Muğla’nın çeşitli ilçelerinde çıkan orman yangınları sonrasında yanan alanlarda vatandaşlarla bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte gezen GİK Üyesi Av. Sevin Çağlayan Akşener ile vatandaşlar arasında yaşanan bazı diyalogları anlattı.
Muğla’nın çeşitli ilçelerinde çıkan orman yangınları sonrasında yanan alanlarda vatandaşlarla bir araya gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte gezen İYİ Parti Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Av. Sevin Çağlayan, Akşener ile vatandaşlar arasında yaşanan bazı diyalogları anlattı. Çağlayan, “Genel Başkanımız yediden yetmişe herkesi dinledi. Bizler gereken notları aldık, kayıtlar yapıldı ve partimizin üzerine düşenlerin yapılacağının sözü verildi” dedi.
İLK GÜN MİLAS AKBELEN
Av. Çağlayan Akbelen’de nöbet tutan vatandaşlarla bir araya gelindiğinde her tarafın yanıp kül olduğunu, yanmayan yerlerin de kesildiğini üzülerek gördüklerini dile getirerek, özellikle kendi yerlerinde mutlu bir yaşam sürdürmek isteyen vatandaşlar konuştu. İklimin iyice değiştiği, yağmurların azaldığı, topraktaki verimin azalmasının üzerine bir de ormanların yanması, yanmayan yerlerin de kesilmesiyle bunaldıklarını belirten vatandaşlar, ‘Biz kendi topraklarımızda yaşamak istiyoruz. Bizi yerimizden yurdumuzdan etmesinler’ dediler. Kendi arazilerinin kendilerinden habersiz satıldığının vurgulandığı konuşmalarda bir vatandaş gelişen olayları o kadar kısa ve net özetledi ki, insanların konuya ne kadar vakıf olduklarını da böylece ortaya koydular. Çeşitli kerelerde ben de desteğe gittiğimde sürekli bölgede nöbet tutan kadınlarımızdan birisi neler söyledi neler” dedi.
VAZGEÇMEK YOK, MÜCADELEYE DEVAM
Köylü; “İki yıl önce burası satılmış. Şimdi iktidar olarak köy halkını toparlayıp desin ki, ben burayı bir şirkete satmak istiyorum. Köy halkı sen bu köyden gitmek ister misin? Ya da size yeni bir yer bulduk oraya yerleştirmek istiyoruz şeklinde bir müzakere yapılmadan satış yapılmış. Sonra Limak Orman İşletme Müdürlüğü’nden rica etmiş, ‘Gel sen buyur, ormanları kes ben altındaki kömürü alayım’ demiş. Artı şu tepenin arkasında bizim Kayaderesi denilen çok güzel bir kanyonumuz var. Orayı da Limak devletten rica etmiş, ‘Gel sen buraya baraj yapıp buranın arkasına dolandır. Çünkü ben burada karşıya geçip de kömürü alamayacağım’ demiş. Lütfen herkes düşünsün, ben burada iki yıldır susuzluk için eylem yaparken, içecek suyum yokken benim akarsuyuma neden baraj yapılıyor? Suyu Bodrum’a gönderip zenginlerin havuzlarını dolduracaklar. Benim evimde neden su yok? Hayvanlarımız neden susuz?” sözlerini paylaştı.
BARAJ İÇİN KÖYÜ İSTİMLAK EDİYORLAR
Av. Sevin Çağlayan: “Başka bir köylü ise; aynı kişinin konuşmasının devamını getirerek, şu anda Afganistan’dan, Suriye’den gelene ‘Gel arkadaş, senin yerin burası. Seni burada çalıştıracağım diye yer gösterilirken, neden yerel halk olarak bize hiç değer verilmiyor? Neden bize sorulmadan hakkımızda karar veriliyor. Ben hem kendime ve hem de ülkeme faydam olsun diye hayvancılık yapmak ve hayvanlarımı çoğaltmak istiyorum. Ama çoğaltamıyorum. Baraj için hem ova hem de köy bölgesine istimlak tebligatları geldi. Benim yarınımın garantisi yok, nereye gideceğim belli değil. Önümüzü kapattılar’ diye konuştuğunu anlattı.”
