi anladı sanırım ama arkadaşlar, Merkez Bankası da şeffaf değil. Merkez Bankası niçin yaptığını ettiğini açıkça ortaya koymuyor. Niçin bu ülkenin Merkez Bankası hâlâ arka kapıdan döviz alıp satmaya devam ediyor. Özellikle de yeni ekonomi yönetimine seslenmek istiyorum: Yeni ekonomi yönetimindeki arkadaşların bir kısmı, ben ekonominin başındayken bizim ekipteydi değil mi? Biz 13 yıl neden Merkez Bankası’nın verilerini anlık yayınladık da siz bunu saklıyorsunuz?”

 

“Darbeciler, milletimizin bedeniyle ördüğü o kutlu duvarı aşamadılar”

“Sözlerime, yarın sekizinci yılını dolduracak 15 Temmuz’u anarak başlamak istiyorum. 15 Temmuz 2016 gecesi, demokrasimize karşı gerçekleşen hain darbe girişimi, milletimizin direnişiyle engellendi. 251 şehidimiz, demokrasiyi savunmak için hayatını kaybetti. Binlerce insanımız yaralandı. Milletimiz, o gece devleti ayakta tuttu. O gece vatandaşlarımız demokrasi aşkıyla sokaklara çıktı. O gece, binlerce insanımızın güçlü direnci sayesinde, darbeciler amaçlarına ulaşamadılar. Halkımızın sağduyusu, cesareti ve demokrasi sevdası, tankların önüne set çekti. Darbeciler, milletimizin bedeniyle ördüğü o kutlu duvarı aşamadılar. Cümle alem bir kez daha gördü ki; gücünü tankların paletinden alanlar, gücünü haktan ve meşruiyetten alanları asla geçemezler.”

 

“251 şehidimizin bize bir emaneti var, bizim de o emanete sahip çıkmamız gerekiyor”

“251 şehidimizin bize bir emaneti var, bizim de o emanete sahip çıkmamız gerekiyor. O emanet nedir? O emanet, Türkiye’nin bir daha sabah erken kalkanın, gece geç yatanın darbe yapacağı bir ülke olmasına izin vermemektir. O emanet, tankların gölgesinde, namluların ucunda darbe planları yapanların, bütün heveslerini kursaklarında bırakmaktır. O emanet, halkın oylarıyla seçilmişleri, silahla, baskıyla sindirmeye çalışanlara göz açtırmamaktır. O emanet, devlet kurumlarına yapılan personel alımlarında sadece ve sadece liyakatı esas almaktır.”

 

“Biz çözümle geliyoruz, diğerleri öfkeyle geliyor”

“Ülkemizdeki siyaset tablosuna şöyle bir bakıyoruz: Biz çözümle geliyoruz, diğerleri öfkeyle geliyor. Biz ‘birleştirelim’ diyoruz, diğerleri ayrıştırmaya geliyor. Biz barıştırmaya geliyoruz; diğerleri kavgaya geliyorlar. Bakın, ben bunu sadece iktidar için söylemiyorum, muhalefetin de bir kısmı için söylüyorum. İkisi de aynı öfke siyasetiyle, aynı yöntemlerle, ayırarak ayrıştırarak geliyorlar. DEVA, bu ayrıştırıcı siyaset dönemini kapatmak için burada. Milli değerlerimizi istismar eden bir siyasete bizde yer yok. Dinimizin kutsallarını sömüren siyasete bizde yer yok. Şiddet siyasetine, öfke siyasetine bizde yer yok.”

 

“Bu ülkeyi, şiddeti savunanlara da ırkçılara da otoriterlere de teslim etmeyeceğiz”

“Ülkenin iktidarı da muhalefeti de bakıyoruz, çıkar neredeyse orada. Biz, milletimize başka bir yolun mümkün olduğunu göstermek için dört yıl önce yola çıktık. İnsani değerleri, hakkı hukuku; hiçbir ayırım yapmadan, herkes için savunarak DEVA Partisi’ni kurduk. Emin olun, ilk gün partimizi nasıl kurduysak; yarınların birlik beraberlik içindeki Türkiye’sini de yine hep beraber öyle kuracağız. Bu ülkeyi, şiddeti savunanlara da ırkçılara da otoriterler eğilim gösterenlere de asla teslim etmeyeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın.”

