ALİ BABACAN: Alın ve akıl terinin değerini bulduğu bir ülke inşa etmek istiyoruz

Seçim çalışmalarını sürdüren DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Kocaeli İl Başkanlığı’nın ev sahipliğinde sanayici ve iş dünyasının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada ekonomi vizyonunu anlatan Babacan, ekonomide başarının güven kazanmaktan geçtiğini vurguladı. Hukuk, eğitim, istihdam politikalarına değinen Babacan, Avrupa Birliği’yle müzakereleri canlandırma sinyali verdi. Babacan’ın ifadelerinden öne çıkanlar şöyle:

‘Türkiye temel hak ve özgürlüklere tam bağlı bir ülke haline gelmeden yüksek gelir seviyesi mümkün olmayacak’

“Türkiye temel hak ve özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne tam bağlı bir ülke haline gelmeden yüksek bir refaha ve gelir seviyesine ulaşmamız asla mümkün olmayacak. Olmadı, olmayacak. Türkiye 2013’te orta gelirli ülkelerden çıkıp yüksek gelirli ülkeler grubuna girmek üzereydi. 12 bin 500 dolarlık milli gelire ulaşmıştık. ‘Eğitimde ve hukukta gereğini yapmazsak Türkiye orta gelir tuzağına düşecek’ demiştim. Maalesef oldu.”

‘Adil rekabet yoksa kötü malı pahalıya üreten, devletle iş yapıyor’

“Şeffaflık yoksa, adil rekabet yoksa, fırsat eşitliği yoksa; kötü malı ve hizmeti pahalıya üreten, devletle iş yapıyor. Para kazanıyor. Hakkıyla, alnının ve aklının teriyle çalışanlar sistem dışı kalıyor. Herkese açık, rekabetle, fırsat eşitliğiyle çalışan bir iş dünyası ancak Türkiye’yi kalkındıracak. Aksi halde bir avuç insan servetine servet katıyor. Biz böyle bir Türkiye istemiyoruz. Alın terinin, bilek gücünün, akıl terinin değerini bulduğu bir ülke inşa etmek istiyoruz.”

‘Çalışan nüfusumuzun eğitim seviyesini artırmamız gerekiyor’

“Eğitim ve istihdam iç içedir. Türkiye’de insanların örgün eğitim sisteminde kaldığı süre çok kısa. 2013’te 6 buçuk yıldı, şimdi 8 yılda yaklaştı. Çalışan nüfusumuzun ortalaması daha yeni orta okul mezunu oldu. Bütün çalışan nüfusumuzun eğitim seviyesini artırmamız gerekiyor. Gençlerin 14 yaşından itibaren çalışma hayatıyla buluşması gerekiyor. Çalışan nüfusumuzun hızlı değişen dünyaya adapte olabilmesi için ‘hayat boyu öğrenim’ sistemini mutlaka Türkiye’de kurmamız gerekiyor. Hangi yaşta olursa olsun, insanların bilgi ve becerilerini güncelleyebileceği bir eğitim mekanizmasının kapısı her zaman açık durmalı. Bunların hepsini hazırladık.”

8 maddede “güven formülü”

“Güven ortamını sağlamadığınızda ekonomide başarı mümkün değil. Güven nasıl kazanılır? Bir; konuşunca doğruyu söyleyeceksin. İki; söz verince tutacaksın. Üç; emaneti gözün gibi koruyacaksın. Dört; devlet yönetiyorsan daima adaletle hareket edeceksin. Beş; ehliyetli, liyakatli kadrolarla çalışacaksın. Altı; istişareyi bırakmayacaksın. Yeni; şeffaf olacaksın. Sekiz; her zaman hesap vermeye hazır olacaksın.”

‘Yüksek standartlara ulaşmanın kestirme yolu AB müzakereleri’’

“Türkiye’nin her alanda yüksek standartlara ulaşmasının en önemli ve kestirme yolu Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecinden geçiyor. AB’nin 33 fasıllık bir müktesebatı var. Her alanda standartlar var. Tamamı, ‘önce insan’ diyor. Türkiye olarak AB’nin yüksek standartlarına ulaşmak için de 33 alanda birden Türkiye ile AB standartları arasındaki farkı kapatmak için özel bir gayret içerisinde olacağız. Bu, müzakere sürecinin tekrar canlandırılmasıyla da mümkün ama müzakere süreci olsun ya da olmasın Türkiye’nin kendi iradesiyle de yapılması mümkün.”

‘Yeter ki kendi demokrasimize ve ekonomimize sahip çıkalım’

“Onların standartlarına nasıl ulaşacağımızı illa onlarla konuşmak zorunda değiliz. Konuşabiliriz, faydalı olur ama standartları biliyoruz. Aradaki farkı nasıl kapatacağız? AB müzakeresi dediğimiz şey bu. Ben ilk baş müzakereciydim. 33 faslın taramasını yaptık. 10 tane faslı müzakere açtık, 1 tane faslın müzakeresini tamamladık. Her adımda AB üyesi ülkelerin yüzde 100 mutabakatıyla ilerledik. 3 yılda 11 kere Türkiye oylaması yapıldı. 11’inde de tam bir mutabakatla Türkiye için ‘Evet’ diye diye ilerledik. Bunu yaptık. İnşallah yine yaparız. Türkiye, siyasi istikrarsızlıklarla mücadele eden, akıldan bilimden uzak bir şekilde yönetilen, demokrasinin rafa kalktığı bir ülke iken yapamayız. ‘Türkiye yük olacak’ hissi varken yapamayız. Kimseye ihtiyacımız yok, kendi yükümüzü kendimiz taşırız. Bu ülkenin kaynakları ayağa kalkmak için yeter. Ama yeter ki kendi demokrasimize, kendi ekonomimize sahip çıkalım.”

‘Enflasyon en modern hırsızlık aracıdır’

“Enflasyon en modern hırsızlık aracıdır. İstatistikler tutulmaya başlandığı günden bugüne kadar üretici fiyat endeksi hiçbir zaman bu kadar yükselmemişti bu ülkede. 94 ve 2001 krizi dahil. Sabit geliri olan herkes, işçisi, memuru, emeklisi, sosyal yardım, sosyal destek alan bütün vatandaşlarımız kaybetti.

‘Sanayi yatırımı düşük ve öngörülebilir enflasyonla olur’

“Sanayi yatırımından bahsediyorum. Daha çok yatırım ancak düşük ve öngörülebilir enflasyon olduğu anda olur. İnsanlar önünü daha rahat görür, hesabını kitabını daha rahat yapabilir. Çünkü bir yatırım kolay değildir.”

‘Kriz ortamından çıkış ancak sevgi ile olacak’

“Cumhur İttifakı aslında beriki ittifakı çünkü ötekilere saldırarak yol alıyor. Halbuki bizde tam bir Türkiye ittifakı var. Öbür tarafta nefret ve öfke var. Bizde sevgi ve kucaklaşma var. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu çoklu kriz ortamından çıkışı ancak ve ancak sevgi ile olacak. Omuz omuza beraberce yürüyerek olacak. Sen-ben ayrımı olmadan olacak.”

ALİ BABACAN ÇAYIROVA’DAN SESLENDİ

“‘Bütün servetim bu yüzük’ diyen Erdoğan sözünden döndü, etrafındaki üç beş kişi de servetine servet kattı”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan seçim çalışmaları için gittiği Kocaeli’nin Gebze ilçesinde sanayicilerle bir araya geldikten sonra Çayırova’ya geçerek partisinin ilçe binasının açılışına katıldı. Babacan konuşması sırasında yağmur bastırınca “14 Mayıs bahar… Bu yağan yağmur bereketin yağmuru, bolluğun yağmuru, baharın yağmuru” dedi.

Seçmenin önündeki soru: Kara kış mı, bahar mı?

14 Mayıs seçimlerinin aslında bir referandum olduğunu vurgulayan Babacan, seçmenin önündeki sorunun “Otoriterlik mi, demokrasi mi? Tek akıl mı, ortak akıl mı? Keyfilik mi, hukuk mu? Baskı mı, özgürlük mü? Korku mu, umut mu? Öfke mi, sevgi mi? Kriz mi, huzur mu? Yoksulluk mu, zenginlik mi? Kara kış mı, bahar mı?” olduğunu söyledi.

‘Hedefimiz, kimsenin üstünlük taslamadığı bir ülkedir’

Eskiden AK Parti’ye oy veren ailelerde milyonlarca insanın “Bu seçim elim Erdoğan’a ve AK Parti’ye gitmiyor” dediğini belirten Babacan, “Bizim hedefimiz tam demokrasidir. Kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı bir ülkedir. Bağıranlardan çağıranlardan çok yorulduk. Emin olun, herkesin kendisini eşit ve onurlu hissettiği bir Türkiye’ye ulaşacağız. Özgür ve zengin bir Türkiye’ye giden tek yol meşru, demokratik siyasetten geçiyor. Kavgadan, gürültüden, şiddetten değil” ifadelerini kullandı.

‘Üç beş kuruş menfaat uğruna ilkelerinden vazgeçenlerden değiliz’

Babacan, geçmişte AK Parti’ye oy veren insanların kapısını çalıp “Sizin sesiniz olan, derdinizle ilgilenen parti, değişti artık. 28 Şubatçılarla kol kola gezmeye başladılar. ‘Bütün servetim bu yüzük’ diyen Erdoğan sözünden döndü, etrafındaki üç beş kişi de servetine servet kattı. Biz de sizin gibi; yola çıkarken ulaşmayı hedeflediğimiz özgürlüklerden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, hukuk devletinden asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Biz bu yola ilkelerimiz için çıktık, üç beş kuruş menfaat uğruna ilkelerinden vazgeçenlerden değiliz” diyeceklerini söyledi.

‘Açık ara kazanacağız’

Babacan ayrıca şöyle konuştu:

“Elimize iki pusula var. Birinci pusulada, Cumhurbaşkanı adayları var. Hep beraber, ortak aday Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘evet’ diyeceğiz ve inşallah, açık ara farkla kazanacağız. İkinci pusulada DEVA için CHP logosunun altına evet diyeceğiz ve inşallah orada da açık ara kazanacağız.”

“Sandıktan ‘demokrasi bayramı’ çıkacak”

“18 gün sonra ‘demokrasi bayramımız’ var. 18 gün sonra huzurla, mutlulukla, büyük bir coşkuyla, sandıktan ‘demokrasi bayramı’ çıkacak inşallah. Bu bayram; sadece Millet İttifakı’nın bayramı olmayacak. Demokrasi bayramı, 85 milyonunun bayramı olacak. Çünkü bu seçim 7’den 70’e, doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türkiye kazanacak.”

‘Bu seçimi gençler kazanacak’

“Bu seçimi evladına harçlık veremeyip, gizli gizli ağlayan analar kazanacak. Pazardan eli boş dönen babalar kazanacak.  Çocuğunu okutamayan işçi arkadaşlarımız, açlıkla sınanan emekliler kazanacak.  Sattığı malı yerine koyamayan, dükkânda karanlıkta oturan esnaf kazanacak. En güzel yılları umutsuzlukla, kaygıyla geçen gençler kazanacak. Gecesini gündüzüne katıp öğrenciler için her türlü fedakârlığı yapan öğretmenler kazanacak. Mesleği ne olursa olsun iş arayan gençler kazanacak.”

 

About Post Author