HER ŞEY YASA DIŞI
Meral Akşener’in barolarla ilgili burada neler yapıldığı hakkında kendisinden bilgi aldığını da sözlerine ekleyen Av. Çağlayan sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Muğla Barosu’nun konuyla yakından ilgilendiğini ve davaya müdahil olduklarını ayrıca Akbelen’de nöbette gönüllü avukatların beklediğini izah ettim. Köylülerimiz de şikayetlerini sıralamaya devam ettiler. Ben yine onların sesi olmaya devam edeyim. Hayvancılık bitti, orman bitti, tek kelimeyle köylüyü bitirdiler diye devam etti dertli vatandaşlarımız. Direnişi başlatan ve kadın arkadaşlarıyla şimdiye kadar bölgeye kol kanat olan İkizköylü Necla Işık da, ‘Bizleri zorla göçe zorluyorlar ama çıkmayacağız. 40 yıldır o kara kömürü çekmeye bizler mecbur muyuz? Yurt dışında başka şeyler yapılıyor burada başka. Yurt dışında bu tür yerler kapatılırken burada ise 25 sene daha uzatılmak isteniyor. Gencecik insanlarımızı kanserden kaybettik. Yeter artık’ diye konuştu. Bir başka kadınımız ise, ‘Kömür sahasında yanan alan vardı seyrettiler. Ben çobanım ve bu kafamla dedim ki oraya iki kamyon kum getirip dökseler sönerdi. Yapmadılar. Hani santrallerde bacalar vardı. Biz kömür kokusundan duramıyoruz.”
ARAZİLERİMİZİ ELLERİMİZDEN ALDILAR
Bir başka köylünün şu sözlerini aktardı bu kez Çağlayan: “Bu memlekette oynanan oyunlar var. Dağın başında eşekle bile yürüyemeyeceğin yeri hazineden almaya kalksan dönümü 40 bin liradan aşağı değil. Buradaki insanların yerlerini 11 – 12 bin liraya alıp, evine 30 bin lira para verip hadi siz buradan gidin diyorlar. Ondan sonra bu aldığımız parayla ne yer alabiliyorsun ne de bir iş tutabiliyorsun. Bunun üzerine borca giriyor kredi çekiyorsun. Çam balları yandı gitti. Kart çam ağacından bal olur. Genç ağaçtan olmaz. Şirkete ver kestir. Madenciye ver kestir, enerjiye ver kestir diyerek çam balını da bitirdiler. Çamköy’ümüzde ölenlerin yüzde 85’i kanserden ölüyor. Tütünümüz, halıcılığımız vardı bitti. Bir tek zeytinimiz kalmıştı şimdi de onu bitiriyorlar. Ne yapacağız biz aç mı kalacağız kendi memleketimizde. Yoksa hırsızlık mı yapacağız? Biz Yörük çocukları olarak keçiyi, koyunu güdemezsek, dağda ineklerimizi gezdiremezsek ne yapacağız?”
TAHSİLLİ MUĞLALILARLA UĞRAŞIYORLAR
Muğla’nın genelde tahsilli insanlardan oluştuğunu söyleyen bir vatandaşımızın söyledikleri ise gerçekten çok düşündürücüydü” diyen Çağlayan, “O amcam, ‘Bakın Muğla ile neden uğraşıyorlar biliyor musunuz? Buradaki tahsilliler bıkıp usanıp gitsinler, buralara yobazları dolduralım istiyorlar. Bizi bu yönden ezmeye kalkıyorlar. Bizi insan yerine koymuyorlar, ezip geçmeye çalışıyorlar. Tapulu yerimizde durdurmuyorlar. Şu anda oturduğumuz yer tapulu. Buradan Akbelen Ormanında nöbet tutan 15 yaşındaki çocuklarımızı dışarı çıkardılar. 200 askerle gelip polis, asker hepimizi neden çıkardılar? Suçumuz ne? Bize ev yapsınlar o zaman.’ cümlelerini ifade etti” dedi.
DÖVÜLEN GENÇLER KONUŞUYOR
Meral Akşener’in ısrarı üzerine yerlerde sürüklenen kadınlardan birisi şunları söyledi: “Bir akşam saat 23’e kadar burada oturup sonra eve gittik. Aradan biraz zaman geçmişti ki, Deniz abla bizi arayıp köylüyü toplayıp hemen buraya gelin dedi. Biz 20-30 kişi koşarak geldik. En az 200 asker sarmıştı çevremizi. Korku içinde komutanın yanına yanaştım. Koluna girip bizi toprağımızdan atmayın, yerlerimiz tapulu, atamazsınız dememe aldırış etmeden beni kollarımdan tutarak yola çıkardılar. Kalp ve guatr hastasıyım bırakın beni dedim. Aldırış etmediler, 5 yaşındaki kızım ağlayarak beni bırakmaları için bağırıyordu. Yine de bırakmadılar. Zaten bayılmak üzereyken çocuğumun yanına koşmaya başladım. Zar zor eve geldik.”