 

“Ötekine saygıdan, farklılıkları kucaklamaktan bahsedenler sınıfta kaldı”

“Geçtiğimiz günlerde farklı şehirlerimizde şiddet olaylarıyla karşılaştık. Dükkânlar taşlandı, araçlar yakıldı, insanlar şiddet gördü. Antalya’da bir genç öldürüldü. Demokrasi diyenler, insan hakları diyenler sessiz kaldı. Ötekine saygıdan, farklılıkları kucaklamaktan bahsedenler sınıfta kaldı.”

 

“Ülkenin muhalefeti en ufak bir krizde kim olduğunu hatırlıyor; aslına rücu ediyor”

“Bir siyasi parti, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, olaylar karşısındaki duruşuyla aslını belli eder. Siyasi partilerin gerçek kimlikleri, sınamalarla ortaya çıkar. Her şey açık ve net arkadaşlar: Ülkenin muhalefeti en ufak krizde kim olduğunu hatırlıyor; aslına rücu ediyor. Filistin’e destek mitinginde bir vatandaş mı yumruklandı? Dikkatle bakın: Muhalefet nerede? Şiddetin yanında. Bir yerlerde bir şekilde iktidarı ele mi aldılar? Muhalefet nerede? Eş dost kayırmanın yanında, haksız rantın yanında.”

 

“Kiev’de hastane vurulunca savaş suçu oluyor da Gazze’de hastane vurulunca savaş suçu olmuyor mu?”

“Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’daki bir çocuk hastanesi, Rusya’nın hava saldırıları sırasında vuruldu. Bu saldırının hemen ardından liderler tek tek Rusya’yı kınadı, üstüne Ukrayna’ya yeni yardımlar yapma kararı aldılar. Bunlar doğru ve gerekli adımlardır. Hastanelerin, okulların hedef alınması savaş suçudur, kınanması gerekir. Ama şunu da sormak zorundayım: Kiev’de hastane vurulunca savaş suçu oluyor da Gazze’de hastane vurulunca savaş suçu olmuyor mu?”

 

“Karadzic nasıl yargılandıysa, Mladic nasıl yargılandıysa öyle yargılanacaksınız”

“Srebrenitsa’da katledenler nasıl lanetle anılıyorsa, siz de öyle anılacaksınız. Onlar er geç nasıl hesap verdiyse, siz de öyle hesap vereceksiniz. İnsanların vicdanı önünde yargılandınız, fakat dünya kamuoyu önünde de mahkemeler önünde de yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. Katliamcılar, katliamlara göz yumanlar, yardım edenler… Sizlere sesleniyorum: Karadzic nasıl yargılandıysa, Mladic nasıl yargılandıysa öyle yargılanacaksınız. Yüzlerce yıl onlarla birlikte anılacaksınız.”

 

“Sayın Trump’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum”

“ABD Başkan adayı Trump’a yapılan saldırıyı izledik. Siyasetteki kutuplaşmanın, gerginliğin, öfkenin, nefretin, toplumu hangi noktalara getirebileceğinin bir başka canlı örneğini gördük. Sayın Trump’a buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Umarım ki bu hadise, başka yeni hadiseleri tetiklemez. Umarım ki bu hadise, herkesin aklı selime dönmesine vesile olur.”

 

 

 

Ali Babacan: “Suriye’yle ilgili her türlü diyalog çabası kıymetli”

 

Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye lideri Esad ile görüşme planı, TÜİK hakkındaki tartışmalar ve vergi zamları hakkında değerlendirmelerde bulundu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Sayın Esed’e ‘Ya ülkeme gel ya da üçüncü bir ülkede bu görüşmeyi yapalım’ çağrımı iki hafta önce yaptım. Dargınlık, kırgınlık bitsin” açıklamasını değerlendiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

 

“Suriye’de bir an önce iç barışın, huzurun sağlanması görüşmelerin en önemli hedeflerinden birisi olmalı” 

