Değişmek mi, Değişmemek mi Caziptir?

Değişmek mi, Değişmemek mi Caziptir?

Değişmeyen tek şey değişimdir .” diyen Efesli Herakleitos’a atıf yaparak mottosuna övgüler düzeriz.

Halbuki, tüm filozofların metodolojisi olan diyalektiğe, karşıtlığa ters bir motto kabulü ve övgülemesidir yapılan…

Zira değişmek varsa değişmemek de vardır diyebiliriz usa vurum yaptığımızda.

Derin felsefe tartışmalarına girmeden hangi bağlamda yazının başlığını oluşturduğumuz konusuna gelelim…

Geleneksel destinasyonlarımdan olan Paris’teydim. 08-13 Mart tarihlerinde Paris’te bulunup yine gözlemlerde bulunma olanağı edindim.

Türk Topluluğunun davetlisiydim. Yeğenim Didem Akdemir’in yeni yolculuğunun ilk aşama seremonisine katıldım.

Diğer günlerde de Türk girişimcilerimizi ziyaret ettim. Türkleri eskiden umutlu görürdüm, şimdi mutlu gördüm. Zira işçi olarak geldikleri Paris’te girişimci olmayı başarmışlar. Para kazanıp ev almışlar, çocuklar okumuş, hısım-akrabaya para göndermişler, tatil yapabiliyorlar. Haliyle bu tablodaki unsurlar, eğer Abidin Dino  Nazım Hikmet’in  mutluluk resmi sorusuna resimle yanıt verseydi,resmin kendisi yada unsurları olabilirdi…Abidin Dino şiirle sevgili yada sanat eseri gibi kadın  betimlemesini yanıt olarak tercih etmişti.

Paris’teki Türk sosyolojisinin mutluluk resmini ,tablosunu yapmak da Paris’te yaşayan sanatçı dostumuz Sunay Birik’e düşmektedir.

Yine iş adamı yeğenim Ali Tatar’ın mağazasını ziyaret ettim. Kuzenlerden Hüseyin Yalçın ve kızı bize eşlik ettiler. Gelinimiz Feriziye Akdemir ve yeğenim Didem Akdemir alışveriş danışmanlığı yaptılar.

Türkiye’den sanatçı dostumuz Sunay Birik ve Fransız eşi Mösyö Alain ile seremonide karşılaşarak sohbet ettik. Mösyö Alain Fransa’nın bugününden memnun değil, eski günleri özlüyor. Sunay Hanım, Paris’ten ilham alarak eserlerini üretmeye devam ediyor. En iyi destekçisi ise tabi ki Mösyö Alain’dır.

Paris’in genel durumuna bakınca da modernizmi, post modernizmin unsurlarını, kentin sosyolojisini görme olanağına sahip olursunuz. Sanatta, bilimde, edebiyatta bunları yakalayabilirsiniz. Marjinal toplulukların özgürce yaşadığını fark edersiniz. Devamlı protestolar talepler özgürce sergilenmektedir.

Paris siyaseti de eski günlerinden uzaktadır. Macron ikinci döneminde de seçildi. Ancak protestolar yoğun olarak devam etmektedir. Emeklilik yaşının 64’e yükselmesine Fransızlar tepkili. Nasıl tepki göstermesinler ki, 60 yaşından sonra nerede olursanız olunuz değişime yenik düşmektesiniz, nasıl iş bulup, adapte olup sürdürülebilir istihdamı yakalayacaksınız…

Mösyö Alain gibi orta yaş üstü olan Fransızlar François Mitterrand ve Jacques Chirac dönemlerini arıyorlar. Zira liderlikte de karizma vazgeçilmez oluyor. Eş deyimle, değişmeyen bir şey de karizmatik liderliktir. Bu nedenle, Nicolas Sarkozy ve François Hollande dönemlerini kayıp yıllar olarak görüyorlar.

Bu imaja karşın Paris’in diğer yüzü de gelenekselliktir, değişmemektir.

Yollar, binalar, müzeler, kiliseler hep aynı kalmaktadır. Belki de dünyanın en çok turist çeken şehri olmak bu yüzdendir.

Louvre Müzesi, Eyfel Kulesi, Notre Dame Katedrali, Zafer Takı, Orsay Müzesi, Lüksemburg Bahçesi, Palais Garnier başlıca Paris değerleridirler. Milyonlarca kişinin ziyaretine maruz kalmaktadırlar.

Devamlı onarım görmektedirler. Geçen yıllarda yangına maruz kalan Notre Dame Ketedrali hızlıca onarılmış, eski imajına kavuşmuştur.

Keza milyonlarca kişinin ziyaret ettiği Eyfel Kulesi de sürekli bakım hizmeti almakta, bütün ihtişamı ile ziyaretçilerin gözde değeri olmayı sürdürmektedir.

Yeğenlerimle Şanzelize’de kahve içme ritüelini gerçekleştirdik. Geniş bulvarın iki tarafındaki cafeler, mağazalar aynı imajlarıyla tespih taneleri gibi sıralanmayı sürdürmektedirler.

Paris’in bu iki yüzüne de bakınca değişim ile değişmemenin eşgüdümlü gittiği yargısına ulaşabilirsiniz.

Yıkıp yeniden yapmak marifet değildir her zaman…

Eski kenti yok edip yenisini yapmak kimi kez felakettir. Tarihi, hafızayı, mimariyi, sanatı, zenaatı, masumiyeti, inceliği, yaratıcılığı silmiş olursunuz.

İnsanlığın sorunlarını çözmek için bilim ve teknolojideki yeniliğe, devrime varız elbette; ancak değerlerin, geleneklerin sonsuzluğa yürüyüşünün önüne engel olan değişime yokuz…

Değişmek mi, değişmemek mi; işte bütün mesele bu soruya yanıt bulmaktır” diyorsanız; Paris’e bakınız.

About Post Author