Yakın tarihli olarak Türklerin üç takıntısı, üç kara sevdası, Türk milliyetçiliği terminolojisi ile de üç Kızılelması vardı:
.Kıbrıs sevdası-takıntısı-davası
.Karabağ sevdası- takıntısı-davası
.Filistin davası- sevdası- takıntısı
Aslında Kızılelma kavramı bu ilgiyi, takıntıyı en güzel anlatan cümledir. Ziya Gökalp ‘i anarak tanımlayalım, betimleyelim:
“Üzerinde düşündükçe uzaklaşan uzaklaştıkça da o denli cazibesini arttıran düşleri, düşünceleri ve idealleri sembolize eden kavram…”
Tam da kara sevdayı tanımlayan bir içeriktir.
Bir yönüyle de imkânsızın, imkânsız düşlerin peşinde koşmak demektir.
Türkler ’in fetih ve hâkimiyet anlayışını temsil eden sembollerden birisidir. İdeal olarak uzak ve erişilmez bir hedefi temsil eder.
Kıbrıs Kızılelması ve Kıbrıs’a Müdahale
Kıbrıs konusu diplomasi yürütülmesine, müdahale yapılacak algısı için savaş uçaklarının Kıbrıs semalarında uçurulmasına karşın ancak askeri müdahale ile çözüme kavuşturulabilmiştir.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in koalisyon ortağı ile birlikte geliştirdiği yaklaşımla müdahale başarılı olmuştur. Tüm dünya ile diyalog kurulmuş, ABD ikna edilmiş ve müdahale çerçevesi mükemmel bir şekilde kurgulanmıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=1IoJ4toGta8
Savaş için değil barış için adadayız, sadece Türk soydaşlarımıza değil Rumlar’a da barış getirmek için adadayız. 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi self-determinasyon hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. KKTC’nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okumuştur. O tarihten bu yana KKTC’de Türk soydaşlarımız barış içinde, huzur içinde özgürlük içinde yaşamaktadırlar.
Dağlık Karabağ Kızılelması
Karabağ’a müdahale için 30 yıl beklenmiştir. Görüşmeler sonuç vermemiştir. Minsk inisiyatifi sonuç alamamıştır. Rusya ile görüşmeler netice vermemiştir. Azerbaycan da strateji olarak konuyu beklemeye almıştır. Bu arada petrol-neft geliri ile ülke baştan aşağı imar ve inşa edilmiş, askeri harcamalar attırılmış, ordu insan kaynağı, komuta ve teknolojik olarak donatılmıştır.
Haydar Aliyev- İlham Aliyev’in takip ettiği stratejiye Türkiye’nin yeni kuşak hücum ve savunma teknolojisi eklemlenince yine askeri müdahale ile Karabağ özgürlüğüne kavuşmuştur. 44 gün süren müdahale öncesinde Türkiye ile stratejik ortaklıklar kurulmuş, Rusya-Putin onayı alınmış ve Karabağ özgürlüğüne kavuşmuştur.
Bülent Ecevit’in Kıbrıs’a Müdahale Yaklaşımıyla Bağımsız Filistin Devleti İçin İsrail-Filistin’e Müdahale Stratejisi Tasarımı Kızıleması
Yüzyıla varan süreçte İsrail ile diyalogda sonuç alınamamıştır. Uluslararası kamuoyu İsrail’in yanında yer almıştır. Bölgedeki Müslüman ülkeler etkili olamadıkları gibi çoğu kez katliamlara ve trajediye seyirci kalmışlardır. Birleşmiş Milletlerin kararları ABD tarafından veto edilmiştir. Mevcut Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in iyi niyetli çalışmaları da sonuç getirmemiştir.
Şimdi stratejik hedefler için müdahale hazırlıklarına başlama zamanıdır. Bülent Ecevit’in Kıbrıs’a müdahale yaklaşımıyla sadece Müslüman Filistinlilere değil Musevi İsrail halkına da barış ve huzur getirilecektir. Genel çerçeve şöyle olmalıdır:
- Bülent Ecevit’in Kıbrıs’a müdahale yaklaşımı etraflıca incelenmelidir. Dönemin koalisyon hükümetinin hazırlıkları incelenmelidir.
- Uluslarası kamuoyu ulusal kamuoyu ile birlikte hazırlandırılmalıdır.
- Müdahale için Mısır, Suriye, Rusya, İran, Irak, Ürdün ve Çin ile ittifak kurulmalıdır.
- Doğu Kudüs Bağımsız Filistin kentinin başkenti ilan edilmelidir. Doğu Kudüs sınırları çizilmeli, haritası çıkartılmalıdır.
- Müdahale zamanı orta vadedir. Yoğun görüşmeler sürdürülmelidir.
- “Sadece Filistinliler’e değil Musevilere de barış ve huzur getirilecektir.” adlı hareket ile hareket edilmelidir. Karşılıklı tanıma taahhüt edilmelidir.
- Türkiye’nin devlet politikası haline gelmelidir, her defasında şimdilerde olduğu gibi güçlü liderlik ortaya konmalıdır.
- Barış ve huzur yanlısı Musevi halkıyla saldırgan ve işgalci İsrailli yöneticiler-askerler ayrımı vurgulanmalıdır.
- Bölgedeki monarşik Müslüman ülkelerin “komşuda pişer bize de düşer “ kaygısı gözönünde tutulmalıdır.
Kendilerini, evlatlarını ,eşlerini feda eden Filistinli anneler kahraman ilan
edilmelidir Prof. Dr. Ali AKDEMİR
Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi, aliakdemir@arel.edu.tr