“Dış politikada çok temel ilkeler vardır. Bunlardan bir tanesi sorunların barışçıl yollarla çözülme gayretidir. Bir başka önemli ilke, en zor şartlarda dahi diyalog kanallarını açık tutabilmektir. Savaşan ülkeler bile arka kanal diplomasisini mutlaka çalıştırmalıdır. Böyle baktığımızda Suriye’yle ilgili her türlü diyalog çabasını biz kıymetli görüyoruz. Ancak Sayın Esad’la görüşülecek de ne görüşülecek? Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öncelikleri olmalıdır. Bir; bizim hudut güvenliğimiz, sınır güvenliğimiz. İki; sığınmacı sorununun çözümü. Üç; Suriye’den kaynaklı terör eylemlerine karşı Türkiye’nin korunması, savunması. Bunlar bizim çok temel önceliklerimiz olmalıdır. Bunun hemen yanında kuşkusuz Suriye’de bir an önce iç barışın, huzurun sağlanması da yine bu görüşmelerin en önemli hedeflerinden birisi olmalıdır.”

 

“Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı, tüm etnik ve mezhep temsilinin düzgün bir şekilde yönetimde yer aldığı bir sistem hedeflenmeli”

“Peki bu nasıl yapılacak? Usul ne olmalı? Bir; mutlaka İran dahil bölge ülkeleri sürece katılmalıdır. Suriye’nin yarınlarıyla ilgili yapılacak her çalışmada bölgedeki ülkeler asla ihmal edilmemelidir. İki; Amerika ve Rusya gibi şu anda Rusya-Ukrayna savaşının tam iki karşıtı olan ülkenin yine bu süreçte nasıl yer alacağı, bu iki ülkenin Suriye meselesinde nasıl aynı noktada buluşturulacağı da çok önemli bir meseledir. Bunun yanında konuyla ilgili uluslararası kuruluşlar ve bölgesel kuruluşların da doğru zamanda sürece dahil edilmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı, Suriye’nin içindeki tüm etnik ve mezhep temsilinin düzgün bir şekilde yönetimde yer aldığı ve aynı zamanda Suriye’nin doğal kaynaklarının da adil bir şekilde paylaşıldığı bir sistemin Suriye’de mutlaka hedeflenmesi gerekir.”

 

 

Son dönemde yeniden tartışma konusu olan TÜİK hakkında Babacan şöyle konuştu:

 

“TÜİK yönetimi derhal değiştirilmelidir”

“Yıllardır gündeme getiriyorum, özellikle Başkanlık Sistemi’ne geçildiğinden bu yana, damadın ekonominin başına getirilmesinden bu yana TÜİK güvenilirliğini kaybetmiş bir kurumdur. Sayın Şimşek’in göreve geldiği andan itibaren iyi niyetli gayretlerini görüyoruz, izliyoruz ancak TÜİK yönetimi derhal değiştirilmelidir. Bugünden tezi yok, derhal değiştirilmelidir. Bu yönetimle TÜİK güven sağlayamaz.

 

“TÜİK mutlaka şeffaf bir kurum olmalıdır”

“TÜİK mutlaka şeffaf bir kurum olmalıdır. Daha düne kadar açıklanan rakamları TÜİK birdenbire karar alıyor, ‘Ben artık açıklamıyorum’ diyor. Böyle bir keyfilik olmaz, kabul edilemez. Şeffaflıkla ancak güven sağlanır. Güven olmayınca da ekonomi olmaz. Güven olmayınca ekonomide başarılı sağlanmaz. Çünkü doğru hesaptan kaçmaz. Eğer doğruysan, hesap vermekten, şeffaflıktan kaçmamalısın.”

 

“Merkez Bankası’nın döviz rezervinin arttığını söyleyenler niçin hâlâ dövizi arka kapıdan alıyor?”

