Siyaset Bilimci ve Sosyolog. Prof. Dr. Ahmet Özer: Organ Nakli ile Değil. Kendi İç Organlarıyla Zirveyi Hedeflemelidir.
CHP uzun yıllardır yüzde 20-25 bandına gelip dayanmış, bu bandı bir türlü aşamıyor. Bugünkü konumunu tahlil ettiğimizde iki yol çıkıyor önümüze. Birincisi, CHP yönetimine gelecek nitelikli ve cesaretli bir ekibin gerçek bir değişim yaparak partiyi iktidara taşınmasıdır. İkinci yol ise eğer CHP buna cevaz vermezse yepyeni bir parti ile iktidar olmaktır. Yavuz Baydar’ın da son yazısında belirttiği gibi CHP dinamikleri ve parti içi iktidarı ele geçirenlerin bir değişime geçit vermemesi ikinci yolu zorunlu kılacak gibi görünüyor. Çünkü bugünkü CHP iktidarı Erdoğan’dan devralma konusunda da umut vermiyor.
Bu haliyle CHP’nin “müzmin kaybeden” ve “seçmene vakit ve umut kaybettiren” bir yapı olduğunun anlaşılması için daha kaç kez seçim kaybetmesi gerekiyor?
Eğer birileri bütün bunlara rağmen evet biz böyle iyiyiz diyorsa o zaman sormak lazım, merkez solda yeni bir lider ve yeni bir parti mi gerekiyor?
Ekonomik krizin ülkeyi karanlık bir çıkmaza, bir kargaşaya ve arayışa sürükleyeceği görünüyor. Öte yandan Erdoğan ülkeyi gitgide muhafazakârlaşan bir çizgide sağ partileri kurgulayan koalisyonlarla yönetmeyi deniyor.
Peki, bütün bunlara karşın Türkiye’de eşitlik ve özgürlük vaat eden, dışa açık modern sosyal demokrat bir hareket niye yok? Çünkü imkân dâhilinde olanı mümkün kılacak bir liderlik yok.
Bazen zor olan budur, yani imkân dâhilinde olanı mümkün kılmak. Şimdi onu mümkün kılmak gerekebilir. CHP’de yaşanan, sonu gelmek bilmeyen bir kısır döngü ile bunu başarmak mümkün değil. İmamoğlu bu kısırdöngüyü kırmaya talip. Parti liderliği buna izin vermiyor. İktidar ise ondan korktuğu için önüne engeller koymuş: İBB seçimine aday olduğu anda siyaset yasağı gelebilir.
Bu yüzden daha büyükten işe başlamak istemesi doğal. Genel merkez ise yeni tartışma alanları yaratarak değişim çıkışlarını çürütmeye bırakıyor.
O yüzden bu tartışmalardan bir sonuç çıkmayacağı şimdiden belli. Zamana yayılacak, sonu da belli olan bu tartışma “maaşlı milletvekillerinin” umurunda gibi gözükmüyor. “Ama bu meyanda olan, ona bel bağlamış seçmene ve daha önemlisi, siyasette asimetrinin had safhaya çıktığı, tam teşekküllü faşizmin tahkim aşamasına geçmiş Türkiye’ye olacak.”