HİSARÖNÜ KONUŞMALARI
6 köy dolaştıktan sonra ertesi gün Marmaris’e inceleme yapmak ve vatandaşları dinlemek için Hisarönü’ne geldiklerini kaydeden Av. Sevin Çağlayan Meral Akşener’in ‘Siz konuşacaksınız ben dinleyeceğim, basın aracılığı ile ağalara duyuracağız. Bu işin siyasi alkışı peşinde değilim. Propaganda yapmaya değil sizin sorunlarınızı dinlemeye, mağduriyetlerin giderilmesi için sizi gündemde tutmaya gayret edeceğim’ dediğini söyledi. Bir vatandaşın ‘Her yer simsiyah, şimdi dere yataklarımız ne olacak. Acaba sel olur mu diye endişe ediyoruz. Yangını söndüremedik? Yanan evler ne olacak? TOKİ dışında borçlanmadan vatandaş ne yapabilir. Siz ne yapacaksınız?’ sorusuna Genel Başkanımız Meral Akşener, ‘Bizim ki siyasi bir organizasyon. Burada teşkilat ve GİK üyesi arkadaşımız dahil bir mekanizmamız var. Bu mekanizmaları mutlaka haberdar edin ve irtibat sağlayıp sizin sorunlarınızı gündemde tutalım.’ diye cevap verdi.
KİMSE BORÇLANMAYACAK
Vatandaşların sorularını yanıtlayan Akşener’in ardından Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’ın, ‘13 bin 650 hektar yani 19 bin futbol sahası büyüklüğünde alan yandı. Başta sel ve heyelan için bütün tedbirleri alması gereken DSİ, yani devlet, ancak biz bütün varlığımızla arazideyiz. Hasar görmüş evler ile ilgili olarak yasal çerçevede bizde destek olacağız. Yanan alanlarda asla turistik tesis ya da yapılaşma olmaması için mücadele edeceğiz. Kimsenin borçlanmasını kesinlikle istemiyoruz. Her alanda belediye olarak katkı vereceğiz. Eksik kalınan hangi nokta olursa olsun gönüllülerimiz ile birlikte vatandaşımızın yanındayız. İmar barışından faydalanmış insanların zarar gören evlerinin tüm binasını yapıp içinin eşyalarını da koyarak tek kuruş almadan anahtarlarını vereceğiz. Ayrıca biz kesinlikle bu alanların başka amaçla kullanılmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandığını da söyleyen Çağlayan, özet olarak köylülerin sözlerini açıkladı: ‘Hisarönü bitti. Bördübet tarafında baraj çalışması var. Derede su yok ama su olsa da olmasa da baraj yapılacak. Buranın suyu Taşlıca ve Datça’ya gönderilecek. Binlerce çam ağacı kesilecek. Barajın yapılmasını istemiyoruz’ diyen bir vatandaşın ardından konuşmak isterken ağlamaya başlayan bir kadına Meral Akşener sarılarak ‘Canımın içi’ dedi ve derdini dinledi. Kadın, ‘İnşallah kazanırsınız, içimiz canımız her şeyimiz yandı’ dedi.
Köyün gençleri ise, ‘Muğla’nın sanırım yüzde 65’ine maden arama izni çıktı. Yok yere çıkmaz. Yüzde 45 tarım alanı. Ve bu, yangından bir ay önce oldu. Bizim kaygılarımız bunlar. Biz ağacımızı dikeriz. Toprağımıza maden arama izni verdiler ormanlar yandı’ derken 11 yaşındaki bir çocuk ise ‘Bu kadar kişi karşı, siz de karşısınız, herkes karşı olmasına rağmen bu maden ocakları neden hala yapılmaya devam ediyor?’ diye sordu.”
ŞUCULUK BUCULUK ÜZERİNDEN OY VERİR OLDUK
Burada da Meral Akşener’in açıklamasını aktaran Çağlayan, Akşener’in ‘Seçim zamanı olmadan il il, ilçe ilçe, köy köy gezip dert dinliyorum. Şuculuk buculuk üzerinden oy verir, şuculuk buculuk yüzünden millete kafa atar olduk. Ben de dahil herkes karşınıza geçip projelerini açıklayıp yerine getirmeli. Ben mi sözümden caydım, gereğini yapacaksınız. Siyasetçinin karşınızda tek ayak üzerinde durmasını sağlayan tek şey oylarınızdır. Yine bu hale dönmeniz gerekir. Maden ile ilgili konuyu bizzat takip edeceğiz. Ama patron sizsiniz. Bunu başarmalısınız. Öncelikle siz, yani seçmen velinimettir. Siyasetçinin tek ayak üzerinde sizin karşınızda olmasını sağlayan sizin oylarınızdır. Bunu sağlayacak sizsiniz’ açıklamasını dile getirdi.
BİR VATANDAŞ İSE ŞU SÖZLERLE ENDİŞESİNİ DİLE GETİRDİ
Av. Çağlayan bir vatandaşın sözlerini ise şöyle duyurdu:
“Gördüğünüz gibi ormanlarımız yandı. Köyümüzün birçok kişisi, babam da olmak üzere, arıcılıkla geçiniyorlar. Diğer köylerimiz daha felaket (yandı), oralarda hiç yeşillik kalmadı. Şimdi oradaki arıcılar bu tarafa gelecekler çam balı için. Arka tarafta Hisarönü’ne bağlı bir yerimiz var, onlar da o tarafa gelecek ama orda bir baraj çalışması var. Orada DSİ’nin aracını gördüm, onlarla görüştüm. Köylünün bağını bahçesini sulamaya suyu yetmiyor şu anda. Fakat, DSİ görevlilerine sordum ben, barajın su olsa da olmasa da yapılacağını söylediler. Buranın suyu Taşlıca ve Datça’ya gönderileceğini söylüyorlar. Baraj yapılacak olan bölgede yoğun çam ağacı var, bunlar suyun altında kalacak. Barajın yapılmasını istemiyoruz. Oralara baraj yapılıp, o çamların daha da kesilmesini ya da suyun altında kalmasını istemiyoruz. Çünkü köyümüzün büyük bir kısmı arıcılıkla geçiniyor.”
“EREN TEPESİ’NE MÜDAHALE OLMADI”
Orhaniye ve Turgut Mahallelerinde Akşener’in burada da köylülerin sorunlarını ve taleplerini dinlediğini, diğer köylerde olduğu gibi buradaki köylülerin de yangına zamanında müdahale edilmediğini söylemesinin dikkat çektiğini belirten Çağlayan, “Orhaniye’de yaşlı bir köylü kadın, yangına zamanında müdahale edilmediğini söyleyerek, ‘Yangında epey korktuk. (Yangın) Önce Eren Tepesi’nden başladı, üç gün yandı Eren Tepesi. Erken müdahale olmadı. Eren Tepe’miz yandı’ ifadelerini kullandı.
“18 YIL ÖNCE AYNI YANGINA ANINDA UÇAK MÜDAHALE ETMİŞTİ”
Çağlayan, “Bir başka yaşlı köylü vatandaş da dert yanarak, şöyle konuştu: ‘Bundan 18 sene önce burada bir yangın oldu. Aynı olayla karşılaştık. Yangına bir uçak geldi, ilaç attı ve bitti olay. Fakat buraya bir türlü (yangın sırasında) zamanında müdahale edilmiyor. Önce Orman’ı aradım, ‘Hemen yönlendiriyoruz’ dedi. Bekledim, bir şey yok. Kaymakamlığı aradım, Kaymakamlıktan bir vatandaş çıktı ve bana, ‘Abi burası Orman mı, İtfaiye mi; Orman’ı, itfaiyeyi ara dedi. Ondan sonra Muğla Valiliği’ni aradım, oradan da cevap alamadım. Orman’ı tekrar arayıp size yalvarıyorum, lütfen. Bu yangın köyümüze inecek. Buraya bir helikopter, iki tane sorti yapsın, söndürsün yangını dedim. Saat akşam 5’i aştı, yangın kapımıza geldi, o zaman yine aradım ve şunu söyledim: Müjde vermek istiyorum size. Yangın söndü mü dedi, ‘Yangın mangın sönmedi. Beş kere aradım sizi, bakın şimdi yangın kapımızda. Size müjdeler olsun dedim. O arada da yangın tabi kapılarımıza kadar geldi.”
“BİZE ALLAH YARDIM ETTi”
Bir başka vatandaşın konuşmalarını da şu ifadelerle dile getiren Sevin Çağlayan, “Yukarıda gençlerimiz var, Orhaniye gençlerini ben tebrik ediyorum. Onlardan Allah razı olsun. Onlar olmasaydı eğer köyümüz yanmıştı. Onlara su götürdüm, yemek götürdüm. Yolda duruyorum, (köylü). Ama bizim köy neredeyse yandı! Bize Allah yardım etti. Bu böyle olmaz, bu böyle gitmez, bu devir böyle dönmez. Buna bütün milletçe son vereceğiz artık” sözlerini hatırlattı.