“Şeffaflık sorunu Merkez Bankası’nda da var. ‘Merkez Bankası’nın rezervi arttı’ diyorlar değil mi? Tamam. Peki bu rezerv artışı için Merkez Bankası ne zaman, ne kadarlık döviz aldı bunu açıklıyorlar mı? Daha önceki dönemlerde Merkez Bankası ne kadar, ne zaman döviz sattı bunu açıklıyorlar mı? Tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında olmuş bir insan olarak bizim dönemimizde her şeyi şeffaf yapan Merkez Bankası bugün hâlâ niye gizli saklı iş yapıyor? Niye hâlâ arka kapıdan döviz alıp satıyor? Bunu da herhalde bir açıklamaları lazım.

 

“Doğru hesaptan kaçmaz”

“Merkez Bankası için de tekrar ediyorum: Doğru hesaptan kaçmaz. Döviz alıyorsan, döviz satıyorsan bunu daha önceki yıllarca nasıl yapıldıysa yine şeffaf yap, açık yap. Yayınla web sitesinde de ki ‘Ben bu kadar bugün döviz aldım’ diye. Niye yapılmıyor? Merkez Bankası’nın döviz rezervinin arttığını söyleyenler niçin hâlâ dövizi arka kapıdan alıyor? Arka kapıdan yoğun döviz sattılar, şimdi arka kapıdan döviz alıyorlar. Niye arka kapıdan alıyorsunuz? Sakladığınız bir şey mi var? Bu milletin parasını bu milletten niye gizliyorsunuz? Şeffaflık, şeffaflık, şeffaflık. Şeffaflık olmadan güven olmaz. Güven olmadan da asla ekonomi düzelmez.”

 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, yurt dışı harcına zam hazırlıklarıyla ilgili “İmkânı olmayan birisi yurtdışına gidebilir mi? Biz de imkânı olandan vergi alınmasını taslağa aldık” açıklamasını yorumlayan Babacan şöyle konuştu:

 

 

“‘Çıkart göster bakayım pasaportu’ demekten farklı değil” 

“Yurt dışına çıkmayı bir lüks görmek, ‘Ancak parası olan zaten çıkıyor, o da bedelini ödesin’ demek doğru bir yaklaşım değil. Biliyorsunuz gençlere de ‘Çıkart, göster bakayım telefonunu’ diyenler oldu. Bu da bir bakıma ‘Çıkart göster bakayım pasaportu’ demekten farklı değil. Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşlarımızın başka kültürlerle tanışma, gençlerimizin başka ülkeleri tanıma, burada gerekirse tecrübe kazanma, eğitim alma iş insanlarımızın mal almak için, mal satmak için, yatırım için yurt dışına çıkma, girme… Bunlar hayatın doğal akışındaki işlerdir.”

 

“Yurt dışına çıkıp çıkmamayı bir lüks tüketim olarak gören zihniyet Türkiye’nin sorunlarına sıhhatli yaklaşmıyor demektir”

“Yurt dışına çıkıp çıkmamayı bir lüks tüketim olarak gören zihniyet Türkiye’nin sorunlarına sıhhatli yaklaşmıyor demektir. Onun için milletimizin bu hakkıdır. Vergiyi doğru yerden doğru zamanda almak lazımdır. Vergide sürümden kazanmak esastır. Vergi oranlarını yükseltip daha çok vergi toplayacağım demek ki o zaman işe yaramaz.”

 

Yaklaşan Türkiye Futbol Federasyonu başkanlık seçimiyle ilgili Babacan şu değerlendirmede bulundu:

 

“Siyaset, özellikle de iktidar futbola çok yoğun bir şekilde müdahil”

“Şu anda siyasetin, özellikle de iktidarın futbola çok yoğun bir şekilde müdahil olduğunu görüyoruz. Şu anda hükûmete benim çağrım, elinizi futboldan çekin, elinizi spordan çekin. Bırakın, Türkiye kendi gençliğiyle ve kendi büyük potansiyeli ve kapasitesiyle futbolda da başarılı olsun, diğer bütün sporlarda da başarılı olsun. ‘Her şey benden sorulur. Her şeye müdahil olacağım ve bütün sistemi, devletiyle, sivil toplumlarıyla, her şeyiyle ben yöneteceğim’ demek, bu ülkeye aslında zarar vermekten başka bir şey değildir.”

 

About Post Author