Merhaba Datça’lı güzel insanlar.
Resmileri giyince aklıma düşüverdi. Mukim; “Bir yerde belli bir sürenin üstünde ikamet eden, eskimiş ve yerleşik” anlamına gelen bir kelime. Zengin dilimizin ithal ettiği sözcüklerden. Ama en çok söylenişi dikkat çekici, bir manyetik tarafı var. Datça da böyle aslında. Herkes biraz yerleşik, hepimiz bir parça eskiyiz. Ama Datça hepimizden yaşlı hatta ihtiyar delikanlı hali var bir miktar…
Yaprakları kırmızı,
Gülen yanaklar gibi.
Ağaçları çelikten,
Nasırlı eller gibi.
Çoğu insanı güleç,
“Hayata gülgeç” der gibi.
Ama kalbi kırılgan,
Terk edilmiş ev gibi…
Tüm bu duygu seli içinde bir yaz aşkından çok, asri bir tutkunun kenti Datça. Şefkatli ellere, elinden öpecek; balı, bademi, balığı, Knidos’u bilen nesillere ihtiyacı var. Bu elbette gerçekleşecek. İsminin ve aslının hakkını verecek ehil ellerle. Kenetlenip, dünyanın en çok yaşlanmak istenecek yeri haline getireceğiz Datça’yı. Ne çok kalabalık ne de kuytuda bir başına. Belki o zaman Can Yücel, Kazım Yılmaz, Nihat Akkaraca, Dr. Turgut Dündar, Sinyor Kaptan Atilla, Savaş Özalp, Birol Olgun Gülşen Şimşek, Dadius, Bedius ve daha nice Datça sevdalısının ruhu şad olacak…
Ben sözümü buraya bıraktım, bir de aynı ufka baktıklarıma söz veriyorum; Datçasıyla, Betçesiyle aynı havayı soluyup, aynı ekmeği yediğimiz yerli, yerleşik ve aşık tüm kardeşlerimizle #GülüşeGülüşeKazanacağız