Ülkemizde nehirlerimiz, göllerimiz, denizlerimiz, sokaklarımız, caddelerimiz, parklarımız çöp saldırısı altında. Çekirdek kabuğundan sigara izmaritine, pet şişeden çeşitli ambalajlara, poşetten yiyecek içecek atıklarına kadar çok geniş bir yelpazede çöpler gelişigüzel atılıyor.
Hangi kurum ve kuruluş, ne kadar çok insanla, ne kadar çok süre çalışırsa çalışsın bu atıklar günlük olarak üretilmeye ve çevreye saçılmaya devam ettiği için, vatandaş bilinçlenmeden, temizlemede kesin başarı elde etme şansı yok.
Çöpün çöpe atılması gibi basit bir kuralı uygulamadığımız için ülkemizin dört bir yanı; sigara izmariti, pet şişe, poşet, ambalaj ve diğer atıklarla dolup taşıyor. Atıkların bir kısmı doğa tarafından kısa sürede absorbe edilemediği için, çevre büyük zarar görüyor.
Çevre deyince öyle soyut bir kavramdan bahsetmiyorum. Soluduğumuz atmosferden, yaşamın filizlendiği topraktan ve yine yaşamın kaynağı sudan bahsediyorum.
Suyu, atmosferi ve toprağı umarsızca kirletmekten, tüm bunlar sonsuz bir kaynağın, zedelenmez elementleriymiş gibi davranmaktan kaçınmıyoruz.
Piknik yaparken, yurdumuzun güzelliklerinin keyfini çıkarırken doğanın merkezine bıraktığımız çöpler bir yana; söndürmediğimiz ateşlerle, yanar halde attığımız izmaritlerle ormanların kül olmasına da neden olabiliyoruz. Sabotajlar ve küresel ısınmadan kaynaklı yangınlar elbette ayrı inceleme konusu.
Bazı insanlarımız nehirleri, gölleri, denizleri, sulama kanallarını, caddeleri, sokakları, parkları maalesef çöp konteyneri yerine kullanıyor. Oysa doğa hepimizin yaşam kaynağı ve onu gelecek nesillere olabildiğince temiz teslim etme görevimiz var.
Nüfus artıyor ve insan sayısı çoğaldıkça kirlilik de yayılıyor. İnsanların tek tek yarattığı çevre kirliliğinin yanı sıra, çevre bilinci olmayan ve arıtma masrafından kaçınan bazı büyük ticari yapılanmaların doğaya verdiği zarar büyük çevre felaketlerine yol açıyor.
Bu durum sadece ülkemizle sınırlı değil. Yeryüzünde birçok noktada benzer sorunlar var. Batı ülkeleri, çöpün çöpe atılması, toplumun bu konuda eğitilmesi konusunda önemli mesafe kat etmiş olsa da 2024 Paris Olimpiyatları’nda gördük ki; sanayi atıkları Seine (Sen) Nehri’ne bile dökülebiliyor ve bu nehirdeki uzun mesafe yüzme yarışına katılan bir Alman kadın sporcu günlerce istifra ettiğini ve ishal olduğunu açıklayabiliyor. Yarışmaya nehrin kirli olduğu gerekçesiyle katılmayan sporcular da oldu.
Seine Nehri olimpiyat oyunlarından aylarca önce temizlenmeye başlanmış olsa da; yüzde yüz temizlik sağlanamamış olacak ki; bütün dünya nehrin temiz olup olmadığını tartıştı durdu.
Bu açıdan yaklaşık 50 yıldır sürdürdüğümüz “çabaya” rağmen henüz Seyhan Nehri’ni Seine Nehri kadar kirletemediğimiz ortada. Nehir son dönemde hızlı tren köprüsü nedeniyle yatağa su verilememesi nedeniyle akamıyor olsa da, akabildiği yere kadar, yani eski baraj setine kadar berrak bir şekilde geliyor. Sulama kanallarına tarımsal sulama ihtiyacı nedeniyle mecburen verilen su da doğal olarak nehir yatağına verilen suyun yaz mevsiminde hayli azalmasına neden oluyor. Nehirlerin doğal akışının, sulama ihtiyacı nedeniyle bile olsa sekteye uğraması, ekolojik dengeye büyük zarar veriyor. Nehir suyunun sulama kanallarına verildiği noktadan, denizle buluştuğu noktaya kadar olan mesafede doğal yaşam son derece olumsuz etkileniyor. Üretimin devam etmesi tabii ki yaşamsal öneme sahip fakat hem tarım sulamasının yapılacağı hem de ekolojik dengenin korunacağı bir yöntemin uygulanması bir çevreci olarak en önemli arzumuz.
Seyhan Nehri, Eski Baraj Gölü, Yeni Baraj Gölü ve sulama kanalları gibi; bırakın şehirlerin, birçok ülkenin bile sahip olamadığı doğal zenginlikler bulunan Adana’da
İnsanlarımızın bir kısmının, günlük çöpünü, ambalajını, izmaritini, yediğinin içtiğinin poşetini, bu güzelliklerin kalbinden uzak tutması gerek.
Adana’da nehirler, göller, sulama kanalları berrak berrak, mavi mavi akıyor, parlıyor. Bu hazineleri korumak ve çocuklarımıza temiz şekilde aktarmak için herkes elini taşın altına koymalı.
Yazının başında da belirtiğim gibi on bin insanı her gün çöp toplamak için görevlendirseniz dahi, toplum bu konuda bilinçlenmediği sürece; temiz kıyılar, nehirler, göller, parklar görmeyi hep özleyeceğiz.
Çöpü çöpe atma kültürü, atıkların ayrıştırılması bilinci ülkemizde küçük yaştan itibaren edinilmeli. Bunun için hükümet ve yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, ülkenin bütün dinamikleri seferberlik derecesinde harekete geçmeli.
DOKUFORM; doğanın ve çevrenin korunması amacıyla toplumsal farkındalık oluşturmak, mesaj vermek ve bilinç geliştirmek için çalışmaya kararlı bir platform. DOKUFORM’un uygun sinerjiyle çok sayıda başka insana ulaşabileceğini ve genel amaca uygun pozitif kazanımlar elde edilebileceğini biliyoruz.
Son mesaj: Vatanını, yurdunu, ülkesini seven çöpünü çöpe atar. Sanayiciyse, otelciyse atığını arıtır, bertaraf eder, denizciyse mavi vatanına sintinesini bırakmaz, şehirde yaşayan vatandaşsa da çöpünü çöp kutusu bulana kadar cebinde taşır. Her birimiz ülkemizin suyunu, atmosferini ve toprağını cansiperane korumalıyız
Çocuklarımıza; suyu, atmosferi ve toprağı temiz bir ülke bırakmak hepimizin önceliklerinden olmalı.
Utku Sağılır
Doğayı ve Çevreyi Koruma Okumayı Sevdirme Platformu (DOKUFORM) Başkanı