İSTABUL AREL ÜNİVESİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Daha önce de bir vesile Güzelce’de bir müstakil konut almış olduğumu yazmıştım.
Sessizliği-ıssızlığı, manzarası, denize panoramik bakışı, küçük havuzu, bahçesi, terasıyla orta direk mensubu olan bana mutluluk veren bir konuttur. Bu güzellikleri dostlarla paylaşmak adına Pazar günleri zaman zaman misafirlerimi ağırlamaktayım.
Bu Pazar günü de eski öğrencilerim, şimdiki meslektaşlarım Prof. Dr. Hülya ÇEKMECELİOĞLU ile Doç. Dr. Gönül KONAKAY’ı ağırladım. Değerli eşleri Hasan ÇEKMECELİOĞLU ile Selim KONAKAY da katıldılar mütevazı davetimize…
Mütevazı ikramları ve içecekleri denize bakan terasımda sunduk. Bayan konuklarımız mutfakta da yetkinliklerini konuşturunca bana fazla iş düşmedi. Akademik dünyada çok başarılı çalışmalara imza atan ÇEKMECELİOĞLU ile KONAKAY yurdum bayanları olarak mutfakta da olabildiğinde başarılıdırlar. Başarılı annelik ile çocuklarını da fevkalade bir şekilde yetiştiriyorlar…,
Değerli eşler de oldukça başarılıdırlar. Sayın Hasan ÇEKMECELİOĞLU da, Sayın Selim KONAKAY da özel sektörde kendileri kanıtlamışlar, üst düzey yöneticiler olmayı başarmışlar. Özel sektör deneyimi, burjuva kültürünü özümsemelerini, sosyal meselelere çözümlemeler üretebilmelerini de olanaklı kılmıştır.
Entelektüel kapasiteleri yüksek konuklarımız olunca, ister istemez memleket meselelerine değindik.
Tabi ki en başta Hataylı olan sevgili Hülya Hoca ile eşi sevgili Hasan Bey’in depremde kaybettikleri yakınlarını andık, bu vesile… İkisi de derinden yaralılar… Allah sabır versin.
Göçü konuştuk, politikayı, geleceği, Laik Cumhuriyet’in geleceğini, eğitimi fırsat ve olanak eşitliğini değerlendirdik. Bu vesile ,hepimize fırsat eşitliği sunmaları sonucu bugünlere gelmemize olanaklı kılan büyük önder Atatürk’ü minnettarlıkla, saygıyla andık. Zira bir araya gelen beşimiz de ATATÜRK Cumhuriyeti’nin sunduğu eğitim fırsatlarıyla bugünleri görebildik. Eğitimimiz olmasa, şuan buralarda değildik. ; sosyal statü bakımından da, ekonomik bakımından da
Dolayısıyla normal ve hatta alt tabaka yurdum insanı olan bizlerin mütevazı başarılarının sonraki kuşaklarca da başarılmasının, bir başka deyimle de bizler gibi insanların başarılarının sürdürülebilir olup olmayacağını değerlendirdik. Gelecek daha güzel gelecek derken geleceğin kendisi de güzelliği de risk altında mı diye değerlendirmelerde bulunduk.
Söz yurt dışı Türklere geldi bir vesile… Yurt dışı Türklerin mütevazı bir kökten gelerek gurbet ellerde harikalar yaratmalarını, ikinci ve üçüncü kuşaklarının eğitimci girişimciler olmalarını tema olacak “Umuda Yolculuğun Mutlu Son Öyküleri” başlıklı öykü kitabı projemden söz ettim. Yurt dışında yakınları olan Hasan ÇEKMECELİOĞLU da bu projenin mutlaka gerçeğe dönüşmesi gerektiğini vurguladı. Yurt dışı Türkler için motive edici bir eser olacağını heyecanla ifade etti. Diğer konuklar da Hasan Bey’in görüşüne eşlik edince projeyi bir an önce tamamlamam gerektiğini düşündüm. Kent ve Hayat Dergisi için yazdığım “Platonik Sevdalıların Şehri: Diyarbakır” başlıklı makalemi Hasan Bey’e gönderdim. Anında okudu ve güzel bir feedback verdi. Edebi yazılar yazmaya devam etmem gerektiğini söyledi.
Yemekler yendi, bir şeyler içildi, mütevazı soframız dostlarımızın nitelikli sohbetleriyle zengin bir imaj yarattı. Kahveler, çaylar içildi, işbirliği ile ikramlar hazırlandı. Herkes görev yaptı ve çalıştı. Herkes etraflıca görüşlerini beyan etti. Velhasıl demokratik bir sosyal gün yaşadık Güzelce’de . Yazı gibi, gün de güzel şeylerin çabuk bitmesi gibi bitti gitti… Dostlar da gitti ama hiç olmazsa bu yazı hatıra olarak kaldı, kalacak….