Prof. Dr. Ahmet Özer
Türkiyede Bir İlki Başardık
Toros üniversitesi Kentleşme ve Yerel yönetimler Uygulama ve Araştırma Merkezi, KEYAM olarak 12 Mart 2019 tarihinde Mersin Kent Zirvesi adıyla bir etkinlik düzenledik..
Üç büyükşehir adayını aynı panelde bir araya getirdik. Bu toplantı Türkiye’de bir ilkti. Bu nedenle buna Büyük Buluşma dedik.. Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Adayları bu büyük buluşmada projelerini analattılar.
Türkiye’de Bir İlk Olan Bu Toplantının İki Büyük Önemi Vardı:
Birincisi, kutuplaşmanın, gerginliğin had safhada olduğu bir ortamda (hem de Mersin gibi adaylaşma sürecinde sorun yaşanan ve günlerce Türkiye gündemini oluşturan) üç ayrı partiden başkan adaylarını bir araya getirerek siyasetin höşgörü içinde, zerafet ve nezaketle yapılabileceğini gösterdik ve bu anlamda bir mesaj verdik. Bu mesaj Türkiye tarafından alındı. Nitekim üç saat süren program üç yerel televizyon tarafından canlı yayınlandığı gibi ulusal televizyonlar (Habertürk, CNN, Kanal D, NTV, Fox Tv) tarafından da günlerce ana haber bültenlerinde birden fazla kez verildi ve Türkiye siyasetine örnek gösterildi. Dalayısıyla biz uzun yıllardır seçim zamanlarında eşi benzeri yapıl(a)mayan bu etkinlikle güçlü bir mesaj vermek istedik ve bu mesajı Türkiye aldı.
Seçmenin ve Seçilenin Dikkat Etmesi Gerekn Husular
İkinci amacımız da seçime giderken öne çıkarılması ve değerlendirilmesi gereken unsurları göstermekti. Bilindiği gibi seçim sürecinin iki aktörü, iki tarafı vardır. Bir tarafta seçmen yer alırken diğer tarafda adaylar yer alır. Bu manda hem seçmenin hem de adayların üstüne düşen önemli görevler var.
Seçmenin oy verme sürecindeki görevi; 1) Doğru tercihi bulmak, 2)Sandıkta oyunu kullanmak, 3)Verdiği oya sahip çıkmaktır
Adayın bu süreçte yapması gerekenler ise; 1)Doğru tercihin kendisi olduğunu anlatmak, 2)Seçmenin sandığa gitmesini sağlamak, 3)Aldığı oya sahip çıkmaktır onun da görev ve sorumluluğu.
Peki seçmen neye bakarak ve nasıl karar vermeli?
Seçmen bazı ayrıt edici noktalara dikkat etmeli. Ddaha doğrusu seçmen A’yi B’den ayırmak için (yani A adayını B adayı ile karşılaştırmak için) başvuracağı bazı ölçütler olmalı. Nedir bu ölçütler? Diğer bir deyişle seçmen tercihini kullanırken ya da karar vermeye çalışırken şu hususlara bakmalı: 1)Adayın hedefleri net açık ve ulaşılabilir mi? Bir kere öncellikle buna dikkat kesilmeli. 2) Bunlara ulaştıracak projeler fizibil mi? Yani, projelerin kaynağı var mı ve geri döndüsü mümkün mü, projeler insana dokunuyor mu, doğa ve çevre dostu mu? Bunları dikkatle incelemeli. 3) Belediye başkan aday gerçekten projelerini tespit ettiği hedeflere ulaştıracak nitelikli kadrolara sahip mi? Diğer bir deyişle kadrolar liyakat ve ehliyet sahibi mi, yoksa eş dosttan toplama mı? Bu noktaları gözlemeli ve araştırmalı ve ona göre bir kara, bir sonuca ulaşmalıdır.
Eğer adayın hedefleri, projeleri ve kadroları kendisini tatmin ediyorsa gönül rahatlığı ile oyunu kullanmalıdır. Aksi takdirde sadece partizan(ca) saiklerle hareket ederse yani adayın niteliğine bakmadan ve sonrasını hesap etmeden oy kullanırsa yanılabilir. Geçmişte yaşanan deneyimlerde görüldüğü gibi, o zaman maalesef “benim hırsızım iyi seninki kötü” durumuna düşülür ki bu da kente felaket olarak geri döner. Bu felaketi sadece karşı taraf değil oy veren de vermeyen de yaşar, yaşamak zorunda kalır. Çünkü yollar kötü ise herkes için kötüdür. Hava kirli ise A patilinin burnundan gireyim B partilininkinden girmeyeyim deiyemez. Ya da su akmıyorsa herkese akmaz, çöpten yayılan hastalık ayırım gözetmez.
Oy verme Davranışını Belirleyen Ekoller
Peki, sadece bunlar mı seçmen davranışını belirleyen ya da seçmeni yönlendiren saiklerdir? Hayır, seçmen davranışını belirleyen dört ekol var dünyada. Bunlar; 1)Sosyolojik ekoldur ki, bu manada değerlendirme yapan seçmen kimlikleri baz alır. (HDP seçmeni ile bazı inanç grupları genellikle bu sosyolojiye göre tercih kullanmaktadır) 2) Psikolojik ekol; duygusal bağ-lider kültü, aile geleneğini baz alır, (Cumhurbaşkanı Erdoğana oy verenler genellikle bu psikoloji ile hareket ederler.) 3) Ekonomik ekol; ekonomiyi, geçim koşullarını baz alır. (Üniversite ve üstü kesimler daha ziyade davranışlarını ekonomiye göre belirler ki bu seçimde de etkili olacak husulardan biridir.)
Sonuç
Bir yerel seçime gidyoruz, savaşa değil. Ortalığı haddinden fazla germek kimseye yarar getirmez. Bu anlamda gelecekte kapanması zor soyal ve siyasal bunalımlara dikkat etmek lazım. Seçimde herkesin ve her kesimin hoşgörü içinde nezaketle yarışması gerekir. Ki seçmen de doğru biçimde tercihini yapabilsin, gönül rahatlığı içinde gidip ounu kullanabilsin.
Unutulmamalıdır ki siyasetin ve yerel yönetimlerin ve tabi o arda bugün daha önemli hale gelmiş olan belediyelerin ve belediye başkanlarının üç işlevi vardır: 1) Şehirdeki yaşam kalitesini, refahı ve üretimi artırmak, 2)Üretileni hakça paylaşmak; yani, varsıllar karşısında yoksulları, dezavantaşlı grupları da düşünmek, 3)Bunları barış ve huzur ortamı için de gerçekleştirmek. Evde huzur, sokakta huzur, mahallede huzur, kentte huzur ve nihayetinde ülkede huzur. Gelinen noktada sürdürülebilir, yaşanabilir ve hakçal, insani gelişme endeksi yüksek, kapsayıcı ve erdemli kentlerdir hepimizin beklentisi. İşin esası budur vesselam.