Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu’nun tarihi değerleri ile ünlü kadim şehridir. Tarihi eserleriyle ünlü olmakla birlikte bütün olarak Diyarbakır tarihi eser gibidir.
2022 yılının sonuna kadar gitme olanağım olmasa da müziği, edebiyatı, kültürü, yazarları, şairleri çoğulculuğuyla, tarihi ve üzerinde inşa edilen medeniyetleriyle, esrarengizlikleriyle sempatimi, ilgimi, sevgimi kazanan il olmuştur hep Diyarbakır…
Uzaktan sevdim Diyarbakır’ı, Diyarbakırlıyı da… “Seni uzaktan sevmek aşkların en güzelidir” diyen şair gibi sevdim Diyarbakır’ı…
Diyarbakırlılar, Diyarbakır türküleri, gastronomisi hep çekim merkezi olmuştur. Hüznü de, mutluluğu da, coşkunluğu da yansıtan türküleri vardır Diyarbakır’ın … Aslında ağlayan, gülen, hüzünlenen ve sevinen şehir kimliğinde, imajındadır Diyarbakır,türküleri dinlediğinizde …
Bütün bunlar Diyarbakır’a karşı karşılıksız bir sevgi oluşturdu bende… Diyarbakır’ın bir çok platonik sevdalısı, yazarı, politikacısı, şairi, bilim adamı vardır…Ben de Diyarbakır’ı karşılıksız seven bir yurttaşım…
Sonunda Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Orhan DENLİ dostumuzun desteği ve tavsiyeleriyle Diyarbakır’a 2023’e girmeden gitme olanağı buldum…
Düşlediğim, imgelediğim gibi karşımda buldum Diyarbakır’ı, içinde buldum kendimi Diyarbakır’ın..
Camiler, kiliseler, şair evleri, çarşılar, köprüler, ciğerci lokantaları tarihi şehrin imajını resmeden başlıca unsurlardır.
Ulucami, Hasan Paşa Hanı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi, Ziya Gökalp Evi, Ahmed Arif Evi, Ermeni Kilisesi, Kırklar Dağı, Burçlar, 10 Gözlü Köprü, Gazi Köşkü, 4 Ayaklı Minare ziyaret ettiğim değerlerdir Diyarbakır’ın…
Hasan Paşa Hanı’nın kahvaltıcılarına, dik merdivenlere adeta dağ tırmanışı yaparak ulaşıyorsunuz. İçinde ciğer olan kahvaltı fevkaladedir. Dağ Kapı Meydanında müzik çalarlardan gelen çarpıcı Diyarbakır türkülerini keyifle dinliyorsunuz. Tespih satıcılarının bin bir türlü sergiledikleri tespihlerden birkaç tane seçebiliyorsunuz.
Taş Konakta yöre sanatçılarının türkülerin oluşturduğu “Eyvan” sunumunu Engin ÜLGENTÜRK hocamızın eşliğinde izliyoruz. Tam dolu salonda herkes hareketli müziğe kaptırıyor kendini…
Yine bana eşlik eden Prof.Dr. Doğan KURT hocamızla 10 Gözlü Köprüden geçip Kırklar Dağı’nın yamaçlarına konumlanmış cafelerden birinde çay içiyoruz. Sıtkı Usta’dan aldığımız burma kadayıf dillere destan lezzetlidir.
Gelelim yazımızın başlığı olan “Platonik Sevdalılar” vurgusuna…
Aslında Platonik Sevda denince bir çaresizlik, bir derbederlik , iflah olunmazlık ifadeleri çağrışır. Karşılığı olmayan bir sevdaya tutulmak anlatılır bir yönüyle.
Aslında benim vurgulamaya çalıştığım; içinde asalet olan, karşılık beklenmeyen kara sevdadır. Bir nevi karşılıksız seven kara sevdalılardır anlatmak istediğim..
Bir de karşılıksız sevmek asalettir, soyluluktur, içtenlikli olmaktır.Karşılığını almayacağınız ,yararını görmeyeceğiniz hedefler için çalışmaktır karasevdalı olmak… İşte bu noktada Diyarbakır’ın kara sevdalı şairleri çıkıyor karşımıza..
Bu yazıda kara sevdalı Ziya GÖKALP’i, Ahmed ARİF’i ve Cahit Sıtkı TARANCI’yı anlatacağım kısaca.
Mehmet Ziya GÖKALP
Sosyolog, siyasetçi ve şairdir. Ziya GÖKALP Diyarbakırlıdır. Kızıl Elma Kitabı başlı başına Kara Sevdalı olduğunun göstergesidir.
Kızıl Elma ile Turan Ülküsünü birleştirmiştir. Bir gün bütün Türklerin Turan Ülkesinde buluşacağı Kızıl Elmanın peşine Ziya GÖKALP de takılmıştır. Şimdi şu güzel tanıma bakalım:
“Üzerinde düşündükçe uzaklaşan, uzaklaştıkça cazibesini artıran düşleri, ülküleri ve idealleri simgeleyen kavram…”
Kara Sevdayı tanımla derseniz bu kelimeciklerin oluşturduğu kavram ile bu tanımı yapabilirsiniz.
Ziya GÖKALP’in 12 Kitabı vardır. Hem mekteplidir hem alaylıdır. İyi okullarda okumuştur. Ustalardan eğitim almıştır. Türkçülüğün Esasları kitabı fevkalade baş yapıttır. Türkçeye, Türkçülüğe düşkünlüğünü ne güzel ifade ediyor:
“Başka dile uymaz annenin sesi, Her sözün ararsan vardır Türkçesi…”
Malta’da sürgündeyken yazdığı “Kızlarıma Mektuplar “ı edebiyat şaheserlerindendir. Ziya GÖKALP Evinde sergilenmektedirler. Hayatı, eserleri de…
Sosyolog Ziya GÖKALP’e göre siyasal devrimleri yapmak kolay olduğu halde sosyal devrim o kadar kolay değildir. Duygular ilerlemedikçe, yükselmedikçe sosyal inkilap zordur. Duygular asırlardır toplumsal alışkanlıklara bağlı olduğundan yeni duyguların, hissedişlerin yaratılması büyük emeklere bağlıdır.
Cahit Sıtkı TARANCI
1910 Diyarbakır doğumlu olan Cahit Sıtkı TARANCI, 1956 yılında Viyana’da vefat etmiştir. Otuz Beş Yaş şiiriyle özdeşleşmiş olan şair de kara sevdalı Diyarbakırlıdır. Yitik Aşklar, Mutlu Sevdalar, Yalnızlık, Ölüm temalı şiirler yazan TARANCI kara sevdalı olduğunu kanıtlamıştır.
Ömrümde Sukut, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel sağlığında yayınlanan şiir kitaplarıdır. Cami Kebir Mahallesindeki evi müze haline dönüştürülmüştür. Eserleri, hayatı sergilenmektedir. Sanat için Sanat anlayışına bağlıdır. Galatasaray Lisesini tamamlayıp Fransa ‘da yükseköğretime devam etti. Çevirmendir, yazardır. Kara sevdalı olduğuna delalet eden bir başka şiiri şöyledir:
Memleket
Bir yanda Anadolu bir yanda Rumeli’dir
Hepsi bizden yolcusu olsun hancısı olsun
Efkar ettiğim şey memleketin halidir
Sanmam hemşehrim sanmam bundan acısı olsun
****
Köylümüz efendimiz tarlasında perişan
İşçimiz kardeşimiz kavgasında perişan
Anam bacımdır bahtı karasında perişan
Hemen Allah cümlemizin yardımcısı olsun.
Ahmed ARİF
Diyarbakır doğumlu olan Ahmed ARİF’in meşhur tek kitabı “Hasretinden Prangalar Eskittim”’dir.
1968 yılında yayımlanan kitabından sonra çok kitap yayımlama teşebbüsünde bulunsa da tamamlayamamıştır.
1968’lilere,1978 ‘lilere tesir eden şiir kitabıdır. Kitabı çok kez basıldı. Memleket meselelerini çözmeye kara sevdalıdır.
Cemal SÜRAYYA, Canip YILDIRIM, Muzaffer ERDOST, Faruk NAFİZ, Ahmet HAMDİ, Cahit KÜLEBİ, Behçet NECATİGİL gibi şairlerin etkisindedir.
Özel hayatında da gerçekten kara sevdalıdır. Karşılık bulamadığı sadece dost olabildiği yazar Leyla ERBİL’e aşıktır. Yazdığı aşk şiirleri ve mektupları edebi eser niteliğindedir.
1954-1959 yıllarında Erbil’e yazdığı mektuplar “Leylim Leylim” başlığıyla 2013 yılında kitap olarak yayımlanmıştır. Tek kitabına karşın, hakkında en çok kitap yazılan şairdir.
Toplumsal meselelere ve çözümlerine platonik sevdalı olan Ahmed ARİF, birkaç kez tutuklanmıştır.
Suskun, Akşam Erken İner Mapushaneye, Ay Karanlık, Sevdan Beni, Hasretinden Pangalar Eskittim bestelenen şiirleridir.
Cem KARACA’nın seslendirdiği Adiloş Bebe şiiri de Ahmed ARİF’e aittir.
Şiirleri hep sosyal meseleler üzerinedir. Çözümleri, tahlilleri zor hedeflerin peşinden koştuğunun göstergesidir. Zor ve olmayacak hedeflerin peşinden koşan , bu uğurda yazılar yazan, şiirler yazan Ahmed ARİF gerçek kara sevdalıdır.
Rahmi SALTUK’un seslendirdiği Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin adlı Ahmed ARİF şiirinden bir mısra şöyledir:
“Haberin var mı taş duvar
Demir kapı kör pencere
Yastığım, ranzam, zincirim
Dağlarıma bahar gelmiş memleketimin”
1991 yılında kalp krizinden hayatını yitirmiştir.
Elbette bu kadar değildir platonik sevdalıları Diyarbakır’ın, şimdilik bu kadar diyelim…
Prof.Dr. Ali AKDEMİR